bugün

gelmeyen pazartesiler

"Özlüyorum; çocukluğumun, gençliğimin geçtiği o şehri özlüyorum, sonbaharda "Seğmenler"'de yürürken, yanımdan gelen çıtırtıları duyup, bunların sevgilimin kurumuş yapraklara basış sesleri olduğunu farkettiğim anı özlüyorum.

Ben ezilen yaprak seslerinin yalnız olmadığımı hatırlattığı o şehri özlüyorum...

Sakarya'nın yeraltı barlarına tüneyip arjantin içmeyi, o dandik müzik kutusundan cepteki bütün bozuk paralar ile "Led Zeppelin" çalmayı, yan masada oturan memur amcalarla kaynaşıp, memurların sorunlarını dinlemeyi, emekli amcaların keyif rakılarına eşlik eden teneke tabaktaki beyaz peynirin kesildiğinde akan beyaz suyunu, "Net Piknik"'i, "Tavukçu"'nun hamsi tavasını, "Otlangaç"'ın yedinmi bir hafta üstüne kokusu sinen sarımsak sosuna bulanmış yanık midye tavasını, "Limon"'un kahverengi bez tavanını, "Tenedos"'un o entelektüel muhabbetlere çerez olan aromalı çaylarını özlüyorum.

"Tunalı"'da yürümeyi, "Karum"'un önünde sevgili ile buluşmayı, internetsiz, bilgiye ulaşmanın zor olduğu zamanların "Karum ne demek la?" muhabbetlerini, "Kızılay - Gaziosmanpaşa" otobüsünü, "Kıtır"'ın o teneke tepsilerde taşınan yağı emmiş kalın kesim patates kızartmalarını, kokoreçini, minik balkonunda sevgili ile diz dize oturmayı özlüyorum.

Kış akşamüstleri dostlarla "Dost Kitabevi"'nin önünde buluşmayı, beklenen geciktimi kitap bakmaya içeri girmeyi, dışarıda suratınıza düşen karların Dost'un sıcaklığıyla eriyerek burnunuzun ucundan damlamasını, tam da bir kitaba konsantre olmuşken sırtınıza dokunan o eli..."

http://ekspermental.blogs...tesiler-dara-dusunce.html