oğuz atay a mektup

hocam,

35 yıl oldu bugün sen olric ile buralardan gideli, gidişinle gelenler orta yaş bunalımına gireli.

seni kaybettiğimiz gün doğsa idi cahit sıtkı, bugün yazacaktı 35 yaş şiirini, demek ki bir şairin olgunluk dönemine ulaşması kadar uzun bir süre geçmiş sen aramızda olmayalı.

ben bile daha yokluğun kadar var olamadım dünya'da, gerçi kim var olmuş ki sartre'dan başka;

şu hayatta o kadar geçiciyiz ki hocam, kararsız sistemleri anlatan bir top gibiyiz, sivri bir dağın tam zirvesinde duran, en ufak etkide yuvarlanmaya başlayacak olan. kendimizi çok güvende hissettiğimiz bu dünyada minicik bir virüs, ufacık bir hücre bozulması, önemsiz gözüken bir ağrı, birden öldürebiliyor bizi, ufacık bir pıhtı kopuyor, kalbe gidiyor, doktorlar arkandan, "masada kaldı" diyor. kazalar, ihmaller ve şiddet zaten her yerde...

oysa ölüm kararlı bir sistem, bir çukurun dibindeki top o, ne kadar etki edersen et, yine de çukurda kalacak, artık değişmeyecek, var olamayanların en büyük ödülü belki de var olmamak, stres yok, kaybedecek bir şey yok, çukurun dibindesin işte, ne olursa olsun orada kalmaya devam edeceksin.

komik değil mi, ne yaparsak yapalım; toprağın altında geçirdiğimiz sürenin, üstünde geçirdiğimizden daha fazla olacak olması. o zaman hocam bu stres, bu sinir, bu yarış niye, bu hırs, bu öfke, bu kin neden, nasıl olsa sonumuz aynı değil mi, nasıl olsa dünya üzerinde kimse ama kimse bugün saat 15:06'da yaşıyor olacağını garanti edemiyor, değil mi.

sen şanslısın yine hocam, eserler bırakmışsın ardından, oysa biz vasat insanların anılmak için çocuk yapmaktan başka şansımız yok, sanatçılar zaten hep anılırlar, oysa bizleri sadece çocuklarımız anarlar. acaba çocuk yapanların bilinç altında, mezarlarının bakımlı olması arzusu mu var.

hepimizin içinde bir özlem, öldükten sonra arkamızda bir şeyler bırakabilmek, yaşarken bile yarattığımız her şeye hayran hayran bakmamız bile bu nedenle belki, bir tane kişi tanımadım ki, tuvaletini yaptıktan sonra hayranlıkla klozete bakmasın, bunu ben yaptım egosuna kapılmasın.

bokunu bile kendinden ötürü seven insanoğlu olarak, son 35 senedir, boka batmaya devam ediyoruz, bir şey kaçırdın sayılmaz, özet geçmek gerekirse;

- artık her tuvalete gidişimizden haberdar ediyoruz tüm çevremizi,
- eskiden sadece sifonu çekmeden önce baktığımız bokumuzu, artık fotoğraflayıp tüm insanoğluyla paylaşıyoruz.
- artık birbirimizin boklarını beğeniyor, sadece bokunu beğendiğimiz için birileri ile yatıyoruz.
- artık bok atmak da çok kolay, oturduğumuz yerden sallıyoruz da sallıyoruz...

ama en önemlisi hocam,

eskiden birini tanıdığını sanmak için 1 ay gerekirken, şimdi otuz saniyeyi zorluyoruz.

durum bu hocam, iyiye giden bir şey yok, zaten ne zaman oldu ki.

gelecek geçmişten daha iyi olsa idi, zaten nostalji olmazdı.

huzur içinde yat hocam.

eksper-i mental