bugün

hz musa

rabbin sonsuz hoşgörüsü, başından geçen bir hikayeyle örneklenir.

hz. mûsa bir gün giderken bir çobana rastladı. çoban hafif yüksek sesle şu şekilde kendi kendine konuşuyordu:

-ey kerem sâhibi olan tanrım, neredesin ki sana kul kurban olayım. çarığını dikeyim, saçını tarayayım. elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım. yüce rabbim sana taze süt ikram edeyim. bütün keçilerim sana kurban olsun, deyip duruyordu.

hz. mûsa sordu:

-kiminle konuşuyorsun? dedi.

çoban: "yeri göğü yaratan allah'ımla konuşuyorum" dedi.

mûsa çobanı azarladı:

yaptıkların yanlıştır! allah haşa insan mıdır ki. o'na bu şekilde hitap etmek doğru değildir! dedi.

çobanın dünyası yıkılmıştı. ne yapacağını bilemeden başını alıp gitti, çöllere doğru koşmaya başladı.

biraz sonra hz. mûsa'ya cenab-ı hak'tan şöyle bir hitap geldi:

-ey mûsa senin görevin insanları benden uzaklaştırmak mı yoksa bana yaklaştırmak mı? neden o saf kulumuzu bizden ayırdın? biz söze, dile bakmayız; gönüle ve hâle bakarız" diyordu.

hz. mûsa çölün yolunu tutarak çobanı buldu ve müjdeyi verdi. dilediği gibi rabbine seslenebileceğini bildirdi. (bk. mesnevî, c. II, beyit: 1720 vd. )

http://www.islamvetasavvuf.org/?q=node/11797
güncel Önemli Başlıklar