bugün

ben bu yazıyı sivrisineğe yazdım

bu bir sivrisineğe serzeniştir.
dostum - nasıl hitap etmem gerektiğinden emin değilim, aramızdaki husumet belli, geri dönülemez adımlar atmaktan korkuyorum. uzunca düşünüp "dostum" seslenişini uygun buldum. sevmediysen affet. - nerede kalmıştık. dostum:
her gece o iğrenç demeyeceğim ama asla insan kulağına hoş gelmeyen, adeta beynimin içinde bir yırtılmaya sebebiyet veren sesini hiç dinledin mi? kızmıyorum sana lakin doğamız böyle bir sesi kaldıramıyor özellikle de uyumaya çalışırken. lütfen bunu anla. daha sessiz olman konusunda ısrar etmek durumundayım.
kanımı emmene kızmak en büyük hakkım ama senin bir hanım olduğunu düşünüp nezaket göstererek -ki yalnızca dişi sivrisinekler insanları ısırır- aramızda alternatifler üretsek ve dostluğumuz hayata geçse diye de düşünmüyor değilim. ben uyumadan önce bir bardak kan bıraksam sana odaya. sen ve arkadaşların istersen komşu hanımları da alıp gelip brunch yapsanız açık büfe. başka isteklerin varsa söyle tabi: taze sıkılmış portakal suyu, likör, malibu ne istersen... yeter ki beni ısırma. yok içtiğin iki gram kanda vallahi gözüm yok. uyanıp kaşınmak canımı sıkan. yoksa bilirsin biz türkler hem misafirperver hem de paylaşımcıyızdır.
son olarak da odama alıp hevesle prize taktığım, o 500metre kare alanda sinek kovar şeysine çok bozulduğunu biliyorum. ama azıcık, en azından verilen paraya hürmeten ve en azından benim gözümün önünde üstüne konmasan.
sevgiler utya...