mahmut nedim hazar

ülke meseleleri ile ilgili olarak 6 aydır sözlükte anlatmak isteyip de bir türlü tek bir yazı altında toparlayamadığım düşüncelerimi anlatmayı başarmış sevdiğim bir yazardır, bazen çok havadan sudan yazsa da.

http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=538925

edit : yazıdan bir bölüm ekleyeyim de reklam olsun.

--spoiler--
Herkes AKP'nin genel oyların yüzde otuzunu alarak ülkeyi yönettiğini söyler; ama genel oyların yüzde onunu bile zar zor alan bir başka partinin ülkeyi kilitlemesi, neredeyse ülke kaderiyle oynamasını kimse yadırgamaz. Keza 'halk hareketi' adı altında birtakım mitingler düzenlenir ve milyonlarca insanın katıldığı söylenir, halkın mevcut iktidarı istemediğinden bahsedilir; ancak aynı halkın cumhurbaşkanını seçmesinden korkulur. Yine aynı halkın mevcut iktidarı tekrar seçeceğinden endişe edilerek türlü koalisyonlar, olmadık taklalar atılmaya çalışılır. Sol partilerin 'hık deyicisi' durumuna düşürülen içleri boşalmış, misyonları kalmamış 'merkez sağ' denilen partilere ölü makyajı yapılır ve seçim katafalkına konulmak istenir. Bir dergi darbe yapılmasıyla ilgili birtakım günlükler yayınlar. Günlüklerde darbenin adı bile vardır, 'Power Point' sunumu olduğu ileri sürülür. Günlüğe göre darbeciler medyayı kullanacak, adına 'sivil' denilen birtakım kuruluşların öncülüğünde halk hareketi düzenlenecek ve sonunda darbe yapılacaktır. Bu günlük şiddetle reddedilir, arşivlerin tarandığı ve bu tür bir darbe sunumuna rastlanmadığı söylenir. Sonra garip bir şekilde günlükte adı geçen isimler emekli olur, sivil toplum kuruluşlarının başına geçirilir, birtakım basına 'Tehlikenin farkında mısınız?' başlıklı kampanyalar hazırlatılır, mitingler tertip edilir ve power point sunumu olmayan darbe metni 'rich text editor' olarak internet sitelerine gece yarısı konulur. Kurguya bakıldığında günlükte yazılanların tamamı uygulanmıştır; ama olan derginin yöneticilerine olur, darbe yapacak olanlar değil, bunu yayınlayanlar dava edilirler ve dergi kapatılır.

Şehit cenazeleri olur örneğin. Bir dolu başı kapalı, gözü yaşlı analar, bacılar şehidin tabutu başında gözyaşı dökerler. Kimseyi rahatsız etmez bu durum. Başı örtülü kadının kocasını, oğlunu, babasını şehit olmak üzere askere alırız. Ama genelkurmay başkanına şöyle bir soru sorulur örneğin: 'Eğer Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa eşi baş örtülü olarak o makama geçecek ve başkomutan olacak. TSK'nın türbana karşı tavrını biliyoruz, eşinin başı örtülü başkumandanı kabul eder misiniz?' Keza aynı örtü başbakanlık için bir sakınca olarak görülmezken, bu ne mene bir mantık örgüsü ise cumhurbaşkanlığı için ölümcül bir hata olarak kabul edilir ve 'gerekirse cesedimizi çiğnesinler' cengaverliği ile Çankaya yolları kapatılmaya çalışılır.
--spoiler--