bugün

karl marx'ın sözüdür.
burada anlatılmak istenen bir din oligarşisi veya papa baskısı degildir.sosyalist düşünce özgür bir ahlak yasası olusturmak ister ve butün insanlar buna ayak uyduramaz.
arada düzene uymayacak olan kütüklerin bari en azından tanrı korkusu ile terbiye edilmesinin iyi bir yöntem olacagı düşünülür.sosyalist düşünce materyalisttir.
(bkz: aile kitlelerin afyonudur)
marx ın dinler konusundaki bilgisizligini ortaya koyan talihsiz bir cümlecik..
(bkz: marksizim ve diğer batı düşünceleri)
"karını döv" diyen bir dine, bilerek söylenmiştir. ayrıca müslümanlıktan kat be kat fazla geçmişi, dayanağı, felsefesi olan dinlere laf atmanız afyonu köküyle nargileye kattığınızın resmidir. hatta iki nefes sonra islam da çok "....." bir din olacaktır.
bu kavram ahlaki zaafiyet denilen olgu ile birlikte işler. zira "ahlak" nietzscheden beri görelidir. günümüzde, en azından muasır mediniyet seviyesine ulaşmış hukuk sistemlerinde ve hatta ülkemizde kötü eğilimlerin !hiçbiri! fiziksel şiddet ile terbiye edilmemektedir. insan hakları şiddeti yasaklamıştır.

oysa nisa suresinin 34. ayeti diyanet meali ile aşağıda aynen copy-paste dir.
---
Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.12 Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı13 korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.14 Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.
---

bu bağlamda islamda "dövme" yoktur demek en hafif tabirle kuran ı reddemektir.
karl marx ın büyük oranda doğruluk iceren sözüdür. zira dinsel kimi ritüeller ve sorgulanmaması gereken inanclar bünyede afyon etkisi yapmaktadır.

fakat marx ın ürettiği sistemde biraz da tepkisel teorilerin etkisiyle afyonik bir yapıya girmmis ve marx ın tarzında diyalektikten determinizme bir gecis gözlenmistir.
doğruluğu tarih içinde kanıtlanmış söz öbeğidir. bugun bile ülkemizde din üzerinden siyaset yapan partiler mevcuttur. ancak elbette burda sorumluluk dinin degil, insanların inanç zaafından faydalananlarındır. ilahi adalet inancının kişiyi pasif ve kaderci olmaya yönelttiği çok açıktır. ancak elbette dinin de yardımlaşma, iyi insan olmak isteme gibi iyi etkileri mevcuttur. insanlık kendine verilen doğayı bile bu kadar suistimal etmişken, yapay bir şekilde dünyaya sokulan din kavramını da elbette suistimal edecek,çıkarına göre yontacaktır.
futbol, basketbol, porno endüstrisi, tv şovları gibi yeniliklerin eklendiği listenin baş kahramanını içeren tanım.

maddi bir üretim yaratmayan her olgu, materyalizme göre, doğal olarak "gereksiz uğraş", "verimsiz yapı", "uyuşturucu" olarak nitelenir.
kitleşenleşen her düşünce için geçerli olacak önerme. nitekim aynı problem ideolojilerde de görülmüş ve zaman içinde marxismde afyonlaşmıştır.
din asla toplumlar için bir afyon etkisi teşkil etmez.sadece dinin sömürücü eller tarafından halka karsı bir afyon olarak kullanıldıgında bu saptama ortaya cıkar ve ortacag avrupasında görülen olay budur.insanların maneviyatı her dönem sömürülmeye calısılmıs ve bu dönemlerde yasayan materyelist zibidiler bunu farklı lanse etmişlerdir.din bütün toplumların direğidir,ister allaha inansın,ister ateşe tapsın farketmez inanç her zaman en kutsaldır ve hiçbir toplum için uyusturucu etki değildir.esas afyon dinin kendisi değil dini bu sekilde insanlara zerketmeye calısan küflenmiş beyinlerdir.
suru psikolojisine vurgu yapiyor olsa bile, asil soylenmek istenenin; ozellikle islam dusunce tarihi boyunca en onemli sorunlardan biri olmus akil-vahiy sorununu ronesans sonrasi avrupasinin carpik bir sekilde ele almasiyla ilgili oldugu belli. bunu, yerinde bir ornek olarak ahlak teorisiyle iliskilendirebiliriz.

suru psikolojisi olayi zaten dinle degil, kitlelerle alakali bir seydir. din ise zorunlu olarak kitlelere hitap etmek zorunda degildir. ancak kitlelere hitap ettiginde, kitlelere hitap edip basarili olan her ideoloji, dusunce, fikir, vs gibi afyon etkisi yapar. bu da suru psikolojisi dedigimiz seydir.

ki, marx'in hic kenevir tohumu, yahut marihuana kullanmadigina inanmamiza neden olacak da bir sozudur. alegori, ama bi yere kadar benzerlik bekliyor insan ne de olsa.

akil-vahiy sorununda ise marx zaten acikca belli olan yerini kesinlestiriyor sanki bu sozuyle. materyalizm uzerine kurulmus kisir bir teori olan marxizm, tek guzel yani olan diyalektigi kullanarak, edebiyat yapiyor. aforizmasinda, dine vururken aslinda dinin popularitesinden faydalaniyor marx.. buyuk bir sey soylemis gibi gorunmek icin.

aslinda soyledigi, "yildizlari kim yaratti bilmiyorum ama kucuk daglari ben yarattim.. tamam hadi ben ayratmadiysam bile en azindan, hukmeden benim.. ve daglarim hakkinda en dogru karari ben veririm.." buna inanmayanlar da, kendilerini kandiriyorlar, ve ipleri baskasina kaptiriyorlar, zavallilar diyor..

sosyolojik bir tespit olarak pek de algilanmamasi lazim bence. cunku, din her yerde oyle yada boyle belli karakteristikleri paylasan bir kurumdur. kanunlari koyma, etigi belirleme, gucu ve tapilacak olani belirleme iddiasina her din sahiptir. tavirlar degisir, ama bu iddia zaten sabittir.

yıllar sonra gelen edit: marx amca hakkındaki düşüncelerim ve fikirlerim yıllar boyunca değişmiş olsa da*, şu metine ekleyeceğim tek bilgi afyonun marx zamanında bir ilaç olarak ağrı kesici özelliğiyle meşhur oluşu.
din bireyin kendi iradesi ve vicdanında kalmayıp da kitleleri yönlendirmede devletin koyduğu kanunlar hükmünde olmaya başlarsa işte o zaman din bir afyon olur. zira böyle bir ortamda beyinler uyuşur ve kullanılamaz hale gelir.

hatırlayalım osmanlı nın son demlerini. olup biten her şeyi dini çerçevede izah etmeye çabalamak, insanları dini hükümlere göre cezalandırmak ne hale getirdi ahaliyi?
kaldı ki inandıkları dinin kutsal kitabında 'devletinizi şu rejimle yönetin, devletinizin kanunları şunlar olsun' diye hükümler de yokken gerçekleşti bu.

bugün kadınlarını ikinci sınıf vatandaş yerine koyan, zorla başlarını örttüren, zina yapanı öldüren rejimler hep bu hastalıklı zihniyet yüzünden bu girdabın içinde bocalamaktadırlar. bu noktada görüyoruz ki, din tek başına uyuşmaya sebep olan şey değil, onu kendine afyon yapan insan. kavramları anlamlandıran, hakkında değer biçen insan aklı ve iradesi olduğuna göre dini afyon haline getiren de insan oluyor.
yani bir din ortaya çıkıyor ama zamanla içine bir sürü hurafe sokuluyor, insanlar o dinin kutsal kitabını okumadan anlamadan kulaktan dolma, asılsız bilgilerle din yaşamaya çalışıyorlar. bu ise insanları yanlış bir dünya ve ahiret algılamasına itiyor.
dini nder diye peşine takılınan kişinin sözleri adeta kutsallaştırılıyor. onun sözü dışında yorum yapana, farklı izahta bulunana düşam gibi bakılıyor. o yüzdendir ki cemaat ve tarikatlerin üyeleri birbirlerini tasvip etmezler. edenler olsa da azınlıktır.

burada bir yanlış da dünyaya bakışta göz çarpıyor. insanlar herşeyi dini hükümlere göre anlama ve açıklama gereği duyuyorlar ve bu da insan iradesinin , aklının ortadan kalkması yerine belli kişilerin görüşlerinin mutlakiyet anlayışı içinde geçmesine sebep oluyor. laiklik ilkesinin dünya hayatındaki yeri ve önemi de burada ortaya çıkıyor. laiklik ve demokrasi birbirinden ayrılmaz iki önemli insan hakları koruyucusu oluyor.

afyondan korunmak, beynimizi uyuşturmak istemiyorsak yaratıcı nın verdiği aklı kullanmalı, laiklik ve demokrasiye içten inanarak insan haklarına saygılı bir ülke ve dünya için çabalamalıyız.
merak edilen herşeye "takdiri ilahidir" , "onu Allah bilir" gibi cevap verilemesinden dolayı radikal dinci kesimden insanlığı aydınlatacak cevapların çıkmaması hiçte garip değildir.
kendi teorik mecrasını kazan marx için hesaplaşılması gerekenler yani hegel ve feuerbach'a atıfla söylenmiştir. kapitalizmin doğuşunda hristiyanlığın daha özel olarak kilisenin rolü üzerine gerçekleşen polemiklerin ürünüdür.
islam coğrafyası ya da daha geniş olarak orta doğu için ayrı bir ekonomi-politiğin temellendirilmesi gerektiği de ömrünün sonlarına denk düşer; turkey adlı yarım kalan bir çalışması vardır hatta.
cımbızlanıp tecrit edildiğinde bu sözü din düşmanı söylemlere dahil edenlerin metnin tamamını gözden geçirmesi gerekir, ki tümce şudur;
"dini sıkıntı, aynı zamanda gerçek sıkıntının ifadesidir; ayrıca gerçek sıkıntıya karşı bir protestodur. din bastırılmış yaratıgın iç çekişidir, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz koşulların ruhudur. din halkların afyonudur."

(#337980)
söylenmiş gerçek sözlerdendir...
din kavramıyla insanların doldurulusa getirildigini gozlerinin boyandıgını anlatmak isteyen (bkz: karl marx) cıkıslı soylem.
deli saçması bir slogan. din olgusunun ne işe yaradığını çözememiş bünyenin,yanlış tahlili. bu önermeyi ortaya atan arkadaşın kendine bir çeki düzen vermesini şiddetle tavsiye ediyorum.evet.
Karl arkadaşımız bunu şu yüzden söylemiştir;

Dinler, adaletin ölümden sonra sağlanacağını söyler, bunun yanında avrupada kilise gibi sermayenin arkadaşı olan kurumlara da itaati sağlar. Ahiret inancı da inanları gerçek hayatta ister istemez haksızlıklara karşı daha pasif bir hale sokuyor. "allahından bul", "allaha havale ediyorum" gibi deyişler de bunun ispatlarıdır. Buraya kadar bir itiraz olabileceğini sanmıyorum.

Buna bağlı olarak da gerçek dünyadaki toplum üzerindeki baskılar, sömürü düzeni vs haksızlıklara karşı da toplumun başkaldırı gücü olmaz. Uyuşmuş gibi tepkisiz kalırlar.

Bunu görmek için toplumsal hareketlerin yoğun olduğu yerlerle koyun halkın yaşadığı yerleri karşılaştırabiliriz. Hatta kişiler bile karşılaştırılabilir.

en fazla toplumsal hareket, protestolar, direnişler fransa, kuzey avrupa, ingiltere gibi dinin artık çok da etkili olmadığı ülkelerde görülür. Dinin yoğun olarak yaşandığı arap ülkelerinde muhammed karikatürlerine verilen tepkiden başka pek bir toplumsal hareket hatırlamıyorum. Ortadoğuda insan hakları için yürüyüş yapıldığını gördünüz mü? Ya da ekonomik haklar kazanmak için grev yapıldığını? Ben hatırlamıyorum. Fakat fransada az da olsa madur olan çiftiçiler ayaklandı mı bütün ülke sarsılır, paşa paşa da istediklerini verilir. Yalan mı?

Kişilerden örnek göstermek gerekirse, türban gibi konular dışında, grevlerde, insan hakları konularında, çevre için yapılan protestolarda acaba çğunluk toplumun muhafazakar kısmından mı çıkıyor? Tabii ki hayır.

Demek ki karl kardeşimiz biraz da olsa haklıymı, tepki vermeden önce birz gözlem yapmak lazımmış.
Başkaları hesabına çalışmaktan, yerine getirilmeyen isteklerden ve yalnız bırakılmışlıktan yılmış halk kitleleri üzerine her yerde büyük ağırlıkla yüklenen ruhsal baskı biçimlerinden biri dindir. Doğaya yenik düşen ilk insanların tanrılara, şeytanlara, mucizelere ve benzeri şeylere inanmasına yol açışı gibi, sömürülen sınıfların sömürenlere karşı mücadeledeki yetersizliği de kaçınılmaz olarak ölümden sonra daha iyi bir yaşamın varlığına inanmalarına yol açar. Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, bu dünyada azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umudunu sürdürmeyi öğretir. Oysa yine din, başkalarının emeğinin sırtından geçinenlere bu dünyada hayırseverlik yapmayı öğreterek, sömürücü varlıklarının ceremesini pek ucuza ödemek kolaylığını gösterir ve cenette de rahat yaşamaları için ehven fiyatlı bilet satmaya bakar. Böylelikle din, halkı uyutmak için afyon niteliğindedir
karl marx'a ait düşünce. günümüze uyarladığımız zaman değişik türevleri de olabilir.
(bkz: teknoloji kitlelerin afyonudur)
(bkz: futbol kitlelerin afyonudur)
en basit açıklaması ile:
bir at düşünün dizginler insanın elinde, bu at zmanla yavaş yavaş eğitilir ve insanın boyunduruğu altına girer yani at uyuşmuştur... afyonda insanı uyuşturarak bazı yaptırımlarına uymasını sağlar kontrol altına alan şeydir din. zira bir at korkudan kaçmaya başlarsa ve yeterince korkmuşsa yorulduğunu anlamaz ve çatlayıp ölür. aynı şekilde uyuşmuş bir insan da yorulduğunu hissedemez veya diğer yaptıklarını bu insanlar kitleler halinde kukla oluverir...

doğru bir önermemidir diye sorarsanız. banane denir kıvırtarak kaçılırdır...
(bkz: dinle kavgalı olmak)
din kitlelerin afyonudur sözü öncelikle sosyolojik açıdan ele alınmalı. marx bu sözü avrupanın ortodoks hristiyanlığı için söylemiş, ezilen halkın hakkını aramasının önüne hristiyanlıkla alakalı birtakım önermelerin konulmasını reddetmiştir. kapitalizmin hakim olmadığı müslüman ülkeler en azından sosyolojik açıdan bu sözün muhattabı değildirler.

din kitlelerin afyonudur sözü de, bazıları için din bütün kötülüklerin anasıdır gibi bir anlama bürünüyor. bu bazıları için hayat yemek, içmek ve başka bir şey yapmaktan ibaret olabilir ancak en azından evrimsel bakış açısından türün devamı için birtakım kurallar gereklidir. bunlar doğada ekolojiyle sağlanmışken görüyoruz ki insanoğlu hiçbir zaman ekolojik dengeyle iç içe yaşayamamış, birbirini sigara için bile boğazlayabilmiştir.

insan tarihinde din adına çok kan dökülmüştür, bazıları sırf bunun için dine karşı olabilirler. ancak unutulmamalı ki din olmasa herkesin başına bir polis dikilemeyeceği için cinayet, hırsızlık vs onlarca kat artacak, 100 yılda bir olan din savaşlarında ölenlerden kat ve kat fazla sayıda insan ölecektir.

kaldı ki din savaşlarının arka planında da genel olarak para vardır ve din ancak daha fazla asker toplamak için kullanılabilecek bir amaçtır bu noktada.

bütün bu sebeplerden dolayıdır ki din gereklidir, geri kalmışlık ise endüstri devrimini yapamamaktan başka bir şey değildir ki hiçbir dinin emirleri arasında endüstri devrimi yapmayın diye bir emre tekabül edecek bir şey bulamayız.

o yüzden neymiş? bu söz bazı açılardan doğruymuş, ancak daha karl marx ı tanımadan, onun doğu üzerine pek de bir fikri olmadığını bilmeden yanılmamak, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak lazımdır.
bir ideolojiyi yansıtmaktan ziyade 20.yy popüler kültürü içinde basit tartışmalar yaratan bir repliktir..
bir filmde kullanılsa daha fazla değer içereceğini düşündüğüm..
nereye çekersen oraya gidebilecek..kaygan tehlikeli uzak durulması gereken bi cümle..
doğrudur din afyondur..
ama kafayı buğulayıp insanı gerçeklikten koparan her şeyin başımızın üstünde yeri vardır..