bugün
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı16
- kanınıza rengini verir misiniz16
- bik bik'in balona binmesi13
- icardiyi tokat manyağı yapmak11
- abır nerede sorunsalı9
- vatandaşlık farkı alan otel8
- arkadaşlar biri var23
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- anın görüntüsü19
- erkeğe ne hediye alınır32
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- nickli başlık açanlar çaylak yapılacaktır8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması12
- uzağı göremeyen insan18
- türkiyede çok abartılan arabalar17
- icardi190516
- futbolcu ismiyle nick almak8
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak19
- evlilik10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım29
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi12
- ideal duş alma sıklığı12
- integralin müfredettan kaldırılması15
- patiswiss9
- artificialintelligence11
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı16
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- aristoteles'in orta yolu10
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası8
entry'ler (478)
sen unuttum zannediyosun ama zor. ilk defa doğum günümü unuttun bu yıl. ya da bilerek kutlamadın, bilmiyorum. ama yıllar devam etse bile ordasın hala.
ufak tefek elde ettiği arkadaşlar hem daha iyidir hemde daha fazla mutlu eder bu insanı. valla bu sözlükte düzgün insan bulmak zor zaten, ondan böyle durum.
ulan daha 3 hafta önce galaxy wonderla takılan, yırtık converslerimi inadına giyen bi adamdım ben. gittim htc one m9, harley bot falan aldım. şimdi kendi samimiyetimi sorguluyorum bu yüzden. bende biliyorum, artık telefonun kendini zor açtığını, yırtık conversle yağmurda yürünmeyeceğini. ama sizin o yavşak tavırlarınız, son model telefonlarınızı, havalı kıyafetlerinizi çok bi haltmış gibi göstermeniz yüzünden bu tavır. yoksa bakmayın, castroya bile sorduklarında neden nike giyiyosun diye. olum rahat demiş. ama bunlar oranıza buranıza sokmak için değil, siz herkese paramı gösteriyim derken onu unutuyonuz, gerçi paranızda oraya ait.
arkadaşım yaz dedi geçen gün. söv biraz, seni bıraktı öylece ki haketmiyor mu sanki gibisinden. bende yapmadım. dün matrix izlerken milyonlarca kelimenin ardında saklanan bi cümle çarptı gözüme. "ne olduğunu açıklayamam ama biliyorum." galiba o yüzden onu anlayabiliyorum bende. bana "çok konuşuyosun be, kimse dinlemezki seni o kadar. ne kadar iyi olursan ol sıkıyo işte." demesi gibi. bendeki hissi farkedememesini dert edemiyorum. uzun cümlelerle tanımlayamayışım yüzünden kendimede kızamıyorum. kaldım böyle.
h.p lovecraft
diğer sınavlar gibi, meslek edinme çabasından çok insanların ailesinden veya bulunduğu şehirden kaçmak için gireceği sınav. bi fırsat ya, yeterli bi bahane kaçmak için.
bu geçtiği geçmekse, sokayım öyle geçmeye.
ankarada olsam sana sarılmak isterdim. izmirdeyim yine sana sarılmak istiyorum. bu sözlükten geriye kalan güzel şey sensin benim için. soru sorduğunda sen olduğunu da anlamıştım aslında, ama ne biliyim. uzaklık bi engel oldu bizim için. hep diyodum ya gelicem diye. gelicem bi gün, hala imlaya dikkat etme sebebimken sen, benim bunları yazarken seni unutmam kadar ironik oluyo oysa, gelicem bi gün demem. ki biliyorum hiçbir zaman beceremedim tam anlamıyla sevgimi göstermeyi. dün uzaklardan bir arkadaşımla karşılaşınca anladım galiba. neden bu kadar uzakları özlediğimi de. sana söylemem gereken bişeyler var hala. bilmiyorum lanet yastıktan sıkıldım belki. sevgili dostlarım kendilerine mathilda leon misali diyolar ben gülemiyorum onların sevgisine. 2013 te 2 mayıstı o mathilda kolyesini aldığımda, hala sana veremedim. hala yalnız hissediyom. bu kadar insanla karşılaştım, bu kadar insan sevdim, sevildim belki. farkettimki sevmemişim, sevmiyolarmış. ya da sen farklı sevdin, biz farklı sevdik uzaklardan. ben sevsem nasıl seviyorum biliyo musun ya. bu aptal halimi görememen nasıl üzüyo beni. bi gün oralara gelebilirsem eğer bi bahaneyle, sana sarılmaya gelmişimdir. neyse 16 sında doğum günüm var diye yazıyorum bunları da buraya, belki görüpte anlarsın diye, galiba biliyorum anlayacağını. özledim be mathildam özledim işte.
hayatımda elde ettiğim en güzel şeyi kaybetmekten korktuğum için kaybetmek istemiyorum. öyle veya böyle ne kadar iyi olursan ol, hatta ne kadar başarılı olsan ne kadar zenginde olsan, bi insanla arandaki duygusal bağa ve onun hissettiklerine hiç etki edemezsin. beni korkutan bu değil sadece korktuğum şey, şu boktan hayatta sadece 1 kere böyle bi kadınla şansım olucak. bunun önemi öyle fazla ki benim için anlatamam sevgili sözlük.
eskiden vardı ya. şimdilerde pek yok gibi.
serideki yönetmenlerin farkından veya kitaptaki latince kökenli çoğu büyü ve diğer adlandırmalar, kelimelere kada vs. tartışılabilecek olan bir konu aslında. bence seriye hakkını verebilecek bir yönetmen eksikliğinden kaynaklı ilk filmler için kısmen geçerli kısmen haksız bi önerme. öte yandan lotr gibi yeterince büyük bir fantastik dünyaya hakimiyet ve herkese hitap edebilme niteliği yok tabi.
house
monk
diğeri yok galiba..
monk
diğeri yok galiba..
o kitapların içindeki çoğu bilginin boktan ve yalan yanlış olmasını napıcaz. ki tevfik koçak şunu diyo "bilgileri satmak için kitapları bedava."
hayattayken bir oyununu izlemeye gidemedim, pişman mıyım diye sormayın bile. severim kendisini öyle veya böyle. bir nesle çok fazla şey öğretti, çoğu insandan çok daha güzel güldürdü..
uykusuz ve mısır gevreği. ilki tamam ikincisini tartışmak isteyenler olabilir gibi.
çocukluğumuzda bile büyük aksiyondu.
bi kızla yaptım bunu. satır satır şiir yazdık salladık denize şarap şişesini sonradan öğrendimki bütün o sular arıtmadan geçiyor. karayip adalarına ulaşma hayali yoktu ama her hayal yalan oldu yani. sonra kendisine söyleyince bunu dedi ki bana. aksakallıbademdede gitti şişe artık bir kara balık değil ama oda dener belki yoluna devam etmeyi. içimden o an dediğim tek şey. niye abarttık harbi bu kadar. şarap şişesi boşalınca mı değerli yoksa doluyken mi hala karar veremiyom.
yuvarlanarak bilgisayarın düğmesine basıp yerde uyumaya devam etmek.
ölümü hak ettiğini düşündüğüm ama küfretmeye küfürler bulamadığım hayvan topluluğuna küfür bulamama durumudur.
belki de hayvan gibi bilim kurgu ve fizik(kavramsal) hastası olduğumdan kaynaklıdır ama bana o kadar da karmaşık gelmeyen filmdir. bazıları hadi lan ordan diyicekler kesin ama gerçekten filmin yorumları filmin kendisinden hem daha abartılı hem de filmi etkiliyo. ben yorumları okuyup filmi izleyince ilk dediğim, lan noluyo hangi filme geldim ben oldu. bazı sahneleri atlatınca filmin genel mantığını buldum ki tam o sırada film kendi dünyasını yıktı al sana bi karmaşa daha çöz bakalım izleyici dedi. ama zor muydu tamam belki, yorumlar kadar zor muydu o zaman hayır. diğer taraftan film gerçekten ellen page'inden leonardosuna kadar sağlam bir oyunculuk ve kaliteli çekim tekniklerine sahip. ama bakarsak filmin efektleri bile filmin karmaşa yorumlarına dayanamadı ve geride kaldı. ama efektlerde gerçekten azımsanamaz. neyse son olarak izleyecek olanlara, zannetmeyin ki film çözülemez "armada" ama karmaşa içerir sonuna kadar. izlemesi hem zevkli hemde inanılmaz potansiyelinden dolayı eğlenceli bi film. imdb'deki yerini kesinlikle hak ediyor bence.