bugün

entry'ler (209)

17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı

Galatasaray'ın penaltılar ile kupaya uzandığı maçtır ancak esas önemli olan kupaya giden süreçtir. Çünkü bu kupa, tek sezonluk bir Avrupa macerasının sonunda elde edilmiş bir başarı ürünü değil, yıllar boyu devam eden Avrupa mücadelesinin sonucudur.

Rahmetli Mehmet Ali Birand'ın sunumunu yaptığı, 100. yılda çıkan Unutulmaz Maçlar serisinde Avrupa serüveni Neuchatel Xamax ile başlar. O yıllarda mottosu "Yenildik ama ezilmedik" olan bir ülke takımının ilk maçı 3-0 kaybedip rövanşında 5 atması ile başlayan süreçte o yıl* Galatasaray, Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final oynama başarısı göstermiştir. Tribünlerdeki "Avrupa duy sesimizi, işte bu Türklerin ayak sesleri" tezahüratı taraftarların kendinden daha güçlü olan Avrupa takımlarına olan başkaldırısıdır. Türk takımları artık şerefli mağlubiyetlerle değil, aldığı galibiyetlerle anılacaktır.

1993-94 sezonu Şampiyonlar Ligi elemelerinde Cantonalı Manchester United ile eşleşen Galatasaray, underdog olarak rakibini eleyerek yeni Şampiyonlar Ligi formatında gruplara kalmayı başaran ilk Türk takımı olmuştur. O sezon gruplarda ilk maçında Barcelona ile 0-0 berabere kalarak ilk puanını almış, ilk golünü ise ancak son maçında içerde 2-1 yenildiği Spartak Moskova karşısında bulabilmiştir. Ertesi sezon* yine eleme oynayarak katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde ilk galibiyetini Ali Sami Yen Stadı'nda Barcelona'ya karşı almıştır. Zaten Unutulmaz Maçlar serisinde de ilk gol, ilk puan, ilk galibiyet şeklinde bahsedilir bu maçlardan.

1995-96 sezonunda Uefa Kupası'nda Sparta Prag'a, 1996-97 sezonunda Kupa Galipleri Kupası'nda PSG'ye elenmiştir. 1996-97'den itibaren başlayan Türkiye şampiyonlukları serisinde sürekli Şampiyonlar Ligi elemeleri oynamış ve gruplara kalmıştır. 1998-99 sezonunda Juventus, Athletic Bilbao ve Rosenborg'un bulunduğu grubu averajla 2. sırada bitirmiş olmasına karşın, o dönemki statü gereği üst tura çıkamamıştır.

Başarının geldiği 1999-00 sezonunda ise Hertha Berlin, Chelsea ve Milan'ın bulunduğu grupta, 4. maçta Ali Sami Yen Stadı'nda Chelsea'den 5-0'lık ağır bir mağlubiyet almış, 1 puanla son sırada bulunmaktaydı. Gruptan çıkma şansı kalmamış, 3. olup Uefa'ya kalması bile mümkün görünmüyordu:

1. Hertha 8
2. Chelsea 7
3. Milan 5
4. Galatasaray 1

Gruptaki 5. maçında, Hagi'den yoksun çıktığı Hertha Berlin deplasmanında ilk yarısı 1-0 geride kapadığı maçı ikinci yarıda bulduğu gollerle 4-1 kazandı. https://www.youtube.com/watch?v=xvzIDVrQ_a8
Şampiyonlar Ligi'nde deplasmanda galip gelmek her zaman zor olmuştur, ancak bir önceki maçta farklı bir skorla mağlup olup grubun dibine demir atmışken deplasmanda 4 gollü galibiyet almak hiç kolay bir iş değildir. O sezon içinde bir kırılma noktası varsa bu, Ümit Davala'nın son dakika Milan'a attığı penaltı değil, Berlin Olimpiyat Stadı'ndaki Hertha Berlin maçıdır. Gruptaki diğer maçta Milan ile Chelsea 1-1 berabere kalmış ve son maçlar öncesi şu puan durumu oluşmuştur:

1. Chelsea 8
2. Hertha 8
3. Milan 6
4. Galatasaray 4

Son maçta Milan kazanırsa Chelsea-Hertha maçının sonucuna göre 2. olarak gruptan çıkma şansına sahip. Galatasaray'ın karşısında iddiasız ya da grup 3.lüğünü hedefleyen bir Milan yok, gruptan çıkma iddiasında olan bir Milan var. O maçın 87. dakikasına kadar da 2-1 önde. Ve Galatasaray bu maçı da buradan çevirerek 3-2 kazanıyor ve Uefa biletini alıyor, Milan'ı evine yolluyor. Diğer maçta Chelsea evinde Hertha Berlin'i 2-0 mağlup ederek grup 1.si olarak üst tura çıkarken Galatasaray Milan'ı yenerek bir yandan da Hertha Berlin'e üst turun kapısını açıyor: https://www.youtube.com/watch?v=70hd5V3btqI

1. Chelsea 11
2. Hertha 8
3. Galatasaray 7
4. Milan 6

Galatasaray buradan Uefa finaline yürüyecek mi bilmiyoruz o zaman, ama son dakikaya kadar mücadele eden bir takım var. Hem de yaptıklarıyla rakiplerini turnuva dışında bırakıyor, can yakıyor.

Sonrası Bologna, Borussia Dortmund, Real Mallorca, Leeds United ve Arsenal. Hikayenin geri kalanına insanlar daha hakim, sadece Leeds eşleşmesine değinmek istiyorum. Aradan geçen 16 yıl boyunca şu Leeds deplasmanından çıkabilecek başka bir Türk takımı görmedim. 2012-13'te Şampiyonlar Ligi çeyrek finali oynayan Galatasaray bile o atmosferden çıkamayabilirdi. O sezon her oyuncunun ayrı ayrı maçlarda muazzam performanslarını izledik ancak zorluk katsayısı bu kadar yüksek olan bir deplasmanda Hagi'nin performansına bir bakın: https://www.youtube.com/watch?v=2pX56kq1nBs

Galatasaray ilk gol, ilk puan, ilk galibiyet diye diye bu noktalara geldi. Yenile yenile yenmeyi, savaşmayı öğrendi. 17 Mayıs 2000 günü o zamanlarda futbolda şimdikine kıyasla küçük olan bir ülkeden büyük bir takım çıktı sonunda. Hayal olan Avrupa Kupalarından birini bir Türk takımı kazanmıştı ve ulaşılamaz olarak görülen o kupa artık ulaşılabilir olmuş, diğer takımların da hedefleri arasına girecekti.

3 yıl sonra türklerin ab ye vizesiz girecek olması

ab ülkelerine vizesiz girebilmek için ab'ye tam üye olmak şart değil. ab ile müzakereler sürdürülürken belli bir aşamaya gelindiğinde serbest dolaşım hakkı tanınır. 2007'de ab üyesi olan bulgaristan ve romanya, 2007 öncesinde serbest dolaşım hakkına sahipti. bu olay tamamen o ülkenin ab ile yürüttüğü müzakere süreci veya iki taraf arasında yapılan özel anlaşmalarla alakalı bir durum. bizimkisi aslında müzakere sürecinin ilerlemesinden ziyade özel anlaşma gibi duruyor.

avrupa birliği bakanlığı'nın sitesinde konuyla ilgili temel sorular ve cevapları içeren bir pdf bulunmakta:
http://www.abgs.gov.tr/fi..._sorular_ve_yanitlari.pdf

çelik erişçi

ateşteyim isimli şarkısını hakettiği değerin verilmediğini düşünüyorum.

jolly joker'deki konser performansı:

http://www.youtube.com/watch?v=P47gOq1WT3Y

major league soccer

dünya futbolunda pek yeri olmadığını düşündüğümüz abd'nin, an itibariyle normal sezonu bitmiş ve play-off'larının oynandığı profesyonel futbol ligi.

major league soccer'ı yayınlayan ülkelerin listesi verilmiş ligin resmi sitesinde.


listede her kıtadan ülke bulunuyor. hafta sonu türk futbolunun en büyük derbisi oynanacak. türkiye dışında acaba kaç ülkede canlı yayınlanacak?

1 mayıs 2013 fc barcelona bayern münih maçı

ilk maç 4-0 değil de 4-1 bitmiş olsaydı barcelona'nın biraz olsun şansı olurdu. dün real madrid golleri geç de olsa bulup 2-0 yaptıktan sonra inanılmaz bir maç sonu izledik.

sözün özü, ilk maçta bartra semazen gibi döndükten sonra topu dağlara taşlara vurmak yerine kaleye gönderebilse şu an barcelona daha istekli oynardı. gol yemeden 4 gol atmak zorunda olmak ile gol yemeden 3 gol atmak zorunda olmak elbette farklı. üstelik 3-0'la tur atlarken 4-0 maçı anca uzatmaya götürüyor.

12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçı

didier drogba'nın golünü atıp klasik gol sevincini yapmasını dilediğim maçtır.

edit: drogba korkusunun sarı lacivertlileri daha şimdiden esir aldığını görmüş olmak çok güzel.

mehmet ali erbil ile büyümüş allahın belası nesil

akşam haberlerinden sonra çarkıfelek izlemiş olan nesildir. ortaokul yıllarında mehmet ali erbil'in oynadığı aşkım aşkım isimli diziyi izlemiş de olabilirler.
(bkz: le şener restaurant)

gol sevinci beğenilen futbolcular

eric cantona'nın 2-3 adam çalımlayıp aşırtarak attığı golden sonra olduğu yerde ellerini havaya kaldırarak yaptığı sevinç.
filippo inzaghi'nin kolları yanlara açarak süzülmesi.

günümüzde ise johan elmander'in inzaghivari bir şekilde kolları iki yana açarak süzülmesini beğeniyorum.

san marino milli futbol takımı nda kaleci olmak

gol atmasının kıyamet alametlerinden sayıldığı bir takımda, gol olması durumunda gol sevincine katılabilmek için mevki sebebiyle en uzun mesafeyi koşmaktır.

eğitim sistemindeki en büyük hata

ilkokuldan sonra öğrencileri zilyon tane çeşitli lise türlerinde eğitim görmesi için ayırmak ve liseden mezun olduktan sonra girilen üniversite sınavında herkesi aynı sınavdan sorumlu tutmak. yani elemek , sınıflandırmak, ayırmak. sonra 4 yıl farklı şekilde yetiştirdiğin öğrencileri tekrar aynı eleğin içine koyup ayırmaya çalışmaktır. olayı kısaca özetlemeye çalıştım, yoksa o kadar çok yanlış yapılan şey var ki, tm puanıyla girilen anadolu lisesi'nde sayısal bölüm okumak gibi, hepsini irdelemeye kalksak destan yazılır muhtemelen.

18 aralık 2011 fenerbahçe trabzonspor maçı

koreografi yapan fenerbahçe taraftarı: legen... wait for it... dary!

18 aralık 2011 santos fc barcelona maçı

xavi hernandez'in ilk golde "top kontrolü ve etkili pas atma 101" dersi verdiği karşılaşmadır.

izlanda denince akla gelenler

(bkz: björk)

galatasaray

son şampiyonlar ligi maçını 5 yıl önce bu saatlerde liverpool'a karşı oynamış olan takımım. o sezon şampiyonlar ligi'nde 4 puanla sonuncu olmuş, grupta varlık gösterememişti ancak insan champions league theme müziğini özlemiyor değil.

ilgili maçın golleri ve önemli pozisyonları: http://dai.ly/a1fskd

siyasi tartışma vs sportif tartışma

siyasi tartışmada akp'liler, sportif tartışmada ise fenerliler troll olma rolünü üstlenirler.

26 ağustos 2011 barcelona porto maçı

izleyenler olarak futbola doymayı umduğum karşılaşma. mourinho'nun da evinde izleyip not defterine önemli notlar alacağını düşünüyorum.

5 haziran 2011 rafael nadal roger federer maçı

yağmur arası sonrası federer'in önce servis kırdığı, ardından kendi servis oyununu kazanıp 2. sette 6-5 öne geçtiği maç.

5 haziran 2011 rafael nadal roger federer maçı

ayrıca trt 3 yerine kesinlikle eurosport'tan izlenmesi gereken maç.

5 haziran 2011 rafael nadal roger federer maçı

yağmur sonrası 2008 wimbledon finali gibi efsane olabilecek karşılaşma. keşke yağmur arasına girilmeden nadal 2. seti alaydı.

5 haziran 2011 rafael nadal roger federer maçı

nadal 2. seti alırsa federer'in geri dönüş yapamayacağını düşündüğüm karşılaşma.