ben bu yazıyı sana yazdım

yağmur yağıyordu.
ben ağlıyordum, evet gururum kırılmıştı örselenmiş bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
tam yanlızım dostlarım mısralarına başlamıştım ki. telefonuma mesaj gelmişti. acaba o muydu.
5 6 metre uzağımda komidinin üzerinde duran telefonuma koşturmaya başladım.
bir an kendimi olimpiyat oyunlarındaki koşucular gibi hissettim.
koştum koştum
tam finish çizgisine gelmiş üzereydim ki,
ayağım takıldı ve düştüm , hiç bi şey olmamış gibi istifimi bozmadan kalktım ve devam ettim.
hemen telefonu elime aldım.
evet şimdi kaderimle başbaşaydım.
ama olan oldu. telefonuma piç rıza girmesin diye kilit kodu koymuştum.
o kadar heyecanlıydımki şifreyi hatırlayamadım.
kafamda binbir soru dört dolaşıyordu.
hemen bir beyin fırtınası yapıp şifreyi hatırlamaya çalıştım.
olmadı.
en sonunda bulmuştum. her hınzır çocuk gibi şifreyi "sanane" yapıp arkadaşlar sorunca sanane deyip onların olayı kavrayamamalarını zevkle izlemek için yapmıştım bunu.
nefes nefese idim.
mesajı açınca resmen hayal kırıklığına uğradım.
mesajı çeken rıza idi.
nerdesin lan yarraam. gibi sığ bir cümle kurmuştu.
bütün koşuşturmacalar bunun içinmiydi?
seni özledim aşkım mesajı beklerken karşılaştığım bu manzara midemi bozmuştu.
kusmaya başladım.
3 4 dakika sonra yine rıza dan msj geldi.
nooldu. beni zeynep sandın dimi yarraam
sen unut olm onu aşağıdaki bakkal ın oğlu ile nişanlanmışlar.
ali'ye selamımızı ilet dediler.
en yakın arkadaşımın bile benim bu mutsuzluğum karşısında sevindirik bir tavır takınması gerçekten moralimi alt üst etmişti.
telefonu yüzüne kapatıp, karıncaları yemlemeye karar verdim. hemen hemen hiçbir karıncanın hayır demeyeceği arı hayvanını avlamalıydım. avlama işi çok uzun sürmedi. balkon kuytusuna gidip bir grup karınca gördüm attim üzerlerine bir an afallasalarda bu ziyafeti geri çevirmediler ve büyük bir iştahla parçalamaya başladılar. suratimda mal bir gülümsemeyle ve bazen ehe ehe piçe bak diye tempo tutarak pür dikkatle olan biteni izledim.