bugün

entry'ler (19)

özer hurmacı vs lionel messi

(bkz: lionel messi vs faniler)

kitap okuyan araştıran dil öğrenen üniversiteli

akademik kariyer peşinde olan öğrencidir.

günü en iyi anlatan şarkı

(bkz: i know it s over)

lionel messi

artık bizim değil de uzaylıların izlemesi gerek futbolcu. adamın yaptığı 'şey' sen ben gibi etten kemikten yapılmış fanilari çoktan aştı. netice olarak dünyanın en iyi futbolcusu c.ronaldo'dur zira messi'nin herhangi bir dünyalı ile kıyaslanamayacak konumda olduğu kararına kesin olarak vardım.

hasan ali yücel klasikler dizisi

iş bankası yayınları'nın olağanüstü çalışmasıdır. çok sayıda klasik eser ciltli ve normal olarak iki tip basılmış, pek fiyat farkı da yok aralarında. çevirilmiş türkçesinde göze batan bir hata bulmak nerdeyse imkansız. her hangi bir eserin bu diziden baskısına sahip olmak mutluluk sebebi valla. reklam gibi oldu biraz ama samimi duygularım bunlar.*

rodion romanovic raskolnikov

'daha ulvi amaçlar uğruna insanların ölmesi kabul edilir birşey midir' problemini kendine dert edinmiş karakterdir. okuduğu bir makale üzerine böyle bir sorgulamaya itilir raskolnikov. okuduğuda nietzsche'den başka bişey değildir aslında. dostoyevski bu karakter üzerinden nietzsche'nin felsefesiyle ve bu felsefenin temel direği olan 'tanrı öldü' önermesiyle hesaplaşır.

tanrı ya inanmamak

insan var-oluşunun ilk adımıdır. insan var ise tanrı yoktur, tanrı var ise insan yoktur. tanrı varlığının kabulü, istencin ve iradenin tanrıya yüklenilmesinden başka bir şey değildir, dolayısıyla insanın reddinden başka bir şey değildir aslında. tüm tarihsel süreç ve bu süreç içinde oluşan tarihsel bilinç ispatlar bunu. bilincin gelişim evrimine bakıp 'insan'ı göremeyen göz, ya kördür ya da bilerek kapanmıştır. bilerek kapanmış göz başımızla beraberdir, kör olana ise diyecek bir sözüm yok.

athletic bilbao

iki yüzlülük filtresi olarak kullanılabilecek takımdır. bu takımı sempatik bulmak, kendince desteklemek filan sorun bu değil tabi ama misal yarın bir gün diyarbakırspor çıkıp kardeşim ben sadece kürtlerden oluşan bir takım ile mücadele edeceğim derse bu adamların tepkisini yeniden bir görmek isterim. aynı sempati diyarbakıra da giderse eyvallah, başım üstüne.

kız arkadaşınızın çantasından vibratör çıkması

fantazi dünyasının giriş kapısını bulmaktır.

russian roulette

tüm benzerlerinin aksine rihanna'nın ne kadar kaliteli müzik yaptığının ispatı bir şarkı olmuştur. ellerine sağlık rihannacığım, sende olmasan r&b piyasasından hiç alacağımız kalmayacak.

çinli sporcu devşirip adını recep ve emine koymak

eziklikten öte pek bir şey değildir. recep de emine de kendi içinde iyi, güzel isimler ama ne bileyim işte yanyana, ı ıh, olmamış.

içimdeki sen kırıntıları

yapış yapış bir sentimentalizm kokan cümledir.

eski sevgiliyle bayanlar tuvaletinde karşılaşmak

eski sevgiliyle erkekler tuvaletinde karşılaşmaktan yeğdir.

edit: bayan ne ola ki? kadın gibi bişey mi?

kimi aşağılasam da kendimi bir şey sansam

içkin bir eylemdir. nihayetinde insan kendini aşağılar ve kendi üzerinde yükselir. arka taraf göreli olarak bir parça kalkar ancak pipiye olumlu ya da olumsuz bir etkisi görülmemiştir.

ensest ilişki

genel tanım itibariyle sapkın bir cinsel birleşme, cinsel istek türüdür. sapkın, normal olandan sapmış, dolayısiyle normal olmayan demek olduğuna göre ensest üzerine merak ettiğim mevzu onun özü itibariyle mi sapkın bir davranış olduğu yoksa bunun şeklen mi böyle olduğudur. öncelikle şunu söyleyeyim, benim için ensest çekirdek aile içi cinsel arzudur.

ensesti yasaklayanın ne olduğunu düşündüğümde aklıma ilk olarak kutsal dinler geliyor. islam dininde ensestin yasak olmasının nedeni şu şekilde açıklanır, örneğin baba hem karısıyıla hem kızıyla ilişkide bulunuyor. burada belirecek sıkıntı, anne ile kız arasında oluşacak olan rekabettir ve bu rekabet aile düzenine zarar verecektir. islamda ensesti yasak eden budur ve bu nedenin içeriğine bakıldığında olayın sosyal yönü dolayısıyla yasak edildiği görülür. yani yasak, sosyal bir yapı olan ailenin düzenini korumak üzere vardır ve sakınca ancak şeklendir. hem zaten öz itibariyle bunu yasaklayamazdı, her kutsal din gibi islamda yaratılış destanını kabul eder ve adem ile havva'dan var olduğumuz fikri kendi içinde ensesti barındırmaktadır. eğer herhangi bir kutsal din, ensestin sosyal yönünü göz ardı ederek bizzat 'eylem'in özünden dolayı yasak etmiş olsa kendisiyle çelişmiş olacak, daha da ötesi, allah'ın eylemini sorgulanır hale getirecektir. dolayısiyle allah tarafından indirildiği var sayılan hicbir din ensesti sadece ve sadece eylemin kendisinden dolayı yasak etmemiştir, edemez.

biraz daha eskiye gidelim. antik yunan medeniyetinde ensestin nasıl karşılandığını anlamak için yine inaçlara bakmak gerek. zeus, 3. tanrı kuşağındandır kronos ile rheia'nın oğlu. hera ve demeter'de onların kızıdır, yani bu üç tanrı aynı anne babadandır. zeus hera ile evlidir ve bu evliliğin dışında demeter ile de ilişkisi vardır. yine bu kuşak tanrılardan olan poseidon kardeşi hestia(vesta) ile beraber olmak ister ancak hestia bekaret yemini etmiştir. mitolojide çok fazla böyle hikaye var. kendi tanrılarına dahi bu çesit bir ilişkiyi yakıştırabilen antik yunan medeniyetinin enseste nasıl baktığını anlamak çok zor değil. konu temelde bizim bugün sapkın dediğimiz istekler olduğundan şunu da söylemek gerek, bu dönemde erkek erkeğe ilişkilerde çok yaygındır. yunan mitolojisinin mısır mitolojisinden yoğun biçimde etkilendiğini düşünürsek antik mısır medeniyetinin de yunanlardan pek farklı düşmediği ortaya çıkar bu konuda.

daha elle tutulur örnekler vermek gerekirse, pers imapartoru kambis kendi kız kardeşiyle evlenmiştir ve hemen bütün kız kardeşleriyle de birlikte olmuştur. bir çok roma imparatorunun da kız kardeşlerine aşık oldukları ya da onlarla birlikte oldukları tarihte bilinen bişeydir.

pers ve mısır uygarlıklarında da öteye gidersek, insanların henüz bizim bugünkü manada anladığımız sosyal yapıyı kuramadıkları ilk çağ dönemlerinde zaten herkesin kendi ana, baba ve kardeşleriyle ilişkide bulunduğu açıktır.

biraz daha yakınlara gelelim. doktor breuer nevrozlu bir hastasının tedavisinde bir takım sıradışı noktalar bulur ve konuyu freud'a açar. iki doktor hasta olan kıza ilk kez psikanaliz yöntemini uygularlar ve ortaya çıkan bazı sonuçlar üzerine freud oedipus kompleksi diye bilinen tezi üzerine çalışmaya başlar. oedipus'un mitolojik hikayesinin bilindiğini varsayarak o kısmı atlıyorum. tezi kısaca bir kaç cümle ile özetlemek gerekirse, çocuğun hemcins ebeveyne beslediği düşmanlık ve karşı-cins ebeveyne duyduğu sevgidir. yani kız çocukları babalarına erkek çocukları ise annelerine cinsel ilgi gösterirler. bu durum freud'un fallus dönemi dediği 3-5 yaşları arasında gerçekleşir. daha sonra cinsellik uykuya geçer ta ki bluğ çağına kadar. bluğ çağına ermiş kişi dışarıdan bir cinsel obje seçer kendisine ve fallus dönemindeki cinsel arzuyu dışlaştırır ancak her zaman bu süreç sağlıklı şekilde yürümeyebilir.

konuyu baştan biraz daha derli toplu almak gerekirse eğer, insan hoşa gitmeyen içgüdüsel taleplerini bastırır, bastırır ki o insanın davranışlarını etkilemesin. bu bastırılmış duygular bilindışına yönelir. bu istekler bilinmeden kalır artık ve (hasta) kişinin bilincine gelmek istediklerinde bir direnç ile karşılaşırlar ve bu direnç sürekli devam eder. bu şekilde insanın bastırmaya çalıştığı bir ilkel benliği ve onu bastırmakta kullandığı üst benliği oluşur. bastırılan ilkel benliğin içine çok şey sığar ancak konu ensest olduğu için oraya dönelim. fallik döneminde oluşan karşı cins ebeveyne duyulan cinsel istek şimdi bilinçdışına yollanmış, ilkel benliğe ait bir istektir. çocuğun çözümlemek zorunda kaldığı en önemli çatışma oedipus kompleksidir. çok net bir ifade kullanıyor freud 'ileride nevroza yakalananlar, bu ödevin üstesinden gelemeyen kimselerdir' şimdi, bluğ çağına erip cinsel arzusunu sağlıklı bir biçimde dışlaştıramamış birey psikoza uğrar, yani çocukluk istek ve fantazilerinin yetişkin beni'i boğması üzerine bu iki dünya arasında sıkışıp kalmış ve artık çözümlenemeyen bir hastalık oluşmuştur.

en nihayetinde ensest ilgi gösteren birey özetle bu şekilde meydana gelir. asıl sorun buradan sonrasında başlamakta. bu birey bizim normal diye tabir ettiğimiz cinsellikten zevk almaz. aslında tüm 'sapkın' yönelimlerin benzer bir oluşum süreci vardır. cinsel içgüdüler genital bölgelerin egemenliğine girene kadar karmaşık bir gelişim yolu izlerler ve bu süreç boyunca libido herhangi bir pregenital bölgeye takılıp kalabilir ve bu takılıp kalma ilerdeki hastalık türünü belirler. yani pregenital bölge olarak ayaklara takılmış kişi ileride ayaklardan cinsel haz alacaktır. ve işte bu insanlar gibi ensest birey de yalnızca o tür bir birleşimde tatmin olabilmektedir. ancak üst-benlik sosyal hayata ayak uydurabilmek için durmaksızın bu isteği bastırır ve bunun sonucunda hem içsel hem de toplumsal hayatında sağlıksız ve mutsuz bir birey haline dönüşür. en nihayetinde bu dönüşüm uzun uzun irdelenebilecek bambaşka bir konu olan yabancılaşma kavramını ortaya çıkarır.

doğada insanı diğer tüm canlılardan ayıran şey bilinçtir. bilincin ancak sosyal yapı içinde var olabileceğini ve gelişebileceğini düşünürsek, ensestte yalnızca bu sosyal yapı içinde var olmuş bilincin yasaklayabileceği bişeydir. çünkü insan, bilinciyle ayrılmış bile olsa doğaya aittir ve doğada ensest ilişkide bulunan bir çok canlı çeşidi vardır. bilince sahip insan bir takım ön kabuller bulmuştur, ancak bunların hiçbirinin doğal yasalar olmadığı açık. bu ön kabullerin tarihsel süreç içinde oluşturduğu bazı normlar var ve bu normlara uyan herşey normal ve uymayanlarıda sapkın olarak adlandırılıyor. bu durumda ensest sapkın birşeydir ancak sadece insanlar buna sapkın dediği için öyledir, yani şeklen sapkındır ama öz itibariyle doğaya aittir, ve insan da doğaya aittir ve dolayısiyle ensestte insana aittir. ensest kötüdür, ayıptır, günahdır vs. bişeydir demek onu insana yabancı kılmaz. çünkü insan, kendine ait hiçbir şeye yabancı olamaz, olamayacaktır.*

islam ın dünyanın en güzel dini olması

allah'ın ancak üçüncü seferde başarabildiğini gösterir. yani, iyi güzel biz bunu yiyelim ama sen ömrünün kaç yılını budist olarak geçirdin mesela, bi onu de hele.

fakir kızları götürmenin daha kolay olması

iddia eden kişinin, hayatında hiç zengin bir kız götüremediği gerçeğini, sanki çok acayip bir tespit yapmışcasına allayıp pullamasından öte bir şey değildir. şu da olabilir, o fakir kızın zaten veresi vardı da, hani senin şansın o an orda bulunmaktı en fazla.

bir idol olarak okan bayülgen

hani en geç 19 yaşında 'ya ben yanlış yaptım galiba' diyerek vazgeçilmesi gerek bir idoldür.
başladığı cümleyi bitiremeyen adamdan idol mü olur? genelde bunun tersi düşünülür ama dikkat edilirse hemen hiçbir zaman cümleye başlarken anlatacağını sandığınız şeyler ile cümle bitişinde duyduklarınız birbirini tutmaz. kanımca bu planlı bişey de değil, bi yerden sonra zihin afallıyor, göründüğü derece bir entelektüel olmamasıyla da pek alakalı. hoş, entelektüel dediğin nedir, şüphesiz ki okan bayülgen değil.

atatürk açılımı

eğer açılım birşeyin yeniden yorumlanması ise eğer, derhal, vakit kaymetmeden yapılması gereken açılımdır. çünkü hala modern dünyanın 400 yıl önce başlattığı ve 200 yıl önce sona erdirdiği aydınlanma mevzusundayız. biraz daha açalım artık kemalizmi, yolumuz 2050'ler! geçelim bu basma kalıp lafları, 1930 türkiyesinde değiliz. şu karşı-emperyalizm söyleminin çok ötelerine varmalıydık çoktan. çevreden merkeze doğru yerimizi alalım bir, ne bileyim mevzu vatansa gerisi teferruat olmasın artık, mevzu bireyse gerisi teferruat olsun. türban ile kafamızı bozmayalım mesela, resjim paranoyaları, asker filan falan. millet işine gücüne baksın, üretsin, marangoz tahtasını kessin sanatçı sanatını icra etsin. muhalefet kendi dediği olmayınca kimseyi hainlikle suçlamasın örneğin, ülkeyi yönetmediğinin farkına varsın. keza hükümsette olan herkesi kör alemi sersem sanmasın. olsun böyle şeyler, açılım lafı güzel bir laf. atatürk'ü de açalım, kafaları da açalım, işimize bakalım.