bugün

bahattin taylan

okula başladığım ilk gününün ilk dersinin hocası...

ilk gün zaten kimse kimseyi tanımıyor, gurbetten üniversite okumaya gelmişim, yurtta o gece salak bi çöm şakasına kurban gitmişim, korkuyorum, bi yandan da seviniyorum; ama sevinemiyorum. "bu ne lan böyle okul, böyle bina mı olur?" diyorum. derken d bilmem ne anfisine girdik. anfide pencere yok gibi bişey! anfinin kürsüsünün arkasında ne idüğü belli olmayan bi kapı... içeri şişmanca ciddi bi adam girer... o sırada bizim sınıfın kızları yeni tanışıyo, yazık kızın biri orda gülüverdi... sen misin o gülen?!? "bu sınıfta bi daha son gülüşünüz olur! atarım!" (tempo: unakıtan babanın "babalar gibi satarım!" ama yüz ifadesi çok sert...) hoca devam ediyor: (tempo: yavaş) "bu sınıfta ben espri yaparım, ben gülerim, siz gülemezsiniz! atarım, gereği neyse yaparım!" birbirini daha sonra tanıyacak arkadaşlar birbirine "nooluyo lan?" dercesine bakınır... hoca devam eder: "geçen yıl salak bi kız aynı böyle gülüyordu, yüzüne karşı birşeyler söyledim. hala daha gülüyordu, sonra dışarı çıktı, kendini tuvalete kapatmış ağlıyordu!" "allah allah!" diyorum içimden, " şimdi ayvayı yedik..." sonra "aileniz olmasa benim gözümde pul kadar bile değeriniz yok. ben sevilmem bu okulda öğrenciler tarafından. siz de sevmeyeceksiniz, sevmenizi de beklemiyorum zaten! zaten ben de sizi sevmiyorum!" diyen, beni benden eden, ilk yıl okuldan nefret etme sürecinde etkin rol oynamış hocam, hocamız... herşeye rağmen garip bi şekilde saygı ve sevgi duyguları beslerim kendilerine. dördüncü sınıfa geldim, hala matematik alıyorum. derslerine hiçbir zaman konsantre olamadım. bize baktığı zaman ondan korkuyorum, ben bile... bu yüzden hiçbir sezon derslerine düzenli devam edemedim ama bu yıl son sınıftır... (bkz: joseph joseph) son sınıfta hakkaten öğrenci bırakmayan hocadır. (bkz: temenni etmek)

bi keresinde okulun önünden 670'e bi keresinde de 514'e bindiğini gördüm. o zaman daha bi saygı duydum kendisine nedense...