bugün

üstadım necip fazıl ın her kelimesi altın değerinde ki vasiyeti;

1- bu vasiyet, çoluk-çocuğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi
kadrosundan ziyade, onların da içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi
muhatab tutuyor. başta gerçek türk'ün ruh köküne bağlı yeni gençlik,
şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya dinlemiş her
fert, kısaca allah ve resulüne perçinli herkes...onlara hitab ediyorum
ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu
yeni gençliğe ısmarlıyorum! eğer üzerilerinde bir hakkım varsa, hesab
gününde tek tek sorumludurlar. emanetim, beni seven ve islam davasında
bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese...

2- fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum. bu bahiste bütün
eserlerim, her kelime, cümle, mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir.
eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak
gerekirse söylenecek söz "allah ve resulü;başka herşey hiç ve batıl"
demekten ibarettir.

3- "büyük doğu yayınları" kitabevi kuruluncaya kadar şunun bunun
neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif
çapta laubali, dikkatsiz ve ciddiyetsiz, hürmet ve hasyetten mahrum
ve ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun- onları reddediyor, malım
olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu, bundan böyle kendi idare,
murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum. inşallah
hakk bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir,
arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler, virgül oynatmaktan
bile çekinirler. islam'a pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki şiirlerim
ve yazılarım arasında hatta küfre kadar gidenler ise, çoktan beri eser
çerçevem dışına çıkarıldığı, herbirinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve
çöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimi göstermekte bile
kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere
-çok denenmiştir- şu cevap verilmelidir:
"koca hz.ömer bile allah'ın resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün
sahabilerin, derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir. hiç o'na bu
ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuş mudur? belki o noktadan
bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır"
eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu: ilk yazılarımdan birkaçı asla
benim değil; sonrakiler de en dakik şeriat mihengine vurulduktan, yani nasib
olursa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim...bir kısmını şimdiden
tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz
murakabeyi sürdürmek borcu ise, mirascılarımın ve manevi mirasçım gençliğin...
ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa
kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse, tezgahını başına yıkınız!
en büyük korkularımdan biri, nice müellifin başına geldiği gibi, ölümümden
sonraki tahriflerdir.

4-beni,ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi,islami usullerin en
incelerine riayetle gömünüz!
burada,umumi vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım:
1935 yılında, mürşidim ve kurtarıcım esseyyid abdülhakim efendi hazretlerine,
bir yazımı okumuştum. bu yazı, kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme
ait olarak, zamanenin bize aykırı, meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve türk'ün
tarih muhasebesini islamî tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu.
yazıyı ellerine aldılar, kalem istediler ve üstüne öz elleriyle "altın ile
yazılacak yazı" buyurdular.
işte hususi zarfında duran bu kesilmiş makaleyi, bütün eserlerimin tasdiknamesi
olarak kefenime iliştirsinler...

5-nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi allah bilir. fakat imkan aleminde
en küçük pay bulundukça, biricik dileğim ankara'da bağlum nahiyesindeki yalçın
mezarlıkta, şeyhimin civarına defnedilmektir.
elden gelen yapılsın...

6-cenazeme çiçek ve bando mızıka gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız
ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum...
fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni
sevenlerce malum...çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna...

7-cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum!
ne de, kim olursa olsun, kadın...ve bilhassa,ölü simsarı cinsinden imam!
ve "bid'at" belirtici hiçbirşey!...başucumda ne nutuk,ne şamata,
ne medh,ne şu,ne bu...sadece fatiha ve kur'an...

8-mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim
ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak...mevlid de istemem!...
onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız!
sadece kur'an...

9-şimdi sıra en büyük dileğimde...müslümanlardan, eğer bu davada hizmetim
geçtiğine inanan varsa, şunları istiyorum: her ferdin, herhangi bir kifayet hesabına
yanaşmaksızın, benim için "necip fazıl'ın kaza borcuna karşılık" niyeti ile bir
günlük (beş vakit) namaz kılması ve yine birgün oruç tutması... mevtanın ardından,
onun için kaza namazı şafii içtihadında caizdir ve ayni içtihat hanefilerce
de rahmettir.
her ferdin, en aşağı yüz tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye
etmesi...70 bine dolması lazım...bir de,üzerimde hakkı olanların bunu allah
rızası için helal etmeleri...
ölünceye dek,üzerimdeki allah ve kul haklarından mümkün olanını ödeyebilmek
için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını, nereye, hangi
noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı müslümanlardan bekliyorum.
"şey'en lillah"tabiriyle bana allah için birşey veriniz! yardımınızı esirgemeyiniz!

10-allahı, allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! hele düşmanlarını!...
olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız!

11-beni de allah ve resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler
bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız!