bugün

eski sevgili

herkesin nedense kötü hatırladığı kişi.

ne lan bu? facebook, twitter eski sevgili iletilerinden geçilmiyor. herkes bitti, takmıyorum ayağı yapıyor. sanki her şeyi unutmuş gibi yoluna devam ediyor.

bende durum farklı ama bak. hayatımda bir kere aşık oldum ben, tek. ilk kez onu öptüm, ilk kez onun boynunun kokusunu çektim içime, ilk kez onun saçlarını okşadım, ilk kez ona içimden gelen upuzun mesajlar yazdım. ilk kez onun için ağladım.

olayın terk etme, ayrılma, bırakıp gitme boyutunda değilim. o kuyruk acısı yüzünden zaten kötü hatırlanıyor eski sevgili. güzel bir söz vardır:

"insan ayrıldıktan sonra kendini içkiye vereceğine sodaya verse daha faydalı olur; zira sorun unutmak değil, hazmetmek."

halbuki benim yaşadıklarım aklıma geldikçe gülümsüyorum. arada özlüyorum. yaşadıklarımı da, onu da. eskisi gibi aşık değilim belki ama hine de özlüyorum. gözlerim dolar gibi oluyor. sezen aksu ve bomonti eşliğinde yad ediyorum onu. suçu kendimde arıyorum.

bir hafta önce mesaj yazmak geldi içimden, yazdım da bir şeyler. numarası telefonda yok ama ezberimde hala. yolladım. bekledim, gitmemiş. numarası değişmiş sanırım, iyi ki de gitmemiş belki de. %99 cevap atmayacaktı. belki de atardı, bilmiyorum.

özlemenin yanında sahiplenme, aidiyet, tam anlamıyla unutamama gibi şeyler olayı farklı yere çekiyor. başkasıyla fotoğraf çektirirken, dans ederken için bir sızlıyor böyle. kaldıramayacak gibi oluyorsun. gözlerin kararıyor. hak etmedim ben bunu diye hayıflanıyorsun biraz. ama aşk acısından tamamen bağımsız bir duygu bu, dur bir şey anlatayım bak.

geçen sene sümela'nın şifresi diye sikimsonik bir film çıkmıştı Hatırlarsan. arkadaşlarla komple o filme gitmiştik, o da vardı. sinemanın bir sırası komple bizim grup olmuştu nerdeyse. o uzağımda kalmıştı ama öne çıkınca görüyordum sevdiceğimi. zaten gözlerim iki saniyede bir ona kayıyordu istemsiz. her neyse, bu filmde alper kul bir karakter canlandırıyo, temel diye. bu bir kızı seviyo, kavuşamıyo falan. şimdi izlesem gülüp geçeceğim basitçe çekilmiş sahnelerde öyle bir garip oluyorum ki. o sahneleri izlerken bile gözlerim doluyordu benim, ona bakıyordum ama o pek oralı değildi. abi sümela'nın şifresi diyorum bak. dünyanın belki de en trişka komedi filminde 30 saniyelik sikindirik aşk sahnesinde ona bakıp ağlayacak gibi oluyordum.

serdar ortaç, tan gibi isimlerin slow şarkılarıyla duygusal komaya giriyordum.

şimdiki ise garip bir sızı. kaldıramama belki de. ona uzak olmaya katlanamama. onu hak ettiğini düşünme. kızlar ne kadar "yakışıklısın, tatlısın, sempatiksin" dese de, onu kendine bağlayamadığın için yaşadığın bir burukluk.

hayatı komple yaşamadan genellemelere inanmam, hayatın insana ne getireceği belli olmaz çünkü. ama klasik geyikler vardır ya hani; "ilk aşk unutulmaz" ya da "insan hayatında bir kez aşık olur, diğerleri onun benzerleridir" gibisinden. ben buna inanıyorum. kimse anlamasa da, ciddiye almasa da hissediyorum. birlikteyken ona "ilerde sana kesin evlenme teklif ederim ben" dediğimde "bana olan duyguların o kadar keskin mi?" demişti. evet keskin demiştim ama o anki ruh halimle tam anlayamamıştım durumu. şimdi az buçuk çakıyorum ama, ona olan duygularım aşk bitmesine rağmen içimde bir şeyleri hareketlendirecek kadar keskin, başka bir erkekle görünce sinirlendirecek kadar yoğunmuş.

aşkım bitti diyorum ya hani. belki de kendimi kandırıyorum. ona hala aşık olduğumu kendime itiraf edemiyorum. sadece önceki hissettiklerimle şimdikileri kıyaslayıp aşk acısı değildir bu diyorum, bir tür vicdan rahatlatıyorum.

şu an onun hayatında çalışma masasındaki silgi tozu kadar bile etkiye sahip değilim belki ama o benim için hala çok önemli. eskiden olsa okurdu burayı, şimdi okumuyordur. sağlık olsun, canı sağolsun. varsın o hep mutlu olsun.