bugün

kayseri de kaybolan çocukların ölüm haberi

aslında kayboldukları an tüm türkiye nin acı gerçeği bildiği ama kabullenmek istemediği gelişmedir.
zaman zaman basına yansıyan acılı ailelerin durumunu düşünmek bile istemiyor insan.
alttan alta hepimizin ailelere sitem cümlesi olan '' bu devirde, bu yaşta çocukların, şeker toplamaları için kapı kapı dolaşmalarına nasıl müsaade ettiniz.'' sözlerimizin maalesef ki haklılığını son gelişmeyle de toplum olarak beynimize kazıyarak, toplumumuzdaki psikolojik rahatsızlığın ve korku psikolojisinin, hasta ve cani bireylerimiz sayesinde ne kadar yaygınlaştığını da ortaya koyan bir olaydır.
80 li yılları, elinde poşetle hiç tanımadığı sokakların hiç tanımadığı kapılarını, korku duymasına bir sebeb olmadan çalabilmiş ve çocukluğuna dair en temiz ve en güzel anılarına vesile etmiş bir birey olarak, şu an 3 yaşındaki çocuğuna bakarak, ilerleyen yıllarda nasıl olupda sokağa tek başına çıkarabileceğini, karşısına hastalıklı ve cani bir insan çıkmasını nasıl engelleyebileceğini düşünerek, korku psikolojisine şimdiden kapılmış olmam da toplumumuzun nereden nereye geldiğini anlatmak için yeterli olsa gerek.
biliyorum, benim gibi çocuğunun geleceğinden, başına gelebilecek tehlikelerden korkan binlerce anne baba var şu an.
yine biliyorum ki bu anne babalardan şansız olan binlercesi de ya çocuğunu ruhsal bunalıma sürükleyen olayların acısını çekiyor ya da kayıp çocuklarının arkasından göz yaşı döküyor.
çözüm bulunması gereken önemli sorunlarımızdan biri haline gelen bu konu hakkında yapılan çalışmalar tabii ki hepimizin merak konusu.
bizden çok önce bu gerçekle yüzleşmiş abd gibi ülkelerde bu tür hastalıklı arzuları olabilecek bireylerin sürekli takip altında tutulduğu hatta topluma deşifre adilerek, ailelerin kendisini korumasını sağlayacak bir done sağlandığı hepimizin malumu.
ülkemizde henüz bu yol hiç düşünülmüyor bile.
bu hasta bireyler, eylemleri sonrasında ya hiç yakalanamıyor ya da ömür boyu gözetim altında kalmalarını gerektiren hastalıklarına rağmen çok kısa sürelerde toplum içine salınıyor. tabii ki cezaevinde mahkum kanunlarına tabi tutulup, infaz edilmezlerse.
neresinden bakarsanız bakın, durum içler acısı bir halde ve elimizden gelebilecekleri biran önce oturup düşünmemiz ve düşüncelerimizi eyleme dökmemiz gerekiyor.
yeterince çocuğumuzun ve ailesinin canı yandı.
sayı iyice katlanıp, toplum olarak çöküşümüzü işaret etmeden önce devletimiz kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının ve tabii ki sıradan vatandaşlar olarak bizlerin her türlü ortamda bu konuya eğilmemiz ve çözümler ortaya koyabilmemiz gerekir.
her bireyin, aile fertlerini, kapı komşusunu, apartmanını, sokağını, iş çevresini gözlemleyerek, bu tür olaylara sebebiyet verebilecek hasta bireyler konusunda gerekli önlemleri alması ve resmi kurumları şüpheleri konusunda bilgilendirmesi gerekmektedir.
neredeyse her caddede, her sokakta, her meydanda yasadışı yollarla kendisine yer edinmiş porno sektörünün, bu hastalığa yatkın bireyleri beslediği kanaatindeyim.
emin olun, her cd cide bu porno cd ler el altından hastalıklı bireylere servis ediliyor.
hatta bu cd ciler kanalıyla bile bu hastalıklı bireylerin yatkınlıkları, profilleri çıkartılabilir.
iş bu vaziyete gelmiş durumda yani.
arama motorlarına porno, sex, vb yazılan ülke olan türkiye de binlerce çocuğun kayıp olmasını, on binlercesinin taciz ve tecavüz kurbanı olmasını kimse garip karşılamalı.
garip karşılamamız gereken on yıllar içinde toplumumuzun nasıl olupda bu hale geldiğidir.
nedenleri iyi analiz edersek, tedavi yollarını da daha çabuk ve etkin bir şekilde bulabiliriz.