bugün

kaygı

nedeni de, sonucu da belli hissiyat.
sebebini bilmek istemediğimiz için belirsizlik imgeleriyle süslediğimiz her şey gibi bu iç sıkıntısını da sebepsizmiş gibi betimleriz.

"+neyin var?
-hiiçç?
+canın sıkılmışa benziyor, n'oldu?
-bilmiyorum içimde bir sıkıntı var.
+peki."

benzeri diyaloğlar hepimizin başımızdan geçiyor, geçmeye devam etmekte ve dahi devam edecek.

böylesi kişiye özel kelimeleri tanımlamak ilginç deneyimler yaşanmasına neden oluyor kimileyin.

bir arkadaşım eksiklik duygusu olarak tanımlamıştı, sohbetlerimizin birinde. üzerinde uzun süre düşünmeme sebep olan bu tanım; hakkaten ve hasseten eksiklik duygusunun tutkulu bir biçiminden başka bir şey değil sonucuna ulaşmama neden oldu.

peki eksiklik duygusu; tamamlanmak isteğinden ya da onaylanmak arzusundan kaynaklanmıyor mu?
neden eksik hissederiz kendimizi? sürekli olarak gerilim içinde olmamızın sebebi, benliğimizi kemiren tamamlanamamışlık hissiyatımız; yalnızlığımızın ta kendisi değil mi?

işin aslı biliriz sıkıntımızın kaynağını ya da kaynaklarını. boğazımıza kadar battığımız yalnızlığımız değilse nedir, bunca kederin, gamın, tasanın içimizi sarıp sarmalamasının nedeni?

bir başka arkadaşım da yitirilmiş fırsatların neden olduğu onulmazlık duygusu olarak tanımlamıştı. biraz değiştirerek, fırsatların yitirildiğine inanmışlığımızdan kaynaklanan çaresizlik de diyebiliriz buna. bazıları geçmişe bağımlı yaşamak da diyorlar. bir de gelecek ile ilgili yönü var bu duygunun.

onlar da başka sefere.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar