banyo yapmak

çocukluğumun komik ve bir o kadar da ızdırap dolu anları... çocukken banyo yapmak deyince, nedense burnuma psikolojik olarak sanırım, beyaz sabun kokusu ve annemin bağırtıları gelirdi. sık hastalandığımızdan ve sanırım eskiden meşakkatli bir iş olduğundan annem için- hemen banyo yaptırmanın neresi meşakkatli demeyin ,bunun nedenini anlatacağım- annem bizi hep pazar akşamı yıkardı. ertesi gün okul vardı ya hani. neyse. daracık ,küçücük, sıcacıktı banyomuz. yerleri betondu. sanırım mozaik kaplı taşlardandı. eskiler bilir bunu. öyle dekoratif bir şey değil yani. pazar akşamları resmen bir azaptı bizim için. annem için de öyleydi belki. annem her pazar akşamı, yaz kış hem de, banyodaki sobamızı yakardı. iç anadolu'da yaşıyorsun sonuçta. yazları bile o kadar sıcak olmazdı eskiden. sobamız yanardı gürül gürül. annem abimle beni banyoya tıkardı. beraber yıkardı. çocuğuz sonuçta. tabi belli bir yaşa kadar canım. hemen dudağınızı büzmeyin. sobanın üzerinde fokur fokur kaynayan bir kazan. hamam gibi bir ortam. annem bir abime bir bana kaynayan sudan döker, gayet ritmik ve canlı hareketlerle bizi yıkardı. bir kez vücudumuzu keseler, iki kez lifler, iki kez başımızı sabunlardı. gözümüze sürekli sabun kaçardı. ben hep ağlardım. ben ağladıkça annem delirir, kaynar suları dökerdi başımdan aşağı. ağzıma, gözüme, kulaklarıma dolan su ve köpükten nefes alamaz bir halde bu anın bitmesi için adeta dua ederdim .sabun şampuan tadı konusunda gurmelik yapabilecek kadar tecrüben oluşmuştu artık. abim anne ve babama karşı sinsi ve anne yalakası bir çocuk olduğundan gıkını çıkarmaz, bıcı bıcısını edebiyle yapardı. annem onu oracıkta tokaç ile yün yıkar gibi vura vura yıkasa bile yine de sesini çıkarmazdı. banyo sonunda annem bizi dolma gibi kalın havlulara sarar, kucağında salona götürür, sobanın yanına oturturdu. ben çabalamaktan yorgun düşmüş, sıcak su, üzeri resmen çivi ve dikenli tel döşeli kese ile keselenmekten dolayı pelte kıvamını almış bir halde sobanın yanında kurumayı beklerdim. ortaokula gelince annem peşimizi bıraktı. artık kendi kendimize yıkanmamıza izin verdi. artık sobalı evde oturmuyorduk. kaloriferli banyomuz vardı. tüplü sofbenimiz vardı. banyo yapmak artık benim için kendi kendimle kaldığım ,köpüklerle doyasıya oynadığım zevkli bir andı. bu yaşıma geldim. sıralamam hala değişmedi. banyoya girerim. bir kez vücudumu keselerim .sonra iki kez annemin el örgüsü lifleri ile liflenirim. sonra keyfimce mango-dondurma aromalı duş jelleri ile köpükler eşliğinde şarkı söyleye söyleye banyoma devam ederim. Sabunu bıraktım artık. onun yerine iki kez şampuan. sonra bornozu giyin ve kurulan. bu satırları yazarken burnumda hacı şakir sabunu kokusu peşimi bırakmıyor. ama artık annem ve o sıcak sobamız yok... ne yaparsam yapayım eskisi kadar temiz olamıyorum. eskisi kadar da ne ruhum temiz. ne de bedenim...

not 1: şu an klostrofobim var.
not 2: annem aslında bizi kaynar su ile haşlamazdı. annem sadist değildi. çocukluk psikolojisi ile öyle hissederdik.