bugün
- icardi1905'in sözlüğü bozması23
- kızların yedek listesi9
- sözlüğe kız getirmek10
- motosikletle 210 km hız yapmak15
- okul müdürü nasıl korunabilirdi12
- benim başörtüm var arabamı yanlış park edebilirim8
- libido düşmesi16
- 25 yaşında üniversite okumaya niyetlenmek12
- istanbulda vurularak öldürülen okul müdürü30
- karşı cinsi tavlamak için ne yaparsınız12
- beni özlediniz mi doğru söyleyin12
- 1 85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek18
- türkiye den soğuma sebepleri12
- niyetin ciddi mi klişesi12
- dünya bandırmalılar günü16
- sözlükte artık kızlar teklif edecek8
- bir erkeği cezbeden şeyler24
- insan olmaya ceyrek kala'yı eloande den kapmak17
- komşuyu arabanın arkasına bağlayıp sürüklemek16
- karşı cinse giyim önerileri13
- platonik aşkın kalp kıran davranışları17
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak21
- eric bana9
- tamirciye veren kadın12
- sözlük yazarlarının tatlıları13
- bir kızı kucakta zıplatmak10
- anın görüntüsü14
- yazarların kız çocuğu olursa koyacağı isimler22
- sözlüğün en güzel kızı olmanın dezavantajları14
- şu an hissedilen duygu17
- burnumuzun dibindeki adaların yunanistan ın olması13
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar13
- can yaman erkekse sözlük erkekleri ne16
- psikolog fiyatları16
- ithalat ile ülke döndürmeyi marifet diye satmak8
- 2023 2024 sezonu lig şampiyonu9
- macar bakanının türklük açıklaması13
- toggun yanması8
- flörtü eleme sebepleri8
- ölümlü dünya 29
- suratı sabunlamak11
- uludağ sözlük discord grubu8
- 007 slip don giysin kampanyası10
- eksi ruyaları kaldıracak kantar13
- yanındakiyle yaşar aklındakiyle ölürsün12
- sözlük yönetimi beni silsin mi16
- ameliyat ettikleri hastann karnında mala unuttular10
- sözlüğün terzisi8
- 007 silik yesin kampanyası9
- bik bik silik yesin kampanyası9
Barmen tezgahın altından tozlanmış bir viski bardağı çıkardı. içine iki şekilsiz buz atıp bardağı ağzına kadar doldurdu. Mavi Elbiseli Kadınla göz göze gelmiş olsalardı, kesin bardağı taşırırdı. Kadın iri gözleriyle büyük büyük bakardı, yayından fırlamış kirpikleri ve biçimli dudağının kenarına doğuştan kondurulmuş gülümsemesi, barmende derin derin soluma isteği uyandırırdı. Yalnızca barmen değil, arkalarındaki masada oturan ve son beş yıldır yalnızca göbekli travestilerle sevişebilmiş, ki hiç sikilmediği için kendini şanslı saysa da birkaç geceyi pek net hatırlamıyor, kaytan bıyıklı kürt de sertleşen penisinin iktidarına boyun eğerek kafasında doğaçladığı sığ fantezilere dalardı. Artemis otuz yedi göğsüyle bereket tanrıçası oldu, diye düşünürdü, mekanın en ücra köşesinde, yanıp sönen, cızırtısı bar tezgahına kadar ulaşan bira reklamının altında oturan emekli tarih öğretmeni: Bu kadın iki göğüsüyle tüm kainata hükmedebilir. ince bir bıyığı ve çenesinde top sakalı vardı. Çenesindeki sakal boyuna kaşınıyordu ancak fiyakasını bozmamak için katlanıyordu. Profesörüm, derdi mesleği hakkında konu açabileceği her anı değerlendirerek, yeni bir tez üzerine çalışıyorum, ve şehirdeki barların zeminlerinde gıcırdayan parke sayısı gibi abuk sabuk tez başlıkları sıralardı.
Barda başka birileri olsaydı; kadın veya erkek, homoseksüel, travesti, biseksüel, aseksüel ya da bu çağda hangi yeni cinsiyet kimlikleri ortaya çıktıysa, muhtemelen benzer durumlar yaşıyor olurlardı. Çünkü kadında, toplumların ve doğanın kişiye yüklediği bütün cinsel kimlikleri yok sayan, cam çerçeve kıran, hatırlanan ve unutulmuş bütün dinlerde kutsal addedilecek bir çekicilik vardı. Ama barmen viskiyi taşırmadı, yüzüme bile bakmadan bardağı önüme koydu.
Mavi elbiseli kadına dün sabah Tarabyada rastladım. ince sigarasından içli nefesler çekip dumanını süzdüğü martılara üfürüyordu. Kırsalda bir ilkokulun koridoruna asılmış, pastel boyayla çizilmiş bir manzara resmi kadar samimiydi. -Martıları süzdüğünden emin değilim, belki de yalnızca bana öyle geldi- Sert köşeli, büyük bir güneş gözlüğü takmıştı. Büyük gözleri olduğunu düşündüm, siyah camın arkasından kirpiklerini belli belirsiz seçebiliyordum. Kirpiklerin, gözlerini her kırpışında cama sürterken çıkardığı sesler. Ne yazık ki göz rengi konusunda hiçbir tahminim oluşmadı. Ne yaptıysam gözlerini dolduramadım. Bildiğim hiçbir rengi değdiremedim hayalimdeki gözlüksüz haline. Barmen görseydi tahmin ederdi belki. Kimbilir, ben, ona bu barda rastlasaydım, muhtemel gözlüksüz olurdu. Ancak bununla beraber, fon da değişecekti. Güneşli bir sahilin yerini döküntü bir ara sokak barı alacaktı. Bu durum ister istemez üzerimde bıraktığı etkiyi değişime uğratırdı. Sahilde gizemli görünen tek şey gözleriyken, barda kendisi gizemli bir şey haline dönüşürdü. Gizemin büyüklüğü arttıkça sahilde harıl harıl çalışan, her ihtimali göz önünde bulunduran beynim umutsuzlukla üşenmeye başlayacak , gizemi aydınlatma isteğim azalacaktı. Ayrıca güneş vurmadığında sıradan görünecek olan teni ve çoktan sigara kokmuş olduğunu biliyor olacağım saçları onun üstüne bu kadar titrememi engelleyebilirdi. Oysa şimdi, emniyeti açık bir tabanca gibi aklıma dayalıydı.
Yanına gidip ondan gözlüklerini çıkarmasını istemeliydim, ya da biraz daha sabırlı davranıp sıradan bir muhabbet açar, diyaloğumuz iki kişinin gölgesine sığınabileceği büyüklükte bir anlam ifade ederse, bir şeyler içmeyi teklif edebilirdim. Geriye doldurmamız gereken yalnızca bir, iki saat kalırdı. Sonra güneşin batmakta olduğunu fark eder ve gözlüklerini saçına kaldırırdı veya çıkartıp elbisesinin yakasına asardı ya da çantasına atardı. Bilmiyorum, iletişimde göz kontağının önemine inanan biriyse daha konuşmaya başlar başlamaz gözlüklerini çıkartırdı. Yeterince şanslıysak geceyi birlikte geçirirdik. Hiçbiri olmasa da şansımı denerdim. Şansımı, dört yaşlarında tombul bir erkek çocuğunun elinden tutuyor olmasaydı denerdim de. Yüz hatları ve ten rengi elinden tuttuğu kadına bu kadar benzemese, arkadaşının çocuğu olduğu ve çocuğun annesinin caddenin karşısındaki dükkandan dondurma aldığı (ve bunun gibi onlaraca olasılık daha) ihtimalini göz önünde bulundurup adımımı atardım. ihtimalleri gerçeğe yaklaştıran, onlara olan inancımızdır. Ama çocuk, mavi elbiseli kadına çok benziyordu. Ellerinin kavuştuğu noktada, geçmişle geleceği birbirine bağlayan bir ayna vardı sanki.
Eğer çocuk da güneş gözlüğü takıyor olmasaydı, rahatlıkla onun gözlerini alıp mavi elbiseli kadının gözlerine koymuş ve bu takıntıya kapılmamış olurdum. Böylece bütün normal erkekler gibi dar elbisesi nedeniyle pek de gizemli olamayan kalçalarına veya göğüslerine odaklanır, birkaç saat içinde de tamamıyla unuturdum. En iyisi, onu gözlüklerinden hiç ayırmamak. Vermek istediği mesaj unutulmuş, tamamlanmamış bir sürrealist tablo gibi/ kime yazıldığı hatırlanmayan, yarım bırakılmış ikinci yeni bir sevda şiiri gibi. Tezgahın öteki ucunda bir kutu kibrit duruyor. Umarım doludur. Bana da meşgale çıkar.
Barda başka birileri olsaydı; kadın veya erkek, homoseksüel, travesti, biseksüel, aseksüel ya da bu çağda hangi yeni cinsiyet kimlikleri ortaya çıktıysa, muhtemelen benzer durumlar yaşıyor olurlardı. Çünkü kadında, toplumların ve doğanın kişiye yüklediği bütün cinsel kimlikleri yok sayan, cam çerçeve kıran, hatırlanan ve unutulmuş bütün dinlerde kutsal addedilecek bir çekicilik vardı. Ama barmen viskiyi taşırmadı, yüzüme bile bakmadan bardağı önüme koydu.
Mavi elbiseli kadına dün sabah Tarabyada rastladım. ince sigarasından içli nefesler çekip dumanını süzdüğü martılara üfürüyordu. Kırsalda bir ilkokulun koridoruna asılmış, pastel boyayla çizilmiş bir manzara resmi kadar samimiydi. -Martıları süzdüğünden emin değilim, belki de yalnızca bana öyle geldi- Sert köşeli, büyük bir güneş gözlüğü takmıştı. Büyük gözleri olduğunu düşündüm, siyah camın arkasından kirpiklerini belli belirsiz seçebiliyordum. Kirpiklerin, gözlerini her kırpışında cama sürterken çıkardığı sesler. Ne yazık ki göz rengi konusunda hiçbir tahminim oluşmadı. Ne yaptıysam gözlerini dolduramadım. Bildiğim hiçbir rengi değdiremedim hayalimdeki gözlüksüz haline. Barmen görseydi tahmin ederdi belki. Kimbilir, ben, ona bu barda rastlasaydım, muhtemel gözlüksüz olurdu. Ancak bununla beraber, fon da değişecekti. Güneşli bir sahilin yerini döküntü bir ara sokak barı alacaktı. Bu durum ister istemez üzerimde bıraktığı etkiyi değişime uğratırdı. Sahilde gizemli görünen tek şey gözleriyken, barda kendisi gizemli bir şey haline dönüşürdü. Gizemin büyüklüğü arttıkça sahilde harıl harıl çalışan, her ihtimali göz önünde bulunduran beynim umutsuzlukla üşenmeye başlayacak , gizemi aydınlatma isteğim azalacaktı. Ayrıca güneş vurmadığında sıradan görünecek olan teni ve çoktan sigara kokmuş olduğunu biliyor olacağım saçları onun üstüne bu kadar titrememi engelleyebilirdi. Oysa şimdi, emniyeti açık bir tabanca gibi aklıma dayalıydı.
Yanına gidip ondan gözlüklerini çıkarmasını istemeliydim, ya da biraz daha sabırlı davranıp sıradan bir muhabbet açar, diyaloğumuz iki kişinin gölgesine sığınabileceği büyüklükte bir anlam ifade ederse, bir şeyler içmeyi teklif edebilirdim. Geriye doldurmamız gereken yalnızca bir, iki saat kalırdı. Sonra güneşin batmakta olduğunu fark eder ve gözlüklerini saçına kaldırırdı veya çıkartıp elbisesinin yakasına asardı ya da çantasına atardı. Bilmiyorum, iletişimde göz kontağının önemine inanan biriyse daha konuşmaya başlar başlamaz gözlüklerini çıkartırdı. Yeterince şanslıysak geceyi birlikte geçirirdik. Hiçbiri olmasa da şansımı denerdim. Şansımı, dört yaşlarında tombul bir erkek çocuğunun elinden tutuyor olmasaydı denerdim de. Yüz hatları ve ten rengi elinden tuttuğu kadına bu kadar benzemese, arkadaşının çocuğu olduğu ve çocuğun annesinin caddenin karşısındaki dükkandan dondurma aldığı (ve bunun gibi onlaraca olasılık daha) ihtimalini göz önünde bulundurup adımımı atardım. ihtimalleri gerçeğe yaklaştıran, onlara olan inancımızdır. Ama çocuk, mavi elbiseli kadına çok benziyordu. Ellerinin kavuştuğu noktada, geçmişle geleceği birbirine bağlayan bir ayna vardı sanki.
Eğer çocuk da güneş gözlüğü takıyor olmasaydı, rahatlıkla onun gözlerini alıp mavi elbiseli kadının gözlerine koymuş ve bu takıntıya kapılmamış olurdum. Böylece bütün normal erkekler gibi dar elbisesi nedeniyle pek de gizemli olamayan kalçalarına veya göğüslerine odaklanır, birkaç saat içinde de tamamıyla unuturdum. En iyisi, onu gözlüklerinden hiç ayırmamak. Vermek istediği mesaj unutulmuş, tamamlanmamış bir sürrealist tablo gibi/ kime yazıldığı hatırlanmayan, yarım bırakılmış ikinci yeni bir sevda şiiri gibi. Tezgahın öteki ucunda bir kutu kibrit duruyor. Umarım doludur. Bana da meşgale çıkar.
güncel Önemli Başlıklar