bugün

dizilerde türbanlı kadın olmaması

"huzur sokağı"ndan sonra rafa kalkmış
çıkarımdır.
dizilerde türbanlı kadın görmek isteyenler
böyle bir diziyi mi kastediyorlardı
bilinmez, ancak "tüm başörtülüler iyi",
"tüm başı açıklar kötü" şeklinde kategorize
edilebilecek ve "başı açık münafık bir
kadını doğru yola getirmesi planlanan
dini bütün erkek modeli" ile donatılmış
bu dizi, ne tür dizilere gebe göz atmakta
fayda var.
huzur sokağı, dizilerinde başörtülü kadın
yazmamaya özen gösteren senaristlere yol
açmıştır. yazmamaya özen gösteriyorlardı,
çünkü hayatın içinde, tıpkı hayattaki gibi
başörtülü kadın yazmaya kalksalar, yazdıkları
öteki dizilerde nasıl ki tüm kadınları iyi ve
kötü yanları ile gösteriyorlarsa, başörtülüleri
de öyle göstermeli, yani onları da iyi ve kötü
yanlarıyla göstermelilerdi. işte risk burdaydı.
fatmagül'ün başörtülü olduğunu düşünün. ya da
yaprak dökümü'nde ali rıza beyin kızlarının
başörtülü olduğunu bir an için hayal ediverin.
ya binbir gece'de şehrazat başörtülü olsa,
hayat devam ediyor'da çocuk gelin başörtülü
olup sevdiğine bekaretini verse, hele bihter
başörtülü olsa neler olurdu?... dizilerde,
kızının sevdiğiyle alenen flört etmesine
müsaade eden bir başörtülü anne yazmak mümkün
mü mesela? ya da kocasını aldatan başörtülü
kadın, daha ileri gidelim, fuhuş yapan bir
başörtülü kadın yazılabilir mi?
"Başörtülüler gerçek hayatta yukarıda örnek
verilen dizilerdeki gibi yapmaz" diyenler
illa ki olacaktır; onlara gerçek hayattan iki
örnek verelim hemen. başı kesilerek öldürülen
münevver'in annesi başörtülü, kızının alenen
flört etmesine müsaade ettiğini konuşmalarından
anlıyoruz. fuhuş yaparken 5 yaşındaki oğlu
muhammet'e yakalandıktan sonra onu öldüresiye
dövüp canlı canlı tarlaya gömerek börtü böceğe
ve köpeklere yem eden anne dilber de başörtülüydü;
üstelik beş vakit namazındaki kocası olayı
öğrendiğinde karısının fuhuş parasını rüşvet
alıp susmuştu. 2 yaşındaki yeğenini sobaya atıp
yakan patnoslu aliye de başörtülüydü. töre ve
kadın cinayeti işleyen erkeklerin de ezici
çoğunluğunun beş vakit namazında erkekler olduğunu
her yerde okuyor görüyoruz.
maksadım başörtülüleri ve dinibütünleri karalamak
değil, bilakis başörtü özgürlüğünü sonuna kadar
savunan biriyim ve başörtülü bir anne ile beş
vakit namazında bir babanın çocuğuyum, gelinimiz
de başörtülü.
demem o ki, dizilerde türbanlı kadın görmek
isteyenler sahiden de türbanlı kadın mı görmek
istiyorlar, yoksa sadece türbanlı iyi kadın mı
görmek istiyorlar tıpkı huzur sokağı'nda olduğu
gibi.
önümüzdeki sezon tek tük de olsa başörtülü kötü
kadınlar ve beş vakit namazında kötü adamlar
görebiliriz dizilerde. ne kadar hazırız,
mesele bu.
herkesin bildiği bir başyapıt olan lütfi akad'ın
gelin adlı filminin bir sahnesinde, beş vakit
namazındaki hacı ilyas bakkalda el altından açık
şarap satar mahalleliye; kanal 7 bu filmi
gösterirken bu sahneyi makaslar her defasında.
çünkü izleyicinin hoşgörü göstermeyeceğini
düşünür. haklı mıdır? bence haklıdır.
kamplaştırılmış halkımızın olası infialini
görmemek kör olmak demektir. o derece kamplaşmışız
ki, hoşgörünün zerresi kalmamış. öyle ki, bu
yazıyı okuyanların bana edeceği küfürleri,
hakaretleri, ilenmeleri şimdiden duyuyorum.