bugün

merhamet ve şevkati ile kullarını çok seven ve lütuflandıran allah'ın adıyla.

uzun zamandır çeşitli enrty'lerle siz tüm güzel insanlarla paylaşmaya çalıştığım yazılara, tüm alemlerin rabbi allah'ın yardımıyla bir yenisini daha ekleme gayretindeyim. allah'ın aciz bir kulu olarak, paylaştığım yazılar ve enrtylerde, allah'ın dininden anladığımın kalbimde yeşeren çiçeğidir
yaptığım doğruysa allah'ın yardımı sayesindedir! eğer yanlışsa benim nefsimdendir. allah'a tevekkül ettim ve kendimi allah'a bıraktım. düşüncelerimde bir hata varsa bu bendendir benim hatamdır.
uzun bir yazı olacak, bu durumdan rahatsız olan insanlar var, lakin böyle bir konu kısaltılarak anlatacak bir konu değildir*, inanan ve inanmayan herkesi kucaklayacak bir yazı olacaktır.

Etrafımıza baktığımızda tüm dünya da çok fazla sefillik, açlık, depremler, hastalık problemleri ve felaketler görüyoruz. dünya problemlerle dolu, dünyadaki insanların çoğunluğu baskı, zulüm ve açlığın pençesinde sürünüyor.
aklımıza şu soru geliyor;

"Eğer allah, sevgi dolu ve merhametli ise neden bütün bu problemler? neden allah bütün bu sorunlara izin veriyor?"

bunlar mantıklı sorular.

"eğer allah varsa neden çocuklar acı çekiyor?","neden açlık sorunu var?", "neden sefillik var?", "neden zulüm var?" "neden kazalar var?"
yukarıda saydıklarım ve sayamadığım daha bir çok neden. tüm bunları anlamak için "neden bu dünyada" olduğumuzu "neden yaratıldığımızı" bilmemiz gerekiyor.
neden buradayız, hayatımızın amacı nedir? gibi sorulara cevap verebilmemiz için sadece allah'ın var olduğu ama başka hiç bir şeyin var olmadığı zamana geri gitmeliyiz.

allah'ın bizzat kendisinin bulunmasının yıkıma yol açabileceği düşük enerjili yerlerde bazı işleri gerçekleştirmeleri için allah, melekleri yarattı. melekler çok büyük güçlerle donatıldılar. çok büyük güçlerle donatılmaları gerekiyordu ve allah bu gücü meleklere verdi. meleklerden biri allah'ın kendisine verdiği bu büyük gücü kullanarak kendine göre kurallar belirleyip allah'ın yanında bir ilah olabileceğini düşündü. bu melek lucifer, satan, şeytan veya diablo gibi farklı dillerle ve farklı isimlerle anılır. şeytanı şöyle derken hayal edebilirsiniz;
"kendi halklarımın tanrısı olacağım, evrenin bir parçasını kendim yöneteceğim" buna karşın allah, her şeyi, gizliyi saklıyı, açıkta olanı, dışa vurulmayanı biliyordu. iki alternatif vardı, allah şeytanı tamamıyla yok edecekti, ama bu durumda diğer melekler merak edecekti, allah bunu neden yaptı, öyle ya "şeytan yanlış bir şey yapmamıştı" bir diğer alternatif ise; şeytanın düşüncelerini davranışlarla açığa çıkmasını sağlamaktı. bunun için allah, daha küçük ve daha güçsüz bir canlı türünü balçık'dan var etti. insanın boyutunun küçüklüğünü meleklerle kıyaslayarak hayal edebilirsiniz.
böylece allah, çok küçük ve zayıf bir canlı yaratmış oldu. sonrasında allah meleklerden bu küçük yaratığa (insan) secde etmelerini istedi. hepsi bu emre uydu! biri dışında! onun kim olduğunu biliyoruz "şeytan"

bu şeytanın isyanının bir açığa vurumuydu. şimdi melekler şeytanın isyanını görmüşlerdi ve allah'ın krallığından sürülmesi ve cezalandırılması gerektiğini biliyorlardı. işte bu insanların yaratılmasının ilk sebebidir. evet, insanın yaratılmasının ilk sebebi, şeytanın niyetini göstermekti.
allah'ın adem'i yaratarak meleklere secde ettirmesinin aslında, allah'ın şeytana kendini ifşa etme hakkını öncelikle tanımasıdır ve bu allah'ın merhametinin bir göstergesidir. allah, şeytana geçici olarak yetkisini kullanabileceği bir hakimiyet bölgesi ve yandaşlar verdi. bir kral veya tanrı olabilmeniz için kendinize ait bir bölgeniz ve bu bölgede yetkiniz olmalı. allah'ın büyüklüğü, yüceliği ve azametinin yanında şeytana verdiği bu yetki bölgesi (dünya) "evren" içinde çok küçük kalmaktadır. allah'ın yarattığı ve tamamı keşfedilemeyen evren içinde yok denecek kadar küçük bir bölgede yetki alanını şeytana verdi. şimdi şeytan kendi yetki alanına sahip. peki yöneteceği yandaşları nereden bulacak?

evet, bu doğrudan insanoğludur. allah insanı yarattı ve ona özgürce seçme hakkını da verdi.
allah size, bana hepimize "eğer şeytanın yolunu seçerseniz, şeytanın krallığının parçası olursunuz" dedi. eğer allah'ın yolunu seçersek o zamanda allah'ın krallığının bir parçası olmuş olacağız. bu hangi bakış açısını seçeceğimize bağlıdır. şeytanın bakış açısıyla mı, yoksa allah'ın bakış açısıyla mı görmek istiyor ve bakıyoruz.
"tüm evrenlerin tek ve sadece sahibi ve efendisi allah'tır! başka ortağı yoktur ve yardımcısı yoktur. o tek ilahtır" diyorsanız, bu allah'ın tarafında olduğunuzu gösterir. bu bakış açısına sahip olduğunuzda, allah'ın yanındasınız demektir.

şeytan'ın bakışı ise, allah'ın tek başına yeterli olmadığını söyler. bunun yanında diğer ilahlar, efendiler de olmalıdır. şeytan bunu ister, kendisinin de bir efendi olabileceğini ispatlamaya çalışır. insan burada özgür iradeye sahiptir. her kim şeytan'ın bakış açısına sahip olursa şeytan'ın yandaşlarına dönüşür. bu sayede şeytan, şimdiki yetki alanına sahip olmuş olur.
dünya'ya ve kendisine tâbi olanlara sahiptir ve onları yönetir. bu sayede şeytan "tanrılık" rolünü oynarken teste tâbi tutulur. ve sonuç etrafınızda gördüklerinizdir. açlık, hastalık, yoksulluk ve kazaların neden var olduğunu şimdi daha iyi anlayabiliriz. şeytan'ın krallığı, bu problemlerin kaynağıdır. öte tarafta allah'ın krallığında böylesi sorunlar yoktur. allah'ın bakış noktası tarafında olursanız, bu sadece tek başına "allah kâinatın efendisi" olduğu gerçeğine teslim olmaktır. bunun yanına hiç bir idol ve efendi koymadan sürdürülen hayatta kanser olmayacaktır, kaza, baş ağrısı veya herhangi bir problem olmayacaktır.
allah'ın krallığı, mükemmmel sağlık, mükemmel oluş, barış ve mükemmel mutluluk verir. allah'ın krallığı mükemmel zenginlik, neşe ve sevinç verir. allah'ı seçerseniz, allah'ın krallığını seçerseniz burada baş ağrısı ve problemler çekmezsiniz. allah'ın krallığında finansal sorunlar yoktur, bu allah'ın kanunlarının bir gereğidir. allah'ın krallığında kaza geçirmezsiniz ve sefillik yoktur. evlilik problemleri ve buna benzer hiç bir sorun yoktur.
malesef insanların büyük bir çoğunluğu şeytan'ın bakış açısını seçiyorlar.ilah tek başına yeterli değildir diyorlar. bunu bazı şeyleri ve kişileri idolleştirerek yapıyorlar.
para'yı, patronlarını, şeyhlerini, hocalarını, peygamberleri, siyasetçileri, futbolcuları, sanatçıları vb. bunlar gibi idoller buluyorlar. bunu yaptıklarında şeytan'ın baktığı yerden bakarlar ve otomotik olarak şeytan'ın krallığının yandaşları ve yurttaşları olurlar.

şeytan bu konuda çok ama çok çaba harcıyor. insanları kendine çekmek, kendi bakış açısıyla baktırmaya, kendi krallığının yandaşları yapmaya uğraşıyor. kendi krallığının mükemmel bir krallık olması için çok çaba sarf ediyor. o da aslında kendi krallığının mükemmel sağlık, mutluluk ve neşe ile dolması için uğraşıyor ama bunu asla yapamaz. geri plandaki temel fikir budur. şeytan kendi yönetim bölgesi ve kendi yandaşları ile bir teste tâbi oldular. böylece şeytan'ın tanrı olabilme iddiasının yetersizliği de ispatlanmış oluyor. işte bu bizim varoluşumuzun hikayesidir.

krallık 2 şey'e sahip olmalıdır;
1. yetki bölgesi
2. orada yaşayan tam teslim olmuş yurttaşlar

allah şeytan'a dünya'yı verdi ve şeytan'ı efendi olarak seçenler onun krallığının bir parçasıdır.
kim yanlız allah'ı efendi olarak seçerse, allah'ın krallığının bir parçası olur.
bu yazılanlardan ölümden sonraki (ahiret) krallıktan bahsettiğimi düşünebilirsiniz, ama ben şu andan bahsediyorum, sizden ve benden. bazılarımız şunu diyebilir; "ben bu teste girmeyi istemedim, neden buradayım? eğer gönülsüzsem?"
bu yaklaşım hatalıdır çünkü allah bu soruyu (ezelde) sordu, özgür iradeyi istiyor muyuz, istemiyor muyuz. yeryüzünün ve gökyüzünün yaratılmasından önce biz hepimiz allah'a şahitlik ettik, yalnız ama yalnız allah'ı kutsal olarak alıp kulluk edeceğimizi beyan ettik;

"Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da, "Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)" demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir." (a'raf/174)

bu bilgi bu bedende engelleniyor, şimdi hatırlamıyoruz, fakat bunu kur'an aracılığı ile allah bize bildiriyor. ilginç bir panorama. bu bilgiyi tekrar özgür olduğumuzda, yani giydiğimiz beden elbisesinden kurtulduğumuzda daha yakından hatırlayacağız. şimdi bu dünya'da şeytanın yandaşları finansal, evlilik, sağlık ve diğer sorunlara sebep olur. etrafınızda ne görüyorsunuz? şeytanın tanrısallaşma iddiasının yetersizliğini görmektesiniz. şeytan'ın mı yoksa allah'ın mı yanında bulunacağız?

"Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın? (yunus/99)

bu doğru, hepimizde özgür irade var, peki allah neden bunu dilemiyor yapmıyor?

sorun şu; eğer öyle yapsaydı, şeytan kendi yandaşlarını nerden bulacaktı ve şeytan'ın tanrısal iddiasının yetersizliği nasıl ispatlanacaktı?
görüldüğü gibi insan türü burada şeytanın yandaşlığını takviye etmek ve sağlamak için bulunuyoruz. içimizdekilerin bazıları özgür iradesi ile şeytanı ve onun yandaşı olmayı seçerler, kendi seçimleri ile. bu burada ve şimdi oluyor. her insanın iki seçeneği vardır; allah'ın veya şeytan'ın tarafında olmak, başka seçenek yok. herhangi bir probleminiz varsa, baş ağrısı, finansal sorunlar, evlilik sorunları veya diğer problemler, bu sizin bir yerlerde yanlış seçim yaptığınızı göstergesidir. bu şekilde kendimizi gözden geçirmeliyiz.

"Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder" (şura/30)

allah'ın krallığı, mükemmel sağlık, mükemmel zenginlik ve barış dolu akılla karakterize edilmiştir.
allah'ın krallığının özelliği, mükemmel mutluluktur.
hayatınıza baktığınızda, hayatınızın çok fazla problemlerle dolu olduğunu veya sorunların olduğunu görürseniz eğer, şeytan tarafından kurban gittiğinize ve onun krallığında yer aldığınız sonucuna varırsanız, buradan çıkış yolu nedir? allah'ın krallığına tekrar nasıl katılabilirsiniz? allah'ın krallığına tekrar nasıl katılabilirim? bu aslında kolay bir soru;
"allah kainatın tek efendisidir" allah'ın dışında size hiç kimse yardım da edemez, zarar da veremez. bu somut sonucu kabul etmelisiniz. diyelim ki bu sonuca geldiniz ve kabul ettiniz, allah'ın tek efendi olduğunu anladığınızı iddia ediyorsunuz. bakalım rabbimiz bu konuda ne diyor;

"insanlar "inandık" demeleriyle, hiç teste tutulmadan bırakılacaklarını mı sanıyor?" (ankebut/2)

"Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır." (ankebut/3)

görüldüğü gibi "allah kainatın efendisidir" iddiasında bulunduğunuz zaman samimiyetiniz hakkında sınava tabi tutulacaksınız. sadece dudakların söylemesi ile olamaz. bu delile dayalı somut ve sarsılmaz bir iman'a dönüşmeli. bütün hastalıklar, mutsuzluklar ve felaketler şeytan tarafından bulaştırılır. allah yarattığında hiç bir "zarar" koymaz. "allah'ın krallığının dışına adım attığımızda, şeytan'ın tutarsızlığının kurbanı oluruz" bu da insanları yaşadıkları hayatta bazı yıkımlara götürür.

dört çeşit yıkım vardır. birincisi "kabul görme" testi ile son bulacaktır.
tüm varlık aleminin tek efendisi olarak allah'ı kabul ettiğimiz zaman;
allah'ın yanında hiç bir put ve otorite kabul etmeden onu tek kral olarak kabul ettiğimizi deklare ettiğimizde test sürecimiz de başlamış olur. bu test, zengin, fakir, sağlıklı veya hasta olma koşulları altında tam ve kesin bir teslimiyetle, sarsılmaz bir şekilde, kısaca her koşulda bu iddiamızı sahiplenip, sahiplenmeyeceğimizi gösterecektir. bu kabul testinin özelliği size kalıcı zarar bırakmayacak olmasıdır. sizi tam olarak test eder. böylece allah'ın krallığına giriş yapabilirsiniz.

ikinci tür yıkım "eğitimsel" yıkımdır. eğer daha önce krallıkta isek ve oradan çıkarılmışsak (adem'in cennetten kovulması) bu bizi tekrar allah'ın krallığına geri götürecektir. eğer hata yapmış ve allah'ın krallığının dışına çıkmışsak, bunu tadarız. allah'ın krallığından çıktığımız an şeytan bizi yakalar. bizi aldatır, problemler ve felaketler olmaya başlar. bu tip belirtiler dikkatinizi çeken nişaneler gibi görev görmelidir. allah'ın krallığına tekrar gelmek istediğinizde teste tabi tutulursunuz, bu eğitimsel yıkımdır.
görüldüğü gibi hem kabul görme, hem de eğitimsel yıkımlara şeytan'ın adımlarını izlemek sebep olmuştur.

üçüncü tür ise "görünmez kutsamadır".
bu türde bazı yıkımlara şahit olduğunuzu zannedersiniz fakat dönüp baktığınızda bunların sizin için aslında iyi şeyler olduğunu görürsünüz. işe başvurursunuz fakat alamazsınız, mülakatta iyi performans sergileyememişsinizdir ve çok üzülürsünüz. sonra görürsünüz ki çok daha iyi bir işe kabul edilmişsiniz. belki daha sonra görürsünüz ki, kabul edilmediğiniz için üzüldüğünüz seçenek sizin için aslında çok daha kötü olacaktı. işte farklı bir öğrenmenin gerçekleştiği bu tür "öngörülmez kutsama" dır.

dördüncü tür "misli karşılık" tır ve bu bir toplumun veya bir kişinin karakterinin artık değiştirilemeyecek ölçüde bozulmaya uğramış olması durumunda artık düzelme şansı olmadığında gerçekleşir. lut kavmi gibi azgınlıkta zirve yapmış bir toplumun toptan temizlenmesi gibidir. bu halkların insanları artık geri dönülemez bir sapkınlık derecesine ulaşmışlardı. kendi bozulmalarının içinde umutsuzca azgınlıklarına devam ettiler ve allah'da onlara bu sapkınlıklarının karşılığı olan bir felaket getirdi. bu allah'a özgü hayat sonlandırma yolunun yegane biçimidir. bu son ölçüm onların ölümü ile sonuçlandı. evet, ölüm hayatın bir parçasıdır ve herkes ölecek, bu yüzden böylesi son, bir felaket yaşamanın gerçekleşmesi gereken bir parçasıdır.

ünlü bir din adamının iki adam hakkındaki sözlerini hatırlıyorum; biri allah'a inanıyordu, diğeri inanmıyordu. inanan dedi ki;
"eğer inanmıyorsan ve ahiret günü gerçekten varsa o gün geldiğinde çok büyük derttesin demektir, ama inanırsan ve eğer din günü varsa allah'la karşılaştığında kaybedecek bir şeyin olmaz" inanırsan ve son yargı günü varsa, ahiret varsa kurtuldun eğer yoksa zaten kaybedecek bir şeyin yok"

ilk bakışta bu mantık yürütme anlamlı gelebilir. bu şartlanma ile allah'a inanma fikri mantıklı gelebilir fakat işler bu şekilde yürümüyor. allah'a koşullu olarak inanamazsınız. bunun tek yolu derin, sarsılmaz, delile dayalı tam bir inançtır. sadece allah'ın varlığına iman değil, ayrıca allah'ın kainatın yalnız ve yalnız tek efendisi olduğuna iman etmektir. allah'ın yanına hiç bir idol "kişiler, kurumlar, peygamberler, şeyhler, havariler" veya ilahlar koyamazsınız. evet, şeytanın krallığından, allah'ın krallığına geçim son derece kolaydır. tek yapmanız gereken aklınızı işleterek bu derin imanın oluşmasını sağlamaktır. bu konuyu etraflıca düşünün araştırmalar yapın, bunun için kendinize bir süre ayırın ve eğer sadece ve allah'a inanma fikrini kabul edecek kadar talihli iseniz, allah'ın krallığına katılma, sadece ve sadece allah'ın kainatın tek efendisi olduğuna iman etme kararının ne denli yaşamsal olduğunu kabul edersiniz. bundan sonra bu inancınızın samimiyeti hakkında test edilirsiniz. çünkü bu sadece dudakla söylenecek veya "ya varsa" koşulu ile kabul edilecek bir şey değildir. iddianızı anlayarak yaptığınızı testi geçerek göstermiş olacaksınız. allah'ın krallığının bir üyesi olmayı seçme kararınız sağlam, değişmez ve derin bir tatminle desteklenmelidir.

geçmişte yaptığınız anlamsız ve kötü şeyleri terk etmeli ve krallığa tekrardan giriş için izin istemelisiniz, allah'dan affedilmeyi dileyerek.
"yanlış yaptığım için ve senin önerdiğin bakış ile dünyaya bakmadığım için, yanlışlıkların içine girdiğim için üzgünüm rabbim. bunları bir daha yapmayacağıma söz veriyorum ve tövbe ediyorum" bu sizin bütün günahlarınızı siler ve siz şimdi sanki yeni doğmuş bir bebek gibi olursunuz.

"Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir" (furkan/70)

"Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim." (bakara/160)

"Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (al-i imran/89)
"Şüphesiz iman ettikten sonra inkar eden, sonra da inkarda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. işte onlar sapıkların ta kendileridir." (al-i imran/90)

"Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar." (nisa/27)

bu kazanç sizin dosyanıza işlenir ve ruhunuzun gelişmesi ve büyümesi için kullanılır. din gününde allah'ın yanında böylece yer alabileceksiniz. allah'ın krallığına yalnızca allah'ı efendi olarak tanırsanız katılabilirsiniz, allah'ın yanına başka hiç kimseyi koyamazsınız. şeytan'ın kaotik yolundan, allah'ın yoluna istediğiniz zaman geçebilir, ölmeden tövbe edebilirsiniz.

