bugün

entry'ler (22)

kadınların ve erkeklerin aşk a bakışı

Aşkın; yaşı, dili, inancı, mezhebi olmayacağı gibi kadın ya da erkeğin aşka bakış mantalitesi ise belirgin özellikler dışında, hemen hemen aynı kalıtsal davranışları içermektedir. Kadınları erkeklerden ayıran en belirgin özellik; bir çoğumuzun da bildiği gibi, duygusal mantık uzmanı olmalarıdır. Buna bağlı olarak yaşamsal etkinliklerini mantık ve duygusal dürtülerine göre şekil vermektedirler. Kadınlar nedenlere dayalı aşklarını yaşarlarken, erkekler ise sonuca dayalı yaşamaktadırlar. Kadın ve erkek arasında ki en belirgin farkta budur. Kısacası anlatıla gelen romansı aşkları yaşayabilmek için, kadın ya da erkek olmanın ötesinde insan olmayı başarabilmemizle alakalıdır.

yürüyüşüyle kadınları kendine aşık edebilen erkek

Kadınlar bir erkeğin yürüyüşünden çok, erkeğin duruşuna va tarzına önem vermektedirler. Kadınlar her ne kadar görselliğin aşikarı olduklarını idda etselerde, kadınların etkileşim süreçleri daha çok duygusal algılara dayanmaktadır. Buna bağlı olarak görsellik sonraki evreleri kapsamaktadır. Erkeklere nazaran kadınlar, isteklerine ve beklentilerine dair pratik çözümler üretebilen canlılardır. Bu sebeple bir erkeğin bir kadını etkilemek için ne görsellik ne de diğer ata erkil taktiksel davranışları sergilemesi işe yarayamayacaktır. Bir kadın sevmek ya da aşık olmak isterse zaten koşulsuz yaşayacaktır. Kadınları irdelemktense anlamaya çalışmak en doğru davranış olsa gerek.

izmirli kızlarla ilgili başlık açan yazar

Muhtemelen izmir' in ücra bir köşesinde yaşayan, tatil günlerini kordonun yosun kokulu banklarında çekirdek çitleyerek geçiren yazardır.

alternatif kız tavlama teknikleri

Geleneksel taktik anlayışlarının ötesinde, tutarsız bir yaşamın temsilcisi olmak yeterli olacaktır.

erkeğin en iyi bildiği yemek

Teferruattan uzak, bulaşık yıkama mecburiyeti içermeyen, yarım ekmek arasına yakışır düzeylikte ki her besin.

kadınların yalan mekanizmaları nasıl çalışır

Yalan söyleme eğilimi daha çok yaşamsal alanların kısıtlanması sonucunda insanlar tarafından savunma mekanizması olarak geliştirilmiştir. Kadınlarda ki yalan mekanizmasının nasıl işlevsellik gösterdiğiyle ilgili teorik ve bilimsel açıklaması olmamakla birlikte, genel geçer kuramlar ve beden dili üzerine geliştirilen yorumlara dayalı bilgiler mevcuttur. Bir kadının yalan söyleyip söylemediği hakkında bilgi sahibi olabilmemiz için, öncelikle beden dili hakkında fikir sahibi olmamız gerekmektedir. Kadınların iletişim esnasında kullandıkları beden dilinin temelini, el ve kol hareketleri oluşturmaktadır. El ve kol hareketleri erkeklerde endişeyi, kadınlarda ise rahatlığı simgeler. Buna bağlı olarak, bir kadının yalan söyleme eğilimi göstermeye başladığında; korku ve endişeye bağlı olarak el ve kol hareketlerinde ki canlılığın sona ermesi, yalan söylediğine dair belirgin bir özelliktir. Erkeklerde ise bu durum tam ters orantılıdır. Kadınların yalan söyleme eğilimine karşı geliştirdiği diğer savunma mekanizmaları ise; yüz mimikleri dir, normalden daha az göz kırpmaları ve göz temasından kaçınmaları ve bunlara bağlı olarak sorulan sorulara daha çok açıklayıcı yorumlar sunmak yerine, dolaylı cevaplarla geçiştirmeye çalışmaları, yalan söylediklerine dair bir işarettir. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, insanların etkileşim süreçlerini belirleyen nedenlerin önceliğini beden dili oluşturmaktadır. iyi bir beden dili kullanıcısının hayatta ki başarısı ve karşındaki kişileri etkisi altına alması kaçınılmazdır. Kadınların beden dillerini daha iyi kullanmaları, hayatta ki başarı oranlarının erkeklere kıyasla daha yüksek olmasına neden olmaktadır.

aldatmanın nedenleri

Aldatma; belkide değişmeyen tek gündem maddemiz. Çöüzmsüz sorularımızın arasında önceliğimiz. Hatta yaşanma mecburiyeti içeren tek gerçeğimiz. Önceleri kadın erkek arasında ki yaşanan ilişkiler de; hizmet etme, kendini adama mantığı temel özellik olarak yaşanırken, günümüzde yaşanan metropol ilişkilerde çiftlerin bireysel mutluluk arayışları aldatmaya zemin hazırlamaktadır. Artan beklentiler, toplumsal nedenlere bağlı olarak değişen ahlâki değerler ve bunlara bağlı olarak evrimleşen ilişki anlayışları, aldatmaya zemin hazırlamaktadır. Çağımızın hastalığı olan aldatma; erkeklerde, cinsel açıdan değişik tecrübe yaşama ihtiyacından, kadınlarda ise duygusal yoksunluktan kaynaklanmaktadır. Aldatmaya dair bunlara benzer pek çok neden sıralanabilir, ancak temelini iki neden oluşturmaktadır; kişilerin beklentileri ve ilşki anlayışları arasında ki tutarsızlık.

türbanın aşırı saçma bir şey olması

Kadınların örtünmesiyle ilgili ilk bilgi Kuran-ı Kerimin 24. suresi olan Nûr suresinin 31. ayetinde anlatılmaktadır. Nûr arapçada kadın anlamına gelmektedir. Zamanla örtünme; coğrafi, toplumsal ve kültürel etmenelere dayalı olarak değişime uğramış ve bu değişim zaman içerisinde farklı anlayışların doğmasına neden olmuştur. Günümüzde örtünme denildiğinde, maneviyatın ötesinde siyasi bir simge haline gelmiş olması tartışılmaz bir gerçektir. Entelektüel yaşamların etkisi altında kalan örtünme, çağımızın hastalığı olan moda anlayışının da etkisiyle şuan ki tesettür modelini ortaya çıkarmıştır. Peki; herkesi aynı kefede yargılmak doğrumu? Aslında tek yapmamız gereken, islamiyetin temelini oluşturan; anlayış, mantık, düşünce ve sorgulama eylemlerini anlayabilmek ve inancımızı bu eylemlere göre yaşamamız gerektiğine inanıyorum.

atatürk hakkında söylenemeyenler

Bu sözlükte Mustafa Kemal hakkında açılan pek çok konu başlığını yakinen inceledim. Öncelikle her görüşe saygımın sonsuz olduğunu belirtmek isterim, ancak bir gerçek var ki gelmiş geçmiş dünya tarihi içerisinde adından söz ettirmeyi başarabilen bir lidere, vefa borcumuz olduğu gerçeğidir. Öncelikle kendimize şu soruyu sormalıyız: Eleştiriyor, sevmiyorum ama onu ne kadar tanıyorum. Yıl 1938, Mustafa Kemalin ölümünden dolayı iranlı şairin Tahran gazetesine yazdığı şiirde aynen şöyle yazmakta: ''Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi bir lider getirir.'' Yıl 1996, Haiti Cumhur başkanı ölür ve vasiyetinde mezar taşına yazılmak üzere bir metin bırakmıştır. Metindde aynen şöyle yazmaktadır: ''Bütün ömrüm boyunca Türkiye' nin lideri Mustafa Kemal Atatürk' ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm.'' Yıl 2000, ABD Başkanı' nın milenyum mesajında aynen şu cümle geçmektedir: ''Bugün milenyum ve hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk' tür. Çünkü yılın değil asrın lideri olmayı başarabilmiş tek liderdir.'' Bunlara benzer bildiğiniz, bilmediğiniz pek çok konuya dair yazılar aktarılabilir. Eleştirebilir, sevmeyebilirsiniz ancak bir gerçek var ki dünya tarihinde Mustafa Kemal gibi iyi bir asker, iyi bir devlet adamı ve aynı zamanda baş öğretmen ûnvanını alan başka bir lider yoktur. Bu yüzden, aradan geçen onca yıla rağmen, hala kendinden söz ettirmeyi başarabilen bir lidere dair eleştirel düşüncelerimizi bir kez daha gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyorum.

din kitlelerin afyonudur

Din; insanın var olma nedenlerinin kaynağını, insanın doğasını, kaderi ile ilgili sorgulama yapabilmesine imkan sağlayan inanç sisteminin temelini oluşturmaktadır. Farklı toplumların kendi toplumsal ahlaklarına göre şekillendirdiği dini inanışları, zaman ve toplumsal gereksinimlere dayalı olarak değişim ve yozlaşmalara maruz kalmıştır. Bu değişim karşısında ki egemen güçler kendi mefaatlerini gözeterek, inanç sistemlerinde ciddi değişimlere neden olmuşlardır. Bu değişimlerden kaynaklanan bozulmalara tepki olarak Marx 1843 yılında yazdığı Hegel' in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı adlı yazıda yer alan'' din halkın afyonudur'' düşünce akımını ilk defa yazılı olarak sunmuştur. O tarihten günümüze kadar geçen süreçte halâ tartışmaya açık olan bu konu, farklı düşünürler tarafından değerlendirilmeye çalışılsa da, kesin bir sonuca ulaşılamamaktadır. insanların doğası gereği sorun ve problemleri karşısında kendinden büyük bir güce bağlanma eylemi sergilemesi iç güdüsel bir davranıştır. Bu davranışa bağlı olarak, dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı dini inanışlar orta çıkmıştır. Dinin afyon olup olmadığı hakkında fikir sahibi olabilmemiz için öncelikle; dinin temelini oluşturan yaratıcı mantalitesini kavrayabilmemiz gerektiğine inanıyorum. Bundan sonrası ise; akıl ve mantık olgusu içerisinde değerlendirilmesi gerekir. inanç sistemi her ne kadar toplumsal bir bütünü kapsıyor olarak görünse de aslında bireyseldir.

ben bu yazıyı kendime yazdım

Entelektüel yaşamların arasında tazeliğini koruyamadığımız dostluklarımıza dair, magazinsel duygular yeşertip, evcil yalanlar beslediğimiz zamanı yaşamaktayız, yaşama mecburiyetlerimizin eşliğinde. Aslında tüketilen ve bir o kadarda tüketildikçe yok olan yaşamların sıradan insancıklarıyız ya da sorgusuz sualsiz kabullenilen kaderlerin unutulan kahramancıkları. Kısacası yaşamlarımıza belirli yapaylıkda yaşam standartları sunan toplumsal gereksinimlerimiz ve bu gereksinimlerin eşliğinde, hayattaki mevcudiyetimizi tamamlamaya çalışıyoruz. Peki ne kadar başarılıyız? Tüm bunların arasında tek istediğim; modanın uğramadığı tozlu bir coğrafyada serseri bir rüzgar olmak.

sözlüklerde atatürk aleyhinde yazılan entryler

Bu entrye söylenecek tek cümle: Norveçlilerin kullandığı ''Atatürk gibi düşünmek'' deyimini araştırmalarını tavsiye ederim.

bir kadını kendine aşık etmenin yolları

Kadınlar her ne kadar toplumsal etmenlere dayalı farklılıklar gösteriyor görünsede, temelinde aynı kalıtsal özellikleri taşıyan canlılardır. Doğası gereği duygusal, mantıksal kuramlarıyla yaşamayı benimsemiş ve bir o kadarda dünü yaşamaktan bugünü kaçıran duygusal savaşların gönüllü kahramanlarıdır her bireri. Kadınları anlmak, anlamlandırmak zor değildir, onları çözümsüz kılan biz erkekleriz aslında. Beklentilerimizin arasında görmeyi başaramadığımız gibi, anlamak, anlamlandırmak adına ikinci el tazeliğinde taktiklerle elde etme kanunları türetiyoruz. Pek çok şey yazılabilir kadınlara dair, yazılması gerekenlerin arasında sıkışıp kalmış tek bir cümle dilimin ucuna geliyor nedense; ''bir kadını fethetmek için taktiksel davranışlara gerek yok, kişinin kendi olması yeterli olacaktır.''

cinsel saplantı nedenleri

Cinsel saplantının nedenleri arasında en belirgin özellik; kişilerin erken yaşta yaşadıkları cinsel deneyimlerinde başarısız olmalarından kaynaklanmakta, başarısızlık eylemi ise; kişilerde içe ya da dışa vurum eylemlerine neden olmaktadır. içe vurum eylemlerinin belirgin özellikleri arasında; adından da anlaşılacağı gibi, kişinin içsel dünyasında hayallerine dayalı cinsellik profili yaratması ve bu hayali profile uygun partnerine daylı arzu ve isteklerini şekillendirmesidir. Dışa vurum eyleminin belirgin özelliği ise; daha çok kişilerin karakteristik özelliklerini, karşı cinse cinsel vurgu yöntemiyle ifade etmeleridir. Dışa vurum eyleminin temsilcileri, daha çok internet vb. iletişim araçlarında başarılı olduklarını düşünseler de, aslında kendi içsel dünyalarında bütünüyle yalnızdırlar. Bu yalnızlık, onları dışa vurum eylemleriyle farklı görsel profilleri sergilemelerine neden olmaktadır. Diğer nedenler olarak; cinsel istismar, cinsellik hakkında ki korkular, yanlış takıntılar, vb. olarak ana başlıklar halinde sıralamamız mümkün. Cinsel dürtülerimizin çoğunluğu bilinç altımız tarafından şekillendirildiği için, ergenlik sürecinin öğrenmeye dayalı geçirilmesi çok önemlidir. Bunların yanı sıra ailesel faktörler de büyük önem taşımaktadır. Unutmayalım ki kişilerin belirleyici karakteristik özelliklerini aile içi eğitim sağlamakta, sonrasında ise; toplumsal iletişim belirlemektedir. Cinsel saplantılardan kaynaklanan travmalar, kişilerin ilerleyen yaşamlarında ciddi psikolojik sorunlara neden olabileceği gibi kalıtsal hale de gelebilir. Tedavi edilmesi gereken bir avuç insan, şuan topluma yön vermekte ve bu yüzdendir ki toplumsal ahlaka olan güvensizliğimiz ve çevresel eylemlere olan savunma mekanizmalarımız her geçen gün kuşatmakta bizleri.

Not: Sözlük de okuduğum pek çok yazının içeriğinde cinsellik olması: Tesadüf mü, açlık mı, saplantı mı ya da iç güdüsel mi? soruları hayli aklımı kurcalıyor. Ama bu sorulara ek olarak; sözlükte ki cinsel yönden uzman yazar arkadaşlarımız ya kendi yoksunluklarını tatmin etmek arzusu içerisindeler ya da ergenlik sürecini tamamlayamamış yazar arkadaşlarımızın sözlükte yazar olma mantalitesini kavrayamamaları. Bu yüzden sürekli olarak kişilik erezyonlarına şahitlik etmekteyiz. Taktir sizin. Teşekkür ederim.

sözlükte erkek olma mantalitesi

Dikkat çekmek adına, kadınlara dair cümleler türetip, sohbet kanalları yaratma arzusunda ki yazar arkadaşlarımızın dünyasıdır bu. Anlaşılma bilinci güdülmeksizin, anlık tanışma ihtimallerine dayalı, insancıkların dünyası da diyebiliriz. Ergenlik süreçlerinin hayli uzun geçmesi, bakteriyel beklentilerini tetiklemekte, gereksinimlerinin koynunda, acemi avcılık yapmalarına neden olmaktadır. Aslında kalabalıkların arasında yalnız olmanın tarifidir her bireri. Yazdıkları ise; menüsü beklenti olan, ikinci sınıf sayılabilecek lokanta tazeliğin dedir. Tüm bunların ortasında bakireliğini kaybetmemiş cümlelerle itam da bulunan kadınlar ise ayrı bir muammadır.

kadınları fethetmek

Her şeyden önce analizler dikkatli yapılmalı ve yaklaşımlar ona göre şekillendirilmelidir. Taktiksel davranışlardan kaçınılmalı, alışılmışın dışında olma gayreti sergilenmemelidir. Anlamak, anlamlandırmak mümkün olmayacaktır ilk iletişim sürecinde. Buna bağlı olarak uzun uzadıya sohbetler bağlayıcı etmen olarak kullanılmamalıdır. Davranışlarından, bakışlarından, konuşmalarından, ses toonlarından her hangi bir manaya zemin hazırlama çabası gösterilmemlidir. Kısacası yapılması ya da yapılmaması gerekenlerin arasında, kadınları anlayıp mutlu etmek zor sanattır. Çünkü; kendi yaşamlarında mutsuzluklarınla mutlu, mutluluklarınla mutsuz olabilen canlılardır. Bu yüzdendir ki; yüzyıllardır çözümlenmeyi bekleyen sorudur her bireri. Dünün nedenleri arasında yaşama mecburiyetlerinin olduğunu zannetmeleri ve sil baştan düne dair yaşanılanlara gebe olmaları. Kısacası hayat menülerinde her şey mevcuttur, mevcut olması gerekenlerin haricinde. Tüm bunların gölgesinde sizce mümkün müdür; stratejik tavlama teknikleriyle bir kadını fethetmek? Oysa ki her entelektüel derginin vazgeçilmez konusudur yaşamları. Hatta öyle ki pek çoğumuz yeni fikir akımları bile türetmişizdir onlara dair. Peki ne ölçüde anlamayı başarabiliyoruz? Bir ilşkiye dair başarılı ya da başarısız olmak nedir? Her an tüketilmeye hazır ilişkilerin kölesi ya da hükümdarı olmamız neyi değiştirecek? Değişen biz mi olacağız, yoksa değişene şekil veren mi?

tüketilen aşklar

Eski aşklara dair saplantısal özlemler çekmemizin nedenleri var aslında. Modern zamanın olumsuz etkilerinden korumak amacı ile şekillendirilen günümüz aşkları, popüler kültürün de etkisi ile yaşadığımız, aşk hikayelerini sunmakta bizlere. Kişisel menfaatlere dayalı, gündelik gereksinimleri karşılama gayesi içerisinde yaşanan, veresiye tadında aşklardır bunlar. Acımasızca tüketilen duyguların arasında sıkışıp kaldığımız, sonrasında ise; tutarsızlık kokan, stratejik güç savaşlarının yaşandığı aşklardır. Pek çoğumuz modern ite edilmiş aşkların kahramanlarıyız aslında. Slogansı söylemleri bünyesinde barındıran ve bir o kadarda evcil yalanları besleyebilen gönüllü kahramanlar. Kısacası yüksek voltajlı bir aşkı yaşama olasılıklarına dayalı pek çok analiz yazılabilir. Şüphesiz yaşanma ihtimali mecburi seviyelere çekilen aşk akademisinde, ne ilk nede son olacağız. Sadece duygusuz söylemlerde anlatıla gelen, hikaye tadında aşkları tüketmeye devam edeceğiz.

yaşamaya dair

Anne karnında başlayan ve akıp giden zamanın içinde ki yolculuğumuzun en önemli istasyonudur. Susamlı simit tadında, demli çay kıvamındadır yaşamak. Özlemlerin, nefretlerin, sevinçlerin harmanlandığı bir dünyadır yaşamak.

hat sanatı

Hat sanatı; güzel yazı yazma sanatı olarak ilk defa Arap harflerinin 6.-10. yüzyıllar arasında geçirdiği değişim ve gelişim döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Hat sanatı sadece güzel yazı yazma sanatının dışında, kişide sabrı ve görebilme erdemlerini geliştirmektedir. Hat yazmak için sadece belli kalıpları bilmenin ötesinde, kişinin kendine ait bir tarzı ortaya koyması gerektiğini savunurum. Alışılmışı taklit etmektense, gördüğüm güzellikleri hat sanatında resmetmek isterim. Sadece hat sanatında değil; ebru,tezhip, oymacılık gibi çalışmalarımda resmederim hayata dair ne varsa. Pek çok şey yazılabilir hat sanatına dair; kısacası düşünceden kaynaklanan hayali canlandırmada en güzel yöntemdir.

Kişisel hat ve tezhip çalışmalarım;
görsel
görsel
görsel
görsel

türk olduğunu belli etmenin yolları

Her hangi bir sanat eserini tek bir cümleyle ifade etmek.