bugün

terminal

valizinizi alıp yalnız başınıza gitmenin insanı buruklaştırdığı bir mekan.
ağırdır o valiz eşek ölüsü gibi, hatta valiz değil tek bir çanta bile olsa ağırdır.
geçmişle, geride kalanla ve gelecekte bekleyenle doludur.
yolculuğun ve otobüsün esrik kokusu hafiften burnunuza çarpmaktadır terminallerde.
yapmacıktan da olsa el sallayacak birini arar gözleriniz, sonra omuz silkersiniz ineceğiniz terminalde de sarılıp hoş geldin diyecek biri yoktur nasılsa.
nasılsa yalnızsınızdır siz, nasılsa belki de zorunluluktan sevmişsinizdir yalnızlığınızı. kulaklıklarınızı takıp 'güle güle canım yine bekleriz özleetme kendini'leri, 'aşkım beş ay sonra buradayım sıkma canını'ları duymaktan kaçarsınız. ama sulanan gözleri görmemek elinizde değildir. göz göze baka baka sulanır, ayrıldıklarının arkasından ağlayanlar sizi de ağlatmasın diye kaçarak binersiniz yaklaşan otobüse.
ve terminal kimi zaman da en sevdiğiniz insanı size getiren çok tekerleklinin durduğu yerdir, dünyaları sizin yapan mekandır.
o karmaşanın keşmekeşin içinde mutluluklar, hüzünler, umursamazlıklar, endişeler , hayaller birbirine karışır.
ve siz yine de seversiniz o terminali, soğuk kocaman yüksek tavanlı o mekanı ve yolculuk yapmayı seversiniz yine de.