bugün

leyla ile mecnun ben bu oyunu bozarım

leyla ile mecnun dizisi'nin final yapamadan kaldırılması üzerine 22.09.2013 tarihinde amatör olarak yazmış olduğum final bölümü.

dizi adı : leyla ile mecnun : ben bu oyunu bozarım

jenerik müziği : https://www.youtube.com/watch?v=cW2svvU4IKA

bölüm : 104. bölüm final

bölüm adı : ben bu oyunu bozarım

konu : nurten ve eylül ölmüş, dosto, dizisi yayından kaldırıldığı için memleketine dönmüş, ismail abi beklediği gemisine kavuşmak için denize atlamış, yavuz ve erdal bin parçaya bölünmüşlerdir. mecnun ise kendi çölünde kaybolmaya mahkum olmuş leylasını aramaktadır. karabasan,ak sakallı dede'ye bu oyunu kaybettiğini, şans'ın kötülükten yana olduğunu söylemesi üzerine ak sakallı dede, karabasan'ın ''şans''ı tutsak aldığını anlar ve bunun üzerine büyük oyunu bozmak için son hamlesini devreye sokar.

planı, hikaye'nin başladığı güne gidip mecnun'u uyarmak ve leyla'dan uzaklaştırmaktır. mecnun geleceğinde olanları öğrenir ve önünde iki yol vardır. ya kaderine razı gelip olanları kabullenecektir ya da leyla ile hiç karşılaşmadan, onu tanımadan sevdiklerinin kaderini değiştirecektir.

sahne - 1

( dış / gece )

2013 - leyla'nın öldüğü gece....

( leyla ölümüne dakikalar kala mecnun'la buluşmak için yola çıkmış taksiyle kireçburnuna doğru gitmektedir. kaldırımda birisi taksiye dur işareti yapar ve biner. binen kişi mecnundur, leyla mecnunu görünce şaşırır ve mecnun hiç konnuşmadan sadece leyla nın elini sıkıca tutar...)

leyla : mejnun !?!...
mecnun : ...

( ekran kararır )

sahne - 2

sene 2014 - yaşananlardan 3 ay sonra

( dış / gün )

( nurten doğum esnasında, çocuğuyla birlikte hayatını kaybetmiştir. erdalı hayata küsmüş, çaresiz bir şekilde nurten'in mezarı başında görürüz. )

erdal bakkal : sen gittikten sonra çok değiştim ben nurten. sensiz bu hayatı, dükkanı boşverdim. hem artık daha geç açıyorum dükkanı, bazen hiç açmadığım oluyor. erdal bakkal değilim artık ben nurten, sen gittin sadece erdal kaldı geriye. yerde bi tomar para görsem dönüp bakmıyorum bile, yırtıp attım veresiye defterinide zaten. çok yalnızım nurten, evde kalamıyorum her yerde sen varsın. iskender'in yatağı bile keyif vermiyor eskisi gibi artık. seni böyle burada bırakıp gitmek, sen burada, ben nerede bile olduğumu bilmeden... burada bekliyorum nurten sana ve yavrimize kavuşacağım günü bekliyorum.

sahne - 3

( ismail abi denizin soğuk sularına kendisini bırakmış beklediği gemiye varmak için var gücüyle yüzmüştür. dalgalar kendisini bir ülkeye sürükler.
ismail başlaması an meselesi olan bir savaşın ortasında bulmuştur kendisini )

( dış / gün )

ismail abi : neredeyim şimdi ben acaba ? ne kadan çok yüzmüşüm öyle.

asker : kıpırdama sende kimsin ?

ismail abi : ismail ben...

( askerler etrafını sarar ve ismaili karargaha götürürler )

sahne - 4

( dış / gün ) - mezarlık

( yavuz eylül'ün mezarı başındadır. her zamanki gibi sevdiğine kitap okumaktadır. sevdiği ona cevap veremesede..)

sabahattin ali / kürk mantolu madonna

yavuz. : ’sözlerime gücenmeyin! ‘’ dedi. ’’ ilerde arkadaşlığımızı bulandırması ihtimali olmayan olan şeyleri açıkça konuşmaktan çekinmemeliyiz. bu gibi meselelerde korkaklık zararlıdır… ne olur? anlaşamayacağımızı anlarsak veda eder ayrılırız … bu o kadar mühim bir felaket mi? hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul etmiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler ,üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır… bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız ;ama kendi kendimize acıyamayız. başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur… artık gidelim mi?’’

eylül... söz vermiştin, koltukta uyuya kaldığımda kalk yerine yat diyenim olacaktın. daha alman pastası yapacaktın bana ve ben yeryüzündeki tüm kitapları okuyacaktım sana her gece...

( ak sakallı ve karabasan uzaktan yavuz'u izlemektedirler. karabasan artık oyunun bittiğini söyler )

karabasan : ee ak sakallı oyun burada biter. izle yarattığın eserinin sonunu.

ak sakallı dede : sanırım haklısın karabasan. en başından beri ikimizde bu hikayenin içinde yer almamalıydık.

karabasan : artık şans iyilerden değil, kötülükten yana ak sakallı.

( ak sakallı, karabasanın bu cümlesinden işkillenir ve şansı tutsak aldığını anlar. )

ak sakallı dede : sen.. şans ı esir aldın değil mi ? bu oyun şaibeli karabasan..

karabasan : ne farkeder, sen kuralına göremi oynadın ak sakallı bu oyunu. kabul et oyun bitti... ve kaybettin.

ak sakallı dede : yoo, asıl oyun yeni başlıyor karabasan.

sahne - 5

( iç / gün )

( iskender, evde yalnızlığa demir atmış albümlere bakmaktadır. tv açıktır ama hayattan kopmuş gibidir. )

at tv haer spikeri : bir son dakika haberi ile daha karşınızdayız sayın seyirciler. herkesin severek izlediği fenomen dizi nadya ile ivan yayından kaldırıldı. kanal yetkilileri sebebin reytingler olduğunu belirtirken, fenomen dizinin izleyici kitlesi sıralamaya girmeyen kanalın reytingimi olur diye tepki gösterdi. kimi çevrelerce ise dizi oyuncuları'nın halkına destek olması ve yanında bulundukları için kaldırıldığı söylentiler arasında...

iskender : etrafımda kimse kalmadı, herkes bir bir gitti pakize... önce sen gittin, sonra mecnun. birer birer dağıldık etrafa bi ben kaldım, bi parçada tamamlanamamış hatıralar var işte. bazen çekip gideyim buralardan diyorum, sonra ya gelirseniz benide bulamazssınız diye vazgeçiyorum...

sahne - 6

sene 2011 - hikaye'nin başladığı günün sabahı

( dış / gün )

( mecnun, okul bahçesinde kaanla konuştuktan sonra sahile doğru giderken ak sakallı dede onu durdurur. )

ak sakallı dede : evlat...!

mecnun : hoopp.. ppooow. ( cebinden 1 lira çıkarır ve dedeye uzatır ) buyur, al dede.

ak sakallı dede : ne bu şimdi ?

mecnun : ne mi bu ? kağıt mı verseydim acaba, oda yok bende ama.

ak sakallı dede : ben dilenci değilim ki evlat,

mecnun : hee.. ah canım dedem ya.. o zaman yolunu kaybettin, çevireyim mi bi taksi sana.

ak sakallı dede : ah be evladım, bi dur dinle. buraya seni uyarmaya geldim.

mecnun : niçin ?

ak sakallı dede : bak, gelecekte seni ve sevdiklerini çok kötü şeyler bekliyor. bunu değiştirmenin tek yoluda senin, bu gece o eve gitmeyip leyla'yı asla görmemek, tanımamak.

mecnun : leyla kim ? ya zaten hem hiç gidesim yok. görücü usulu mu kalmış artık, sene olmuş 2011... yuh, sen nerden biliyorsun bu gece gideceğimizi ki.

ak sakallı dede : yok... yok... bu böyle olmayacak, ey kafanı

mecnun : eymi kafamı niçin ?

ak sakallı dede : sen ey evlat hadi.

( ak sakallı mecnunun kafasına bastonu indirerek geleceğe giderler )

sahne - 7

( iç/gün)

2014

( ismail abi ülke sınırına vardıktan sonra askerler tarafından karargaha sorgulanmak için götürülmüştür. )

asker : izinsiz kara sınırlarımıza girerken yakaladık, casus olabilir efendim.

komutan : buraya nasıl geldin anlat...!

ismail abi : yüzerek...

komutan : seni karşı taraftan mı gönderdiler

ismail abi : beni kimse göndermedi ki, ben atladım denize yüzdüm, yüzdüm... o kadan çok yüzdüm, o kadan çok yüzmüşüm ki buraya kadar gelmişim.

komutan : kırmızı alarm, sahamıza karşı taraftan bir casus gönderilmiş, savaş durumuna geçilsin.

ismail abi : savaş mı var ? niden ?

komutan : karşı tarafa barış'ı getirmek için.

ismail abi : hee.. savaşarak, insan öldürerek mi barışı getireceğini sanıyorsunuz acaba komutan bey. senin hiç ağzından çıkanla kulağının duyduğunun bir olmadığının farkında değil misin? hacı, hiç insan komşusuna savaş açarmı, barışmış peh... bir çay demleyip oturup konuşssanız olmaz mı ?

sahne - 8

(dış/gün) - mezarlık

2014

( ak sakallı dede, mecnun'u nurten'in mezarına getirmiştir. erdal bakkal ise nurten in mezarı başında sessizce durmaktadır ve kalkıp gider...)

mecnun : offf... dede ya resmen bıngıldağımla beynim yer değiştirdi şuan. ( etrafına bakar ) burasıda neresi böyle, beni kaçırmış olabilirmisin acaba şu an.

ak sakallı dede : şu an gelecekteyiz evlat...

mecnun : neeamiş.. nasıl gelecekmiş öyle, dua okumaya mı getirdin beni buraya dede.

ak sakallı dede : bırak zevzekliğide şu tarafa bak. ( erdalı göstererek )

mecnun : erdal abi değil mi o ? annesini mi ziyarete gelmiş ki acaba ( ilerler ve mezar taşındaki ismi okur ) aaa... nurten yenge ölmüş.

ak sakallı dede : eğil..

mecnun : nasıllll !?!.. ( bastonu indirir kafasına ve çöle gelirler )

sahne - 9

( dede mecnunu gelecekteki olayları gösterdikten sonra en son çöle getirmiştir )

mecnun: yemin ediyorum kafam ambale oldu dede, bunun başka bi yolu yok muydu acaba ? metrobüse binseydik, ne bileyim vapurla karşıya geçseydik... hem neresi burası ya.

ak sakallı dede : burası evlat senin hikaye'nin başladığı yer. sen leyla'yı gördükten sonra bu çöle düştün, leyla'nın ölümünden itibaren ise bu çöle haps olup kaldın. senin bu çölde gördüğün her serap, gerçekte sevdiklerinin kaderini, hayatını etkiledi.

( mecnun çöldeki halini görür...)

mecnun : şimdi oradaki tülbentli ben miymişim ? giymişim çarşafı da püfür püfür. at gibi kaptırmışım gidiyorum çölde. zaten sende asayla vura vura kafam oldu dubai, petrol çıkarıyorlar şu anda kafamın içinden. piiiii.... kimseyi de duymuyor muyum acaba şu anda, demek, mecnunluk istidadı varmışsa bende.

ak sakallı dede : bak evlat, her hikaye kendi kaderini yaratır ve kader bir ağaç gibidir. amaç ağacın zirvesine tırmanmak olsada, tırmanırken tutunacağın dalı iyi seçmektir mesele. onun için iki seçeneğin var,ya kendi kaderine razı gelip bu çölde hapis olacaksın. gördüğün her serap sevdiklerini etkileyecek ya da hikayenden, leyla'dan, kaderinden vazgeçip, sevdiklerinin kaderini değiştireceksin. söyle şimdi evlat, büyük oyunu bozmaya hazır mısın ?

mecnun : madem hikayem mutlu sonla bitmiyor ve hayatımda bir leyla olmayacak dede. sevdiklerim için ben bu oyunu bozarım...

ak sakallı dede: unutma evlat, leyla ile karşılaşmak, tanışmak ve en önemlisi olurda karşılaşırsan ona bunlardan bahsetmek yok.

sahne - 10

( ismail abi iki ülkenin başkanını bi masaya oturtmayı başarmış çay içmektedirler. ortamda barış rüzgarları hakimdir. ismail abiye yaptıklarından ötürü kendisini ülkenin başında yer almasını isterler. )

komutan : ismail, sen olmasaydın belkide biz şuan büyük bir felaketin altına imza atmış olacaktık. eğer kabul edersen seni bu ülkenin başında görmek isteriz.

ismail abi : heee... şartları konuşalım sayın işveren komutan bey. hem bak sigortasız olmaz hacı sigorta+yol+ yemekte anlaştıkmı yemin ediyorum çiçek gibi bakarım ülkeye.

komutan : çok şakacısın ismail, teklifimizi kabul edersen bizi mutlu edersin.

ismail abi : ( o sırada uzaklardan bir gemi'nin düdüğünü duyar ismail ) yok... benim gitmem gerek.

komutan : o zaman seni gideceğin ülkeye uçakla ya da gemiyle götürelim.

ismail abi : gemi mi? yok, ben yüzerek giderim hacı, hem benim atalarım, dedelerim hep yüzücülermiş zaten.

( ismail abi kendisini tekrardan engin dalgaların arasına bırakarak yola çıkar...)

sahne - 11

( mecnun 2014 yılına giderek oyunu bozmaya oradan başlamayı dener. ama bu deneme umduğu gibi gerçekleşmeyecektir. ismail abi, erdal ve iskender ortalarda yoktur. yavuz ise ne yapacagını, nereye gideceğini bilmeden sokaklarda dolaşmaktadır. mecnunla karşılaşırlar ve mecnunu tersler yoluna gider. )

mecnun : arkadaş madem zaman içinde dolaşmak için kapı yaptırmışsın oraya at kadar. ne diye bastonla kafama vurup duruyorsun. aha bu yavuz abi galba... yavuz abiii... yavuz abi....

( yavuz mecnunu görür -ki ikinci görüşüdür )

yavuz : her köşe başında karşıma çıkmak zorundamısın, çekil başımdan mecnun.

mecnun : ama yav...

( yavuz mecnunu dinlemez iterek yoluna devam eder. mecnun evine gider her yer derli toplu ama ne az sakallı dede ne iskender meydanda yoktur. bunun üzerine sahile iner ve ismail abiye bakar. onuda bulamaz, tam dönecekken denizden ismail abi çıkar. )

ismail abi : off bee.. ne kadan çok yüzmüşüm öyle kollarım ağırdı yemin ediyorum. ( ismail mecnunu görür ve seslenir ) mecnun değilmi o, hayalmi görüyorum acaba. mecnuuuuunnn

mecnun : bi an duraksar ve sesin geldiği yöne dönerek ismail i görür ve. ) hooooop...

ismail : mecnun sen misin ?

mecnun : nasııııılll ?

ismail abi : sen misin diyorum mecnuunn.

mecnun : benim ismail abi.. nerelerdeydin be ismail abi serinlemek için mi girdin acaba denize bu havada.

ismail abi : nasııııll?

mecnun : denize diyorum serinlemeyemi girdin..

ismail abi : haa, yok mecnun uzun hikaye sonra anlatırım olaylar, olaylar.... dönmüşssün geri ama kimse kalmadı ki buralarda mecnun dağıldı herkes.

mecnun : biliyorum abi, onun için geçmişten geliyorum zaten.

ismail abi : gemlikten mi geliyorsun ? nasıl güzelmiydi oralar bari.

mecnun : ah be ismail abi, gemlik değil, geçmiş, geçmiş...

ismail abi : hee olaylar olaylar yani anladım mecnun. nasıl toplayacaksın herkesi nurt..

mecnun : biliyorum ismail abi, herşeyden haberim var. dede özet geçti geleceğimi. maşallah neler yaşanmış öyle yemin ediyorum 3 sezondan 103 bölümlük dizi çıkarmış. oldu o zaman ben döneyim geçmişe oradan düzeltmeye çalışayım geleceği artık.

ismail abi : hee. bende geleyim mi ? mecnun...

mecnun : abi sen şimdi burada kal, geleceğim ben nasılsa.

ismail abi : giden gelmiyor ama mecnun

mecnun : söz abi, geleceğim...

sahne - 12

( karabasan uzaktan olanları izlemiş ve engellemek için benjamin'i görevlendirmiştir. benjamin'in amacı mecnun'a leylayı görmesini, yeniden aşık olmasını sağlamaktır. )

karabasan : demek ak sakallı'nın son oyunu buydu. benjamin geçmişe gidip mecnun'un aklını bulandırmanı istiyorum. leylayı görmesini sağla, o çölden asla çıkmamalı asla.

sahne - 13

( gün / dış )

2011

( mecnun 2014'te aradığını bulamamış 2011 e geri dönmüş sahile doğru gitmektedir. benjamin pusuda durmuş yolunu bekler ve karşısına çıkar. )

benjamin : hey delikanlı bi baksana.

mecnun : he buyur.

benjamin : leyla'yı görmek ister misin ?

mecnun : kimi ?

benjamin : leylayı ?

mecnun : niçin ?

benjamin : merak etmiyor musun ? bence görmelisin.

mecnun :ya yok gerçekten kalsın sağolun...

benjamin: bak şu resme ( cebinden çıkardığı leyla'nın ( gotik leyla yani 3 binlerdeki benjamin nin leylası ) resmini çıkarır ve mecnunun yüzüne doğru tutar. ) nasıl ? etkilendin değil mi?

mecnun : etki mi lendim yoo.. bumuymuş leyla, piiii... şu an yemin ediyorum soğudum tüm leylalardan.

benjamin : ( şaşırır ve resme bakar kendi leylası olduğunu anlayınca ) yanlış resmi almışım pardon. bak delikanlı, vadideki bir bilge der ki fosforlu at gözlerinde ki ışığı takip edersen nazar'a gelmessin.

mecnun : neeamiş ? fosforlu mu atmış. piiii... hangi vadinin bilgesiymiş ki o öyle, yemin ediyorum böyle saçma cümle duymadım hayatımda. felsefe yapmasan mı acaba. ? felsefedende soğudum şu an.

benjamin : ya tamam, tamam... git gör leylayı işte, okuldadır şimdi. bende sıkıldım arkadaş onu ayır, bunu birleştir, diğerini engelle ben gidiyorum ya.

mecnun : allah, allah bu neydi ki şimdi böyle. görsem mi ki acaba . şu oyunu bozduktan sonra görürüm belki...

sahne - 14

( leyla arda ile cafe de buluşurlar. arda içeri girer leyla'nın yancıları başka masadadır ve onlara çarparak leyla'nın yanına oturur )

yancı kız - 1 : aaaa arda bize, bir hay allah, pardon kızlar bile demedi.

yancı kız - 2 : züppe işte ne olacak...!

yancı kız - 1 : kırık çekyat başlığı işte..

yancı kız - 2 : vekil çocuğu...

( arda leyla'nın masasına oturur )

arda : naber topraaam..

leyla : topraam ?

arda : ya işte şimdi biz sevgiliyizya samimiyet açısından söyledim ben onu topraam, hacı, muhtar, müdür gibi yani.

leyla : anladım ama biz sevgili değiliz seninle arda sadece arkadaşız.

arda : bana klişe sözlerle gelme leyla, yaratıcı ol hem baaağaamla konuştum adını koyalım artık söz, nişan, kına, düğün, dernek allah ne verdiyse yapalım dedi.

leyla : arda bak...

( masaya bi kız gelir )

suzan : arda, sevgilim... ( sarılır ) neden telefonların kapalı, faceinide kapatmışsın merak ettim seni.

arda : biriyle karıştırdınız sanırım..

suzan : aşkım neden böyle davranıyorsun şimdi.

leyla : ( elindeki su dolu bardagı ardanın kafasına boca eder ve gider ) iyi günler ve unutmadan biz sadece arkadaşız...

( leyla dışarı çıkar, mecnun ise alt yoldan gelmektedir. mecnun leylayı farketmez ama aşk onları farkeder ve leyla, mecnun'u gördüğü anda tüm etraf karanlığa kaplanmış bir tek mecnun vardır görüntüde. )

sahne - 15

(gece olur, leyla uykuya dalmış ve mecnun'un yerine çöle kendisi düşmüştür...)

( gün/dış)- çöl

( leyla çölde gezinmektedir, uzakta mecnunu görür ama yetişemez. ak sakallı dede yanına gelir )

ak sakallı dede : hayrola evl... leyla..

leyla : efendim ( döner arkasını ) siz kimsiniz ? neredeyim ben.

ak sakallı dede : ah be evladım, ne var sizde böyle anlamadım paratoner gibisiniz biriniz çekmezsse diğeriniz belayı çekiyor kendisine hemen.

leyla : bela mı?

ak sakallı dede : anlat bakalım evladım nedir bu çöle seni düşüren sebep. gönül meselesi mi ?

leyla : bilmem, sanırım... yani kelimelerle anlatılamaz bir his bu aslında. onu gördüğümde heryer karardı birden bi o bi ben vardık koca şehirde sanki. o beni görmedi.

ak sakallı dede : mecnun'u gördün dimi.

leyla : kim ? mejnun mu ?

ak sakallı dede : bak evladım, aşk, bazen vazgeçebilmeyi göze alabilmektir. hem kendin için, hem onun için uzak durmalısın. neden diye sorma çünki çok karışık bir durum sonu felaketle bitebilecek derecede karışık.

( leyla birden alarmın sesiyle uyanır...)

sahne - 16

( dış / gün )

( iskender taksisinle erdal bakkal'ın ilerisinde durur ve park eder ardından bakkal'ın önündeki tabureye oturur ve bi çay söyler..)

iskender : erdal bi çay versene.

erdal bakkal : çay mı ? ne çayı

iskender : rezene olur, kuşburnu olur, sende neler var.

erdal bakkal : allah, allah... arkadaş bakkalım ben bakkal... demli çay ne arasın bende.

iskender : sabah sabah, kafa açma erdal çay ver.

( çaylar gelir )

erdal bakkal : ee ne oldu sizin iş ?

iskender : hangi iş ?

erdal bakkal : hani mecnun'u everecedinizya, onu soruyorum ne oldu diye iskender.

iskender : he.. bizim gevşek yan çizdi, ısrar ettik ama kendisini odaya kilitledi çıkmadı bütün gece.

erdal bakkal : allah, alah millet evlenmek ister sizinkisi evlilikten kaçıyor. bi sorunumu var acaba

iskender : ne sorunu olucak, onun tek sorunu işssizlik. tüm gün haytalık peşinde.

sahne - 17

( yavuz sahil kenarında ilerideki bankta oturan zeynep'i gözüne kestirmiş çantasını hacılamak için harekete geçmek üzereyken mecnun arkasından seslenir. böylece zeynep aşkı başlamadan bitmiştir yavuz için. )

mecnun : yavuz abiii... yavuz abi...

yavuz : ( arkasını döner ) ha... buyur..

mecnun : hadi abi gidiyoruz..

yavuz : nereye ? kasa mı patlatıcaz...

mecnun : yoo..

yavuz : plazma o zaman.

mecnun : yok hayır bu öyle bişey değil. sen gel dinle kardeşini.

yavuz : o değil, bu değil. bi bırak beni bana.

mecnun : valla olmaz gelmen lazım.

( mecnun yavuzu ikna eder ve eylül'ün mahalleye taşınmadan önceki öğretmenliğini yaptığı okul'un önüne getirir. )

yavuz : o kadar gel dedin geldik, okula mı kaydedicen beni.

macnun :bak yavuz abi burda bekle birazdan okul dağılır zaten. bi kıvırbaş çıkıcak onu gör yeter.

yavuz : kıvırbaş ?

mecnun : hee... kıvırbaş. hadi ben kaçtım daha çok işim var görüşücez gene.

sahne - 18

( mecnun, ismail abi ve diğer ekibi toplamak için sahile gelir. ismail abi sahilde değildir tam geri dönecekken uzaktan leyla'nın sesi duyulur. )

mecnun : nerde ki bu ismail abi şimdi. bakkaldamıdırlar acaba. oraya bakayım bari.

leyla : mejnun....

mecnun : hoooop... ( arkasını döner leyla'yı görür ve etraf kararır sadece gözleri leylayı görmektedir. )

leyla : mejnun.. selam...

mecnun : haa.. aleykümselam ortaaam.

leyla : ortaaam mı ?

mecnun : hee.. ortaammı dedim ben sana şimdi.... kimsin sen ?

leyla : ben leyla.

mecnun : ley mi la.. ( kendini toparlar ve ciddileşir ) nasıl buldun beni..

leyla : seni dün gördüm, sonra rüyamda bi çöldeydim ardından sende vardın ama ulaşamıyordum sana. sonra beyazlar içinde bi..

mecnun : dede, ak sakallı dede..

leyla : evet o geldi. aslında uzak durmamı söyledi senden ama nedenini bilmediğim bişey beni sana getirdi.

mecnun : leyla bak... bozmam gereken büyük bir oyun var. sana anlatamayacağım bi çok acı gerçek var. o çöl bizim sonumuz ve bazı sonlar maalesef mutlu bitmiyor. bizim hikayemizde mutlu bitmeyecek. bu yüzden lütfen bir daha asla karşıma çıkma.. ( mecnun arkasını dönüp giderken.. )

leyla : mejnun..... mejnun !!! korkaksın, korkağın tekisini işte... neyden kaçıyorsun kaderinden mi ? aşktan mı ?

mecnun : ( döner...) kaderimizden leyla. o kader seni benden alacak benide o çöle mahkum edicek. sevdiklerim ise benim kaderimin bedelini acı bir biçimde ödeyecekler.

leyla : mejnun... bak, madem kaderimiz bir. ( elini tutar ) bu oyunu, sonu ne olursa olsun sadece sevdiklerimiz için birlikte bozabiliriz.

mecnun : ....

leyla : ee, nereden başlıyoruz ?

sahne - 19

( leyla ile mecnun yavuz'un yanına giderler. yavuz ağaç olmuş hala beklemektedir. )

yavuz : ( mecnunu görür ) arkadaş nerde kaldın ya. beklemekten ağaç oldum burada.

mecnun : işim uzadıda yavuz abi. çıktı mı senin kıvırbaş.

yavuz : kimse çıkmadı.

leyla : neyi bekliyoruz.

mecnun : yavuz abi nin müstakbel zevcesini.

yavuz : zevce mi ? o kelime tedavülden kalkmadımı hala ya.

mecnun : bilmem arada bir kullanıyorum öyle.

leyla : bi planınız var mı peki ?

mecnun : plan ? öyle işte yavuz abi gidecek tanışacaklar öyle işte...

leyla : işe yarayacak mı peki ?

mecnun : valla orasını hiç düşünmedim açıkçası ama ben yavuz abiye güveniyorum halleder sanırım.

yavuz : ya bi dakka arkadaş.. siz benim mürvetimle neden bu kadar çok ilgileniyorsunuz. hem benim daha kariyer planlarım var ileriye dönük. sanatımın ustalık eserini yapacağım daha.

mecnun : ileriye mi dönük. abi bi dur allah aşkına zaman kısıtlı zaten senin işi halledelim sonra söz anlatıcam uzun uzun.

leyla : benim aklıma bi plan geldi aslında.

mecnun : neeamiş ?

leyla : siz cafeye gidin bekleyin, ben kızı getiririm. adı neydi...

mecnun : hee.. şey ya, böyle ay'lı bişeydi adı..

leyla : nisan ?

mecnun : yok.

yavuz : şubat..

mecnun : yuh.. yok temmuz...

leyla : eylül ?

mecnun : he işte eylül... resim öğretmeni kendisi. biz o zaman geçiyoruz cafeye orda görüşürüz.

leyla : tamam...

sahne - 20- cafe

( leyla, eylülü cafeye getirmeyi ikna etmiştir. )

leyla : yani yavuz abi gerçekten çok içten, samimi birisidir... hatta geçen....

eylül : lamia hanım...

leyla : adım leyla..

eylül : buraya gelene kadar yavuz diye birini bana öve öve bitiremediniz. halbuki siz bana bi öğrencimin velisi olduğunuzu söylemiştiniz. onun hakkında konuşacaktık.

leyla : ya, eylül bak...

( mecnun ve yavuz gelirler masaya..)

mecnun : aa.. leyla sizde mi burdaydınız ne büyük tesadüf vallaha... bizde işte böyle yavuz abiyle geçerken bi oturalım, iki lafın belini kıralım dedik.

leyla : buyrun otursanıza, bizde eylül'le laflıyorduk.

eylül : laflıyorduk ? biz ?

leyla : eylül, bak bu mejnun, mejnun bu eylül.

mecnun : ( leyla nın kulağına eğilerek ) naptın sen leyla ya, beni değil yavuz abiyi tanıştaracaktın. dur toparlarım ben şimdi. hee yavuz abi..

yavuz : efendim..

mecnun : bu eylül abi... eylül buda yavuz abi.. oturmasak mı acaba burada dikildik kaldık.

yavuz : (elini uzatır) memnun oldum.

eylül : bende.

( 15 dk sonra )

mecnun : ya o gün görecektiniz, ne güldük, ne çok güldük, at kadar güldük yemin ediyorum yavuz abiyle. kendisi abim olsa bu kadar sevmem eylül. o kadar anlayışlı, o kadar sevecen, o kadar tatlı yani kız olsam kesin tanışırdım.

yavuz : ( mecnuna fısıldar ) şu an sen banamı yürüyorsun inceden.

mecnun : neamiş ? sana mı yürüyor muşum ? niye sana yüriyim ya durduk yere.

yavuz : abartmadan anlat o zaman baksana kızın bakışları değişti. az sonra size mutluluklar dilerim diyip gidecekmiş gibi bir hali var.

leyla : mejnun..

mecnun : efendim..

leyla : hani bi işimiz vardı gitmemiz gereken yerler vardı.

mecnun : hee..

leyla : gitsek mi diyorum artık.

mecnun : haa.. sizin sohbete doyum olmaz ama bizim gitmemiz gerekiyor gelecekte birgün görüşmek dileğiyle. hadi görüşürüz yavuz abi, hadi görüşürüz kıvırbaş.

eylül : kıvırbaş ?

( leyla ile mecnun cafeden ayrılırlar. eylülde tam kalkıcakken, yavuz eylül'e ait olan masa üzerindeki kitabı alır ve eylül'e okumaya başlar )

eylül : gittiler.. o zaman bende..

yavuz : ( turgut uyar - hızla gelişecek kalbimiz şiirini okumaya başlar)

hızla gelişecek kalbimiz
kalbimiz hızla.
sürgünlerin umutsuzluğunda
kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar
farksız çarpanların umutsuzluğunda
ve köprü başlarının umutsuzluğunda
ve köprü başlarının umudunda.
sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara
temiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda
ve eski dağlarda, eski dağlarda kış
kovalarken ülkesini
hızla gelişecek kalbimiz.
kendi öz hüznümüzün öz tarlasında
bozkır dayanıklılığımızın tarlasında

kalbimiz
ellerimiz ayaklarımız arasında
ve kimsenin bölemediği şarkıyı
güllerin, buğdayların ve acının şarkısını
bir haziran uygulayacak sesimize.
sütçünün sesiyle birlikte
erkenci işçilerin sesiyle birlikte
şoförün sesiyle birlikte
sabaha başlamış sarhoşların sesiyle birlikte
yaman sarhoşların sesiyle birlikte
ve yeni uyanışların ve yeni doğmuşların
ve herkesin ve herkesin
sesleriyle birlikte
bir haziran uygulayacak
kimse bölemeyecek ve kalbimiz
hızla gelişecek.

yıkıntılara karışan eski bir bahar
büyük olmaya elverişli bir bahar
eskiden yaşanılmış ve her şeye rağmen
insanlara göre bir bahar
suların kana kestiği yahut
suların kana kestiği bir bahar.
hızla gelişecek kalbimiz
bir mavilik kalıbında
bir odada, en olagel bir odada
en sade, en insanca bir odada
bir kadınla bir erkeğin olduğu bir odada
bir kadın bir erkeğin
bir kadınla bir erkek olduğu
ellerin ve omuz başlarının
birbirini bulduğu.
birden gerçekliğini algılayarak
saat çalınca ve görünce güneşi
birden vazgeçilmezliğini algılayarak
önemli ve gerekli buluşunu kendini
birden hatırlayarak
geleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini
ve her şeye ve ölüme kalbimiz
hızla gelişecek
çağımıza pek uygun bir hızla
gelişecek kalbimiz

kalbimiz
yerin ve göğün alt edilmez bir dirilikte olduğu
tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
kalbimiz
kalbimiz hızla gelişecek.

sahne - 20

leyla : şimdi ne var sırada ?

mecnun : ne mi var sırada, bi geçmişlik işimiz kaldı, ardından ekibi toplıycaz bir araya işte.

sahne - 21

( mecnun ekibi her zamanki yerde depoda toplamıştır. )

mecnun : ismail abi, yavuz ve erdal abilerim elbette son olarakta baboli.

iskender : baboli ? ne işler çeviriyorsun sen gene topladın herkesi buraya.

mecnun : 45 dakikadır, belki burda bekliyorsunuz... az önce leylal'a son işimizide hallettik.

erdal bakkal : mecnun manitu yapmış iskender, gitmek istememesinin sebebi belli oldu.

mecnun : erdal abi lütfen bişey anlatmaya çalışıyorum şuarada. şimdi, baboli senden başlayalım ileride olurda annemle tartışırsanız boşanmayın.

iskender : ne boşanması gevşek, gelmeden önce bişey mi yedin sen erik, üzüm, incir...

mecnun : yuh baba onuda nereden çıkardın bi dinleyin.

erdal bakkal : kızla kaçıcaklar iskender yolunu yapıyor işte çocuk.

ismail abi :düğüne çağırmassan valla darılırım mecnun.

mecnun : ya ismail abi daha düğün yok bi durun. yavuz abi sende kıvırbaşı gördün, tanıştın bırakma abi evlen hemen.

yavuz abi : yuh hemen bide..

mecnun : ya, hemen olmasada fazlada bekletmeye gelmeyin yani.

erdal bakkal : arkadaş, dükkanı kapadım geldim önemli birşey oldu diye. sen burada milleti evlendiriyorsun.

mecnun : erdal abi, sıra sende abi.

erdal bakkal : söyle..

mecnun : abi, sende çoluk, çocuk olayına girme abi böyle iyi valla bak.

erdal bakkal : allah, allah sanane arkadaş benim özel hayatımdan. çocukta yaparım kariyerde. iskender şu mecnuna birşey söyle özel hayatıma sarkıyor. kardeş yapın siz buna kardeş..

iskender : erdaaalll... erdalll... sevdiğin dizi sezon finali yaptıktan 3 ay sonra sebebsizce yayından kaldırılsın finalini izleyeme emi.

ismail abi: mecnun, ben ne yapayım yok mu bana birşeyler..

mecnun : ismail abi...

ismail abi : abimm...

mecnun : bekle abi, o gemi mutlaka gelecek...!

sahne - 22

2012 - olay gecesi

( dış/gece)

( mecnun herkesin kaderini değiştirmeyi başarmış ancak kendisi ve leyla'nın kaderi için çaresizce beklemektedir. olay günü gelmiştir telefonla konuşumaktadırlar. )

mecnun : leyla, bunu yapmak istediğine emin misin ?

leyla : evet, hem bugün ben sana gelemessem, bigün sen bana geleceksin.

mecnun : orası öylede..

leyla : görüşürüz mejnun.

mecnun : bekliyorum leyla...

( taksiyi biri durdurur, leyla'nın yanına oturan kişi mecnundur. leyla şaşırır mecnun der ve mecnun sadece leyla'nın elini tutar taksi hareket eder. )

leyla : mejnun...

mecnun : ....

( taksi 15 dk sonra kireçburnu sahilinde durur )

taksici : 20 lira.

mecnun : ( şaşkın bir ifadeyle ) 20 mi lira ?

taksici : evet..

mecnun : iyide bende para yok ki, kaza yaparız diye almadım yanıma para.

taksici : ne kazası arkadaşım geldik işte.

leyla : bende var bi dakika ( uzatır ve inerler arabadan )

mecnun : allah, allah.. niye birşey olmadı ki acaba, yanlış taksiye bindiysek demek ki ?

leyla : olmasını istiyordun sanırım.

mecnun : ya yok ondan değilde saçmalıyorsam demek ki. sevinçten ne dediğimi biliyor muyum ben . oyunu bozduk leyla.. oyunu bozduk...

leyla : evet, sonunda..

( sarılırlar ancak karabasan bu mutluluklarına gölge düşürür )

karabasan : daha oyun bitmedi, son hamlemi yapmadım.

mecnun : sende kimsin...

leyla : arda'nın babası.

mecnun : ar mı da. kim ki o.

leyla : okuldan arkadaş ya. önemli değil evlenmek istiyor benimle.

`mecnun : yuh... onu bi göstersene sen ba...

karabasan : eee, kesin geyiği. siz onca insanın kaderini düzelttiğinizi zannederken koca şehrin kaderini karanlığa sürüklediniz. ( asa'sını yere vurur ve fırtına başlar. ) koca bir şehri 3-5 kişi için feda ettin. sen kaybetmeye mahkumsun evlat.

( fırtına şiddetini yavaştan göstermek üzereyken, ismail abi tüm ekibi ( bütün karakterleri ) toplamış mecnuna seslenir.. o esnada ismail abi seslenir... )

ismail abi : mecnuuunnn !!!

mecnun : hooop...!

ismail abi : biz geldik mecnun.

( ismail abi, iskender, yavuz, erdal,eylül, kaan, çiçekçi kadın, melül, nurten, leyla'nın yancı arkadaşları,pakize, kamil, metin amca ve sevim. karabasan'ın etrafında bir çember oluşturup herkes el ele tutuşur. aralarındaki kompayan güçlü sevgi, dostluk bağı ve en önemlisi leyla ile mecnun'un hissettikleri o büyük aşk karabasan'ı yok eder. fırtına diner, karabasan acılar içersinde buhar olup kaybolur geriye sapkası asa'sı kalmıştır. o esnada uzaklardan gemi düdüğü duyulur ve arkalarından bir ses... )

ismail'in babası : ismaillll...

ismail : hoooop....

( ismail'in babası elinde oyuncak gemiyle gelmiştir. ismail başta ne tepki vereceğini bilemesede, oğlum lafını duyduktan sonra babam diyerek babasına sıkıca sarılır. )

ismail'in babası : oğlum..

ismail : babam... ( sarılırlar ) ismail bu kavuşmayı izleyen dostlarına babam geldi mecnun, babam der. biz flashback sahnesiyle mecnun'u ismail'in babasının yanında görürüz. )

sahne - 23 flashback sahnesi

( leyla ile mecnun bi geçmişlik işlerini halletmek için ismail abi'nin evine giderler, çocuk esirgeme kurumu ismail'i almış babası ise yatak döşek yatmaktadır. mecnun, leyla ve doktor içeri girer )

mecnun : ee.. merhaba siz ismail abi'nin babası olmalısınız sanırım.

ismail abi'nin babası : abi mi ? siz kimsiniz ?

mecnun : biz ismail abi'nin arkadaşlarıyız efendim.

ismail'in babası : okuldan mı ?

mecnun : okul mu dan. yok biz mahalleden, ben mecnun, bu leyla, buda doktor.

ismail'in babası : hee, ama gitti ismail gönderdim onu bende fazla yaşamam zaten.

mecnun : şimdi öyle demeyelimde bi doktorumuz baksın size, ilgilesin sonrasına bakarız zaten.

( doktor gerekli muayeneyi yapar ve tamamlar )

mecnun : nasıl doktor, nesi varmış.

doktor : valla mecnun, ağır grip olmuş, sanırım bide böbreklerinde taş var.

mecnun : taş mı varmış böbreklerinde.

ismail abi'nin babası: ölmeyecek miymişim şimdi ben.

doktor : hayır beyfendi ne ölmesi şu ilaçları kullanın bişeyiniz kalmaz. haftasına çivi gibi olursunuz.

ismail abi'nin babası : boşunamı gönderdim oğlumu ben şimdi. vermezlerde ismailimi şimdi bana geri.

mecnun : efendim öncelikle tekrardan geçmiş olsun. (zarfı uzatır ) bu kağıtta ismail abi'nin adresi mevcut ama şimdi gitmeyin beklemeniz gerekecek.

( zarfı alır. açar kağıtta kocaman bi gemi resmi mecnunun çizdiği ve adres olarakta kireçburnu sahili sene 2012 yazmaktadır. mecnun not olarakta lütfen gemi ile geliniz yazmıştır. )

sahne - 24

2012

ak sakallı dede : ee evlat, oyun bozacak kadar büyüdüğüne göre benimde artık gitme vaktim geldi.

mecnun : sağol dede ya valla, çok yardım ettin kuşlu, böcekli olmasada bir sürü öğüt verdin. leylama kavuşmuşum daha ne isterim ki.

leyla: çok sağol dede...

ak sakallı dede : sizin ki gibi aşklar var oldukça yeryüzünde, hikayeler asla bitmez evlat. haydi ak sakallı dede kaçar.

mecnun : o son cümleyi demeyeydin iyidide.

( tüm karakterlerimiz sahil kenarına gelir ve uzaktaki gemilere el sallamaya başlarlar. o sırada ak sakallı dede'nin sözleri yankılanır arka fondan )

ak sakallı dede : herkesin umutla beklediği, hayallerini yüklediği bir gemisi vardır elbet.

--- sahne - 1 ---

( başka bir mahallede ''sedef'' in kapısını çalan bir genç görürüz, elinde bir fanus içersinde kara bir balık vardır. sedef kapıyı açar gülümser ve sevgilisi'nin elinden alır kara balığıı. )

--- sahne - 1 ---

ak sakallı dede : bazen umutsuzluk girdabına kapılıp gelmeyeceğini düşünmesine rağmen, her gün inatla, umutla el sallarlar o gemiye sahilden.

--- sahne 2 ---

( benjamin, kötülükten istifa ertmiş. sahilde düşünceli bir halde uzaklara dalmıştır. nurten'in almanyadan gelen yegeni gotik leyla sahilde dolaşırken karşılaşırlar. benjamin leylasına kavuşmuştur artık. )
--- sahne 2 ---

ak sakallı dede : kimileri için o gemi hiç gelmeyecek olsada, sabırla, umutla, inançla ve içlerindeki bitmeyen sevgileriyle. el sallamaya devam edecekler.

'' o gemi bir gün gelecek diye ! ''

--- sahne - 3 ---

( ardayı görürüz havaalanında yurt dışına gitmektedir. o esnada şirin ise yurt dışından dönüş yapar ve onu sevgilisi karşılar. arabalarına binip yola çıkarlar kendi hikayelerini yazmaya...)

--- sahne - 3 ---

son sahne - 25

(gün/dış)

( ekrandan yazılar akarken sol üst kısımdan ak sakallı dedeyi dağlık bir alanda görürüz. )

ferhat : ne kadar çok yürüdüm arkadaş, dön dolaş aynı yere geliyorum hep.

ak sakallı dede : evlat...

ferhat : ( hafiften tırsar ) evet..

ak sakallı dede : kayboldun galiba.

ferhat : sanırım öyle oldu dede. nasıl çıkacağımıda bilmiyorum. sen çıkışı biliyor musun ?

ak sakallı dede : ah be evladım. sen kendi dağında kaybolmuşsun.

ferhat : neolmuşum.

ak sakallı dede : kaybolmuşsun, mevzu ne bakalım gönül işleri mi ?.

ferhat: çok seviyorum aslında ama ona sevgimi ifade edemiyorum. böyle yolda yürürken attığım her adımda onun adını hecelerken buluyorum kendimi.

ak sakallı dede : sen sırılsıklam aşıksın evladım. ama merak etme ben yardım edeceğim sana, hadi ey bakalım kafanı.

ferhat : neden ?

ak sakallı dede : ah be evladım, ey sen korkma hadi başlıyoruz.

( ferhat kafasını eğer dede gelişine ense köküne bastonu indirir ve ekran tamamen kararır. ak sakallı dede'nin sesi duyulur sadece )

'' dağları delmeye hazır mısın ? ''

-son-

leyla ile mecnun ekibine saygı ve sevgilerle...

https://www.youtube.com/watch?v=TNwbBtXSwCE