bugün

entry'ler (460)

grimm

iştahla takip ettiğim güzel bir fantastik dizi.
once upon a time ile birlikte bu dönemki fantastik yapım açlığımı doyuruyor sağolsun. olaylar, kurgu, efektler, heyecan, aksiyon vs. her şey süper, tam ayarında. ama kadro çok çok zayıf. bizim grimm'in akıl hocası kurt adam monroe harici kimse oyunculuğuyla ön plana çıkmıyor. evet en büyük eksikliği kesinlikle bu. başroldeki abimiz yani grimm yani dedektif nick, iyi bir ikinci adam olur ama başrole gitmemiş. gözümüz alıştı artık ama orya daha sağlam biri lazımdı.

her neyse böyle de seviyorum bu diziyi.

mein land

klibi yayınlanan rammstein şarkısı;

http://vimeo.com/31836365

misafirliğe giderken laptop götüren ergen

yavşak ve totoş gibi menfi sıfatları sonuna kadar hak eden, hayatında hiç dayak yememiş ergendir.
ayrıca bu ergenin anasında babasında da hayır yoktur. lan ergenliğin de bir adabı var. misafirliğe giderken laptop götürmek ne demek arkadaş? misafirliği seven bir bünye değilimdir ama her şeyi severek yapmıyoruz. ayıptır, nezaketsizliktir. bize öyle bir ergen gelse, ergen falan dinlemem keserim topunu. ayrıca wirelessımdan da kullandırmam. yavşak, mayın tarlası oynasın, paintte bi' şeyler çizsin.

boardwalk empire

şiir gibi bir dizi. bir saat boyunca, -doğru düzgün aksiyon sahnesi olmamasına rağmen- soluksuz izletiyor kendini. anlayamıyorsun bir saatin nasıl geçtiğini. her bir sahne, her bir diyalog, her bir kadraj ayrı bir şiir resmen. bunun için uzun muhabbetler, alengirli ali cengiz oyunları vs. sıkmıyor. velhasıl böyle ahenkli dizi görmedim arkadaş.

--spoiler--

02x06 etkileyici bir bölümdü. en çok etkileyen ise gebe hatunun(lucy) sahneleriydi. çaresizlik, acı ve yalnızlık ancak bu kadar güzel anlatılırdı. hatunun kendi başta olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. ayrıca nelson'ın oyunculuğuna hasta olduğumu da belirtmek isterim.

içki işlerine gelirsek... valla hacılar ben yoruldum bu işlerden siz yorulmadınız. herkes birbirini satıyor arkadaş, kimse birbirine rahatça götünü dönemiyor. döndüğü anda göt gidiyor. bırakın şu nucky reisin peşini artık. adama ağız tadıyla bi' kaçakçılık yaptırmıyorsunuz. döl israfı jimmy yine nucky'nin işlerini bozma peşinde. baban gibi yamul emi.

--spoiler--

misfits

--spoiler--

bomba gibi dönmüş dizidir. 03x01 kesinlikle harikaydı. bir önceki mesajımda "nathan'sız bir misfits neye benzer tam olarak tahayyül edemiyorum." demiştim. gördüm ki nathan olmadan da misfits kaliteli olabiliyor, yarabiliyor, yardırabiliyor. evet nathan efsaneydi ama açık konuşmak gerekirse yeni giren eleman "rudy" de hiç fena değil.

rudy ile nathan benzeri bir karakter yapmışlar. yapanın ellerine sağlık, şükela olmuş. dadından yenmiyor. harbiden rudy, hiç beklemediğim kadar iyi bir karakter olmuş. nathan'ın yokluğunu dolduracağa benziyor. ekip hakkında yorum yapmıyorum, hepsine puanım dohuz ganga.

ama bu ekibin içinde "kelly"ye ayrı bir sempati besliyorum. yeni süper gücüyle bir "roket bilimcisi" olan kelly diğer iki sezonda olduğu gibi yine harika. özellikle son bölümde brunch hakkındaki konuşmalarıyla yarmıştır. aksanına kurban olayım;

http://www.youtube.com/watch?v=lItCFahmJTE

bu arada ekipteki elemanların yeni güçler kazandıklarını en boktan gücün de curtis'in olduğunu söylemeyi görev addediyorum. arkadaş "kadına dönüşmek" diye bir süper güç mü olur allasen?

--spoiler--

hazreti muhammed

"resulüm! biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik." (enbiya, 107)

rahmet peygamberidir, merhamet peygamberidir.
muhammed mustafa(sav) kalplere inen bir nurdur.
"canım senin yolunda feda olsun" denecek kutlu insandır.

birkaç beyinsiz sefilin zırvası rahmetin mahiyetine zarar vermez.

once upon a time

lost'un yapımcılarından yeni bir abc dizisi. geçen gün pilot bölümü çıktı. iyi bir dizi olduğu belli. ilk bölüm iyi olmasının yanında biraz sönüktü, zaten ilk bölümler genelde sönük olur. "giydikçe açar" diyen esnaf mantığıyla olaya bakarsak; ilerledikçe dizinin daha da güzelleşeceğini düşünüyorum. fantastik yapımları çok seven, içindeki çocuğu her daim besleyen zat-ı âlimin bu diziye uzak kalması beklenemezdi zaten. once upon a time, bende sağlam bir fantastik yapımmış hissi uyandırdı. bence tek sorun dizideki grafikler. yani 21.yy'da daha iyi bir görsel şölen sunulabilirdi. ama yine de puanım doğuz ganga.

tabii jennifer morrison'ın da diziyi beğenmemdeki hatta diziyi izlemeye başlamamdaki rolü yadsınamaz. kendisini tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz. yıldızın parlasın jennifer.

atsız ın necip fazıl dan büyük bir düşünür olması

utanmasa patagonyalıları bile düşman ilan edecek olan atsız'ın, üstad necip fazıl'dan "büyük" olduğu sanrısı ile kusulmuş tespit.
h.nihal atsız büyük bir edebiyatçıdır, şiirleri şükeladır. ama "düşünür" sıfatına hele hele "necip fazıl'dan daha büyük bir düşünür" sıfatına layık olmadığı da aşikardır.

eşekherif

kıymetli bir divxplanet çevirmeni.
değerini bilmek lazım bu arkadaşın. bi' kaç hatasını bulup "çok kötü, böğhh" falan dememek lazım.
özellikle bu sabah izlediğim the big bang theory 05x06 itibariyle bu görüşüm baya netleşti. niye diye bir sorun, ben de anlatayım;

tbbt'nin dün izleyemediğim yeni bölümünü güzelce indirdim sonra divxplanet'tan da altyazı indirdim. sevinç gözyaşları eşliğinde altyazıyı dizininin içine zerk edip izlemeye koyuldum. ancak ne göreyim düşük-bozuk-anlamsız cümleler var karşımda, her neyse izlemeye devam ediyordum ki main themeden sonra çıkan "çeviri: m_yamadag" yazısıyla irkildim. meğer çevirmen eşekherif değilmiş. sonra kalktım sana kek yaptım. yok lan şaka, sonra kalktım eşekherif'in çevirisini indirdim. bir de dizinin ingilizce dökümünü indirdim ki iki türkçe altyazıyı karşılaştırabileyim. o vakit zaten eşekherif'in değerini anladım.

"there's jonah and the whale watching." cümlesini "yunus ve balina izleme turu olacak." şeklinde çeviren m_yamadag ile aynı cümleyi "hz. yunus ile balina seyri var." şeklinde çeviren çeviren eşekherifin farkını gördüm.* "all you can eat last supper buffet." ifadesindeki "son akşam yemeği" göndermesini anlayıp "son yemek büfesi'nde dilediğin kadar ye." diye çeviren eşekherifken "sınırsız açık büfe olacak." şeklinde çeviren diğer çevirmen.

bu iki hatanın tbbt'nin yalnızca iki dakikalık bir bölümünden olduğunu unutmayın. diğer 18 dk.'yı izlesek ne olacak merak içindeyim. (ayrıca bu iki dakika içinde buraya yazmadığım başka bir çok hata vardı.)
velhasıl, eşekherif gerçekten iyi çevirmen. titiz çeviri yapıyor; her bölüm için "notlar" koyması, hızlı çalışması takdir edilesi.

81 askerimizin şehit olması

bir anf komedisi.
bunlar iran-pjak savaşı için de "pjak iran'ı yendi", "iran büyük kayıplar verdi", "pjak'tan ölen yok" minvalinden haberler yapıyordu. sonra bir baktık ki "muzaffer" pjak arkasına bakmadan kaçıyor.

kendi çaplarında "psikolojik harp" yapmaya çalışıyorlar ama olmuyor.

tansu çiller gibi erkek başbakan istiyorum

başbakan olduğu dönemde 3 binin üzerinde şehit vermemize sebep olan, kafası yalnız savaşa basan tansu çiller'in özlendiğini bizlere gösteren ifade. öve öve bitiremediniz tansu çiller'in terör politikası neticesinde -4 yıllık bir süreçten bahsediyorum- sivil ve asker binlerce kayıp verdik.

bu mudur özlediğiniz başbakan?

said nursi zihniyetinin ülkeye bölücülük getirmesi

birinci dünya savaşında ruslara karşı milis mücadelesi veren, ittihatçılara ve teşkilat-ı mahsusaya destek çıkan, "milliyetim islamiyettir" diyen bir din alimi ve o alimin zihniyeti getirse getirse "birlik" getirir.

cafcaf

zekanın z'sini barındırmayanların eleştirdiği mizah dergisi.
sizlerin beğenisine mazhar olması için malum mizah dergileri gibi sisteme-askere tek bir eleştiri getirmeyip, tam gaz hükümete yüklenmesi lazım değil mi!

eğer sadece hükümeti eleştirmezseniz sonunuz cafcaf gibi olur. "dini tabuları yıkın" diyen aklı evvelerin "kemalist tabuları" ekseninde nefret kustukları bir dergi cafcaf. bunun için seviyoruz. *

emre bekman

efsane çevirmenler kategorisinde bir arkadaştır.
fringe gibi bir diziyi; tek başına, gayet hızlı şekilde ve kaliteyi bozmadan çevirebilmektedir. takdir edilesidir.

terörü protesto için temsili sünnet olmak

sonu kanlı bitmiş.

steve buscemi

boardwalk empire'daki nucky rolüyle kendini bir kez daha sevdirmiş "üstad" seviyesindeki oyuncu. çok seviyorum bu adamı harbiden, hele nucky karakteri güven aşılıyor bana.

bir not: mecidiyeköy'de aslı börek'in yanında(bank asya tarafında) küçük bir börekçi var. bildin onu, heh işte o börekçide her sabah saat 9 civarı bir adam çay içer, o adam manyak şekilde steve buscemi'i anımsatır. bir gün yanına gidip "steve reyiz nasılsın" diyeceğim.

malcolm y

(#13371503)

doğru demiş vesselam.

wall street kapitalizm karşıtı gösterileri

aptalca gösterilerdir.
absürt keynesyen politikaları, vahşi karma ekonomileri meydana getirdi. devletin ekonomiye burnunu sokması neticesinde krizsiz bir yılımız olmadı. şimdi kalkmışlar suçu kapitalizme yıkıyorlar. sorun "devlet" sorunudur. sınırını bilemeyen devletin sorunudur.

işgal edilmesi, protesto edilmesi gereken de bu devletçi zihniyetlerdir.

1929 ekonomik krizi

kapitalizmin değil karma ekonomilerin, hükümetin ekonomiye müdahale ettiği iktisadi sistemlerin ayakta kalamayacağını bizlere gösteren kriz. karma ekonomilerde çıkan krizleri serbest piyasanın üstüne yıkmak gibi bir adet var. devleti "kusursuz" addeden ve devletin bir ekonomik krizin müsebbibi olabileceğini düşünemeyen "devletçi"ler için suçlanacak merci piyasadır, hür teşebbüsdür.

oysa 1929 krizi "devlet müdahalesi" sonucu olmuştur. şayet devlet müdahale etmese şayet serbest piyasa kendi çarklarını çevirse böyle bir krizin olması imkansız hale gelir. zira bir laissez faire ekonomik sisteminde, büyük çaplı uzun vadeli bir sistem krizinin olması imkansızdır. ancak karma ekonomilerde sistem krizleri olur. laissez faire sistemde piyasaya müdahale yoktur her şey rasyonalite ve nedensellik ekseninde gerçekleşir. bu sistemde adımlar rasyonel olarak atıldığı için, bir sonraki adım da nedensellikten gelen gereklilikle "olumlu" olacaktır, şayet bir kapitalist irrasyonel bir eylemde bulunursa bunun bedelini sistem değil kendi ve iş ortakları öder; uzun sistem krizleri meydana gelmez. oysa müdahaleci sistemlerde nedensellik ilkesi, bürokratların keyfiyeti doğrultusunda ihlal edilmektedir. serbest piyasada bir kişi a eylemini yaparsa nedensellikten doğan zorunlulukla b eylemi gerçekleşir eğer devlet müdahale edip a'dan sonra c eylemini yaparsa sistemi bozar, ilkeyi ihlal eder ve sistemde domino etkisi yaratır. kısa vadede sorunsuz giden sistem sonunda tıkanır.

1929 krizinde aynen bu olmuştur.

1913 yılında federal rezerv sistemi * kurularak bankalar üzerinde devlet kontrolüne gidilmiştir. 1920'lerde devlet, bankaları faizi düşük tutmaya zorlamış, sağlıksız girişimlere para akıttırmış ve kredi verdirmiştir. bu saçma işleyiş bir noktada tıkanmış ve abd birden faizleri fantastik oranlarda yükseltmiştir. doğal olarak piyasa korkuya teslim olmuş, borsa dibe vurmuş, şirketler iflas etmiştir. serbest piyasaya karışmanın neticesi kriz, açlık, yokluk olmuştur.

devlet zamanında bankaların faiz ve kredi uygulamalarına karışmasaydı şayet böyle bir kriz olmayacaktı. zira bankalar spekületif yatırımlara para vermeyecekti, faizleri piyasanın istediği düzeyde tutacaktı.

her şeyi serbest piyasaya, kapitalizme fatura etmek kolaycılık ve ahlaksızlıktır. her büyük çaplı kriz devlet müdahalesi-sübvansiyonu neticesinde olur. kapitalizm, doğal seyrinde bir kriz yaşamaz. görünmez el ve piyasa buna müsaade etmez.

modern family

"door to door" isimli dördüncü bölümüyle yine güldürmüş dizidir.

--spoiler--

(...)
alex: olamaz.
haley: carly'yi tanımıyor musun? okulda giydiklerini görmedin mi?

(şeklinde okuldaki bir kız hakkında dedikodu çevrilirken anne claire olaya müdahale eder);

claire: kızlar, dedikoduyu bırakın şimdi. hiç hoş değil. carly'nin yeterince sorunu var zaten. annesi futbol antrenmanını bir termos şarap olmadan bitiremiyor. hele babasına hiç girmeyeyim. *

--spoiler--

cam ve gloria, köpeği ararlarken cam'in hayalinde karaktere bürünüp "stella" diye bağırması ve gloria'nın çocukla çocuk olup ilginç çığlıklar atması da her zaman olduğu komikti;

http://www.youtube.com/watch?v=Oi1NlfsvCtM

not: modern family'nin dördüncü bölümünü abd'de tam 13 milyon kişi izlemiş. vay arkadaş!