peki neden çocuklar acı çekiyor? afrika'da ki çocuklar açlıktan ve hastalıktan ölüyorlar, dünya'nın çeşitli yerlerinde buna benzer bir çok durum yaşanıyor. peki neden çocuklar ölüyor?
şu noktayı vurgulamakta fayda var; şeytanın baktığı noktadan hayatı yaşarsak kendimizi ve ailemizi allah'ın krallığından çıkarırız. biz ve ailemiz şeytanın krallığının bir parçası olur. geçici tanrı olarak şeytanın uyumsuzluğunun bir parçası oluruz. çocuklar bu yüzden acı çekiyorlar. diğer yandan çocuklarının acı çekmesi ve ölmesi de allah'ın onların velilerine bir lütfudur. bu hayattan çok daha iyi bir hayata sıfır günahla giriyorlar. daha iyi bir hayata geçiyorlar. bu çocukların büyüyüp doğru kararları vererek allah'ın tarafına geçmeleri aslında düşük bir ihtimaldir. (doğrusunu sadece allah bilir) o yüzden o çocukların şimdi ölmeleri ve doğruca cennete gitmeleri daha iyidir. acı çekme, acılarla büyüme ve sonunda allah'ın yolunun dışında kalarak başarısız şekilde ölme ve sonsuz cehenneme gitmekle kıyaslanamaz.

"şeytanın tarafında yer alarak, kendimizi ve çocuklarımızı allah'ın krallığından uzaklaştırırız"

bu bilgi bizi çok önemli bir noktaya getiriyor, "bağışlanamaz günah"
görüyorsunuz, bu hayatın sonunda, ölüm zamanında, cinayet affedilebilir, zina affedilebilir, hırsızlık affedilebilir, yalan söyleme affedilebilir, aldatma affedilebilir, yalnız bir tanesi affedilmeyecektir ki bu "puta tapmadır" neden puta tapmanın affedilemez bir günah olduğunu, şimdi daha iyi anlıyoruz. fark ediyoruz ki, varoluşumuzun arkasındaki temel gerçek, şeytanın bakış açısı ile onun isteklerine tapınarak, allah'ı tek ilah olarak yeterli görmeme ve eylemlerle isyankar düşüncenin görülür bir biçimde açığa çıkmasını sağlamaktadır.
uzay tozu olamayacak kadar küçük bu gezegende hz.isa 33 yıl yaşadı. hz.isa allah'ın yarattığı insanlardan sadece biridir. Tıpkı hz.muhammed, hz.yakup, hz.meryem, allah'ın yanında insanların putlaştırdıkları şeylere tapınmalarının absürtlüğünü artık daha iyi anlamalıyız. bu nedenle tek ama tek affedilmeyecek olan şey allah'a şirk koşmaktır. puta tapmak, allah'ın yetersiz olduğunu söylemektir, yani allah'ın yanında başka ilahlar edinmektir.

"Yahudiler, Uzeyir Allah'ın oğlu dediler, Hıristiyanlar da Mesih Allah'ın oğlu, dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!" (tevbe/30)

"Onlar, Allah'ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini, bir de Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler. Oysa ki, hepsi ancak bir ilaha ibadet etmekle emrolunmuşlardı ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur; O, onların ortak koştukları herşeyden münezzehtir" (tevbe/31)

"Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; Allah ise, kafirler hoşlanmasalar da, yalnızca kendi nurunu tamamlamaktan başkasına razı olmaz" (tevbe/32)

allah, yahudilerin, hristiyanların durumlarını müslümanım diyenlere bildiriyor, bakın onlar böyle yaptı hata etti, sizde aynı duruma düşmeyin, sizde onların yaptıkları hataları yapmayın. tüm bu şirkten ve putlaştırmalardan sıyrılıp sadece tüm alemlerin rabbi olan allah'ın ipine sarılın.

merhamet ve şevkati ile kullarını çok seven ve lütuflandıran allah'ın adıyla.
dünya.

aklımdan geçenleri yazarken ne küfre düşmek ne herhangi bir dine saygısızlık yapmak gayesindeyim. yalnızca paylaşmak istiyorum.

bugün dünya, eğer bir krallık sayılırsa kralı şeytandır. kurucusu değil belki ama saltanat sahibi an itibariyle kendisidir. etrafıma baktığımda gördüğüm tüm yapılarda, insanlara ait tüm davranışlarda şeytanın parmağı var. dokunmadığı, vesile olmadığı tek şey yok.

aslına uygun, saf ve yaratılışına paralel, kendisinden de beklenen yaşamı yaşamak isteyen insan sayısı günümüz dünyasında yazıyla sıfır. başlangıçta iyi görünen şey bile zamanla nefsani ve şeytani şeye dönüşüyor. öyle bir dönüşüyor ki hem de! adeta kusursuz sistem... para kazanıyorsun örneğin, helal kazanmak gayesiyle yola çıkıyorsun. fakat yarı yolda bir bakıyorsun ki gözünü hırs bürüyen birisi olup çıkmışsın. kazanana kadar farketmesen bile emin ol harcarken işin içine şeytanın karıştığını farkedeceksin.

hangi müteahhit gönül rahatlığıyla "ben insanların barınması için evler inşa ediyorum" diyebilir? hangi çiftçi "allah'ın kulları için, allah rızası için ekip biçip satıyorum" diyebilir? hangi modacı, hangi tekstilci insanlığı açıkta bırakmamak için iyi niyetle elbise dikiyor? hangi anne baba sadece içgüdüsel olarak ürüyor artık? hangi alim ilmini sadece ilmin kendisi için alıyor da kibre düşmüyor örneğin? bakın... tüm bu olgular uzaktan bakıldığında doğruymuş gibi, hayırlı işlermiş gibi görünüyor. halbuki hepsi şeytanın avucunun içinde. hepsini yöneten o.

plan ve sistem, hesap-kitap sadece şeytana hasmış gibi. sanki öyleymiş gibi geliyor. birisi karşımızda birazcık düşünerek konuşsun örneğin, kelimelerini özenli seçsin, ölçüp tartsın öyle söylesin, ne düşünürsünüz? ben direkt adamın beni sikmeye çalıştığını düşünürüm. neden ama? bir insan karşısındakinin iyiliği için, hayırlı bir şey için de özenli konuşmaya çalışamaz mı? fazla iyimserlik olurdu bu... peki "dobra" tabir ettiğimiz, dan dun konuşan, eğitimsiz zır cahil, köyden indim şehre, yarı şive yarı argo konuşan birisi hakkında ilk intibamız her ne kadar kötü olsa da durup düşündüğümüzde aslında kendisinin saf olduğuna, içinde kötülük olmadığına kanaat getiriyoruz. neden? sanki alınan her eğitim, kazanılan her artı yalnızca diğerlerinin aleyhine kullanılır diye bir şey mi var? var gibi...

insanı ortalama 75 yıl yaşatan, onu sıkıp bunaltmayan, koşmasına, istemesine, sürekli aktif olmasına neden olan, çalıştıran şey şeytani güdüleridir. bazen güzel bir kadına aşkıdır. bazen para hırsıdır. bazen bir başkasına gösteriş yapma isteğidir. bazen zalimliğidir. günümüz dünyasında bir kral varsa o da şeytandır.

şeytanın şerrinden allah'a sığınırım.

********
bak kafada canlandır... boş dünyaya şeytansız gelelim. şeytan yok tamam mı? amına koyayım nasıl bir evre geçireceğiz de mesela bir gün katılım bankası kuracağız ki? ya da nasıl olacak da yabancı ortaklı anonim şirket kuracağız? bunca tarlaları niye ekiyoruz? bir lokma bir hırka yetiyorsa insana, ne sikim yemeye trilyon dönüm mısır ekeceğiz? haremlik selamlık yaşayacaksak bu kadar makyaj malzemesi markasının ceo'su kimler olacak? ay yapım'ı kim kuracak, avatar'ı kim niye çekecek? vietnam'a kim niye girecek, burj al arabı kim dikecek?

öyle yani.

*********