bugün

insanlara bir şeyler öğretebilmenin verdiği dayanılmaz ağırlık.
(bkz: sorumluluk)
bir sınıf dolusu afacanla uğraşmak.
(bkz: sabır)
bir çok meslekten çok daha azdır. özellikle kolay branş dersi öğretmenleri haftada 8-10 derse girip maaş almaktadırlar. ayrıca yazın 3 ay tatil de cabası.
(bkz: yavşak öğrenci)
(bkz: züppe öğrenci)
bir çok meslekten çok daha fazladır. sorumluluğunu aldığınız kişi bir insan daha önemlisi bir çocuk olduğu için onun kişilik gelişimini, bilişsel, fiziksel ve sosyal duygusal gelişimini düşünmek zorundasınızıdır. işte bunlar insanın omzuna daha da yük bindirir. ayrıca öğretmenlerin maaşları göz önünde bulundurulduğunda refah seviyesi gayet düşüktür. yaz tatilleri 3 ay değildir. kadrolu öğretmenler temmuz ayına kadar okulda olup, ideri işlerle ilgelinrler. örneğin öğrenci kaydı gibi. eylül başında da hizmet içi seminerlere katılırlar. artık tatil gününü siz hesap edin.

ayrıca sınıfların kalabalıklığından, idari amirlerin herşeyi ben bilirim havalarında olmaları gibi zorluklardan hiç bahsetmiyorum.
milli eğitim bakanına sevgi dolu öpücükler yolluyorum.
sorumsuz ailelerin çocuklarıyla uğraşmak, ahlak dersi verilmemiş öğrencilere ahlaklı bir birey olmayı öğretmek. köyde öğretmenseniz tüm hal ve hareketlerinizi kontol etmenizde gerekiyor özellikle büyük şehirden geliyorsanız. yoksa bide dedikoducu köy halkıyla uğraşıyorsunuz. bide doğu görevi yapmak zorundasınız ki bu en zoru. hele 3 ya da 5 yıl hiç bilmediğiniz bir yere gittiğinizde ki ortama alışmak, ailenizden uzak kalmak, sevdiğiniz insandan uzak kalmak bu mesleğin en zor yanıdır.
30 saat derse gir. köyden gelen toplama bile bilmeyen öğrenciye ebob ekok öğretmeye çalış. baktın olmuyor hepsine akşamları ders ver bastan öğret. müdür gelsin "akşamları ders verme" desin. üstüne küstük tam dersinin olduğu zamanlara okul etkinliği toplantılar şu bu koysun. konular yetişmesin, müfettiş gelsin desin hocam "neden bu kadar geridesiniz" desin. öğrenciler havalar ısınınca iyice cıvıtsın. hatta köyüne gitsin tarlaya çalışmaya. bu öğrenci sınava girse ne yapacak diye vicdanınla kavga et ve yenil. o değil okumayan çocuk cahil nereye sürüklesen oraya gidecek ki benim bulunduğum yerde bu yer terör. çocuk anneden babadan uzakta olsun tuvalet eğitimi bile almadan gelsin. sen ona düzenli yaşamayı öğret. maaşın ev kirasına faturalara gitsin burada hersey pahalı. evet ya bir cok meslekten azmış. 3 ay tatili kim yapmış merak konusudur bu ara.
(bkz: yatılı ilköğretim bölge okulu yalnızlığı)
ya hiçbir şey bilmediği için ne yapacağı belli olmayan sıpalarla uğraşırsın ya da herşeyi bildiğini sanan lise talebeleriyle uğraşırsın.

(bkz: iki ucu boklu deynek)

kolaylıkları da vardır;
cumartesi-pazar tatili, milli/dini bayram tatili, hafta içi en fazla 8 saat çalışma saati ve koskoca bir yaz tatili. özel sektördeki gibi 6-7 ay maaş alamayıp iş yerinin kapanabilme korkusu yoktur.
günlük plan ve gereksiz her türlü yazı işleriylede uğraşmak zorunda kalmakta zordur aslında baya . bazen öğretmenmiyiz yoksa sekretermi diye düşünmüyor değilim. ayrıca müfettiş derdi de baya stresli. eksiğiniz yoksa bile , her zaman bir kusur bulup, hevesinizi kırıyorlar. birde daha bir gün olmuştur ya da yazılıyı yaptıktan sonraki ders tenefüste öğrenciler bir saat geçmeden sordukları soru " hocam okudunuz mu yazılıları? ".. eh yani biz motormuyuz ? bu gibi saçma sorularlada uğraşmak cidden bunaltıcıdır.
yerim kapitalizmi; parasını pulunu. hem öğrenciye örnek ol; örnek giyin, devamlı gazete al mecmua al olayları günü gününe takip et bilimdeki gelişmeleri takip et. hangi maