bugün

the killing

4. sezon finaliyle bitmiş dizidir.

Evet, çok sevdiğimiz The Killing Netflix'in kurtarmasıyla 4. ve final sezonu yapıp arşivlerin tozlu sayfalarında yerini aldı. Aldı ama nasıl aldı? Final sezonunu ele almayı düşündüğüm yazıda biraz daha geriye gitmezsek diziye hakaret etmiş oluruz bence. Zira The Killing'i eleştririrken ister istemez ikiye ayırmamız gerekiyor. ilk iki sezon ve son iki sezon.

--- spoiler ---

Kalmayı Beceremeyenler Klübü

Öyleyse biraz Larsen'lara bakalım. Yakından bakıldığında çatlaklarla dolu olduğunu gördüğümüz orta sınıf görünürde mutlu Larsen ailesinin kızlarının cinayetiyle çatlak yerlerinden teker teker kırıldığını 2 sezon boyunca görmemiz zaten The Killing'in benzerlerinden nasıl farklı bir dizi olduğunu anlamamız için yetti de arttı bile. Bununla da kalmayıp alt metinlerinde "kadın suistimali modern zamanın kanayan yarasıdır" tezini kör göze parmak değil de en gerçekçi şekilde sunmasıda benzerlerine fark atmasını sağlamıştır kanımca… işte ilk iki sezonun başarısı da buradan geliyor, zaman mekan sınırlaması yapmadan ince detaylarla ördüğü hikayesini yine hikayenin başına dönerek Rosie'nin ailesi için çektiği videosuyla da taçlandırınca da tadından yenmez bir hal alıyor.

Hal böyle olunca 3. sezondan beklenti de bir hayli yükseliyor. Linden'ın takıntı yaptığı Seward davasına ve bu sefer alt metinlikten çıkıp sezon hikayesi olan kadın suistimaline (sokak çocukları) dayanan hikaye, başta uyumlu gibi görünse de yer yer sapmalar yaşıdı bana göre. Bunu ister ilk sezonlardan sonra farklılaşan hikayeye alışamamak olarak değerlendirin ister hikaye akışındaki aksaklıklara bağlayın ama bi eksiklik vardı hep. Ben bunu iki sezona yayılabilecek hikayeyi tek sezona sıkıştırmalarına bağlıyorum. Zira tek bir cinayeti işin içine aile dıraması, politika hatta mafya gibi farklı konuları akıllıca yerleştirmiş bir dizinin sokak çocukları gibi, eski bir hikayenin tekrar gündeme gelip kafalarda soru işareti bırakması gibi bir altın madenini neden tek sezona sıkıştırıp kestirip attı anlamakda güçlük çekiyorum.

Bu durum final sezonunda daha da vahim bir hal alıyor. 3. sezonun ortada giden yapısı reytingleri de etkilemiş olacakki AMC diziyi iptal etmiş ama Netflix imdada yetişip 6 bölümlük bir final sezonu yayınlamıştı. Ki 3. sezon finali de "ne olursa olsun 4. sezon olmalı" dedirtmişti bana. Lindan, başından beri seri katil olan Skinner'ı öldürmüştü işte daha ne olsun. Peki sonra?

Şimdi gelelim final sezonuna; 3. sezonda tam da bıraktığımız yerden başlayan dizi "Linden bunu nasıl yaptı"yı düşünmeye fırsat vemeden bizi bir cinayet davasının ortasına atıveriyor. Üstelik bu sefer pek de alışık olmadığımız bir alanda; sıkı kuralları olan erkek askeri okulunda. Fakat yine merkezde kadın karakter var. Bu sefer güçlü kadın ama… Albay Margerat gibi… ilk 3 sezonda sokaklarda olan ikilimiz ise bu sefer dört duvar arasında öğrenci Stansbury'e ulaşmaya çalışıyor. Fazla koruyucu Albay Margerat, Kyle ile uğraşan diğer öğrenciler falan derken bir yandan da Reddick'in bazı şeylerden şüphelenmesiyle sezon sonuna doğru geliyoruz.

Fakat ne yazıkki Stansbury'e faciasında ne Rosie'nin hikayesindeki gibi üzülmeye fırsat buluyoruz ne de Ray Seward'ın hikayesi gibi gel-gitler yaşıyoruz. Bana göre sezonun Stansbury kısmı ilk 3 sezondaki hiç bir hikayenin yanına yaklaşamıyor. Zira fazla koruyucu olan Albay'ın sonunda Kyle'ın annesi çıkması, okuldaki çocukların "baskı görürsen baskı uygularsın" tavırları hatta Kyle'ın yaşamak zorunda kaldığı ensest durum bile bana yavan geldi. Çünkü bunları sindirecek zamanım yoktu. Babalar gibi 2 sezona ve daha ince detaylarla dallandırabilecek bir hikaye 6 bölüme sığdırılırsa, üstelik kafamda Skinner cinayeti gibi başka bir konu daha varken yavan gelmesi kaçınılmaz olacaktı elbette.

Yani 6 bölüm gibi bir zaman kısıtlamasının olması son 2 bölümde "noluyor yahu" dedirtti bana. Bi yerde bunun şaşırtma unsuru gibi değerlendirebileceğini düşünsem de The Killing'in genel havasına yakışmadığını düşünüyorum bu durumun. Biz ki 2 sezon boyunca küçük parçalardan koca bir pazıl yapmış seyirciyiz, her şeyin bariz bir şekilde gözümüze sokulmasına alışık değiliz. Skinner cinayeti bile öyle acele sonuca bağlandı ki ben şahsen bir an için bile "Linden hapse girecek mi acaba" diye düşünmedim. Çünkü bunu düşünüp gerilecek zamanım yoktu. Reddick ipuclarını hızlıca birleştirdi ve işi çözdü. Politika falan derken oldu bittiye getirildi sonuç.

Hal böyle olunca -sezonun en etkileyici sahnesi olduğunu düşündüğüm- Albay'ın Linden ile yaptığı son bölümdeki konuşması gibi dialoglara daha az yer kaldı. Hele ki Linden'ın annesiyle olan dialoğu gibi gözleri dolduracak dialoglara hiç yer kalmadı desek yeridir. Linden ve Holder'ın göl evinde olanlar yüzünden yaşadıkları hem kendileriyle hem birbirleriyle olan çatışmaların sahneleri de yeterli değildi. Ve bunlar benim hiç hoşuma gitmedi. Zira sezonu kurtaranın tamamen bu sahnelerdi bana göre. Vasat bir hikaye de olsa, oyuncular, mimikleri ve tam da on ikiden vuran repliklerleri ile hikaye öyle bir hale getirmişler ki etkilenmemek imkansız. Gerçi bu durumu genel olarak tüm sezonlar için söyleyebiliriz. The Killing'in en büyük artısı her zaman için Mireille Enos ve Joel Kinnaman gibi iki muhteşem oyuncusu olmasıdır.

Fakat bu sezondaki gelişmeleri sindire sindire yaşasak, Linden'ın annesiyle olan dialoglarına daha uzun süre duysak… Albay Margerat'ın pişmanlığına ama kişiliğini kabullenişi hakkındaki düşüncelerini yansıtışını daha çok izlesek… Kyle'ı daha iyi anlasak… Hatta Kyle'ın okuldaki arkadaşlarını daha iyi anlasak… Ama özellikle de finaldeki Lindan'ın tiradını daha çok duysak daha iyi olmaz mıydı?

Biliyorum başlık tam olarak yazıyı tanımlamıyor. Ama bence final sezonu için biçilmiş kaftan. Zira final sezonundaki kadınların -Linden, Albay ve Linden'ın annesi- en büyük ortak noktası bu: kalmayı beceremiyorlar. Hernekadar finalde mutlu son gibi duran (yine The Killing havasına tam uymadığını düşündüğüm ama içimdeki "kıyıda köşede kalmış bembe gözlüklü ergen"in öyle olmasını istediği) kalma sahnesi bu başlığa biraz ters olsa da Lindan kalmayı başarabilmek için bir çok kez gitmiş bir kadındır.

--- spoiler ---

Muhteşem bir ilk iki sezon ve orta diyebileceğin son iki sezonla The Killing final yaptı. Öyle ya da böyle, her halliyle özlenecek karakterleri hayatımıza soktukları için yapımcılara, bunları mükemmel performanslarla canlandırdıkları içinde oyunculara teşekkür etmekten başka bir şey gelmez elimizden. Öyleyse teşekkürler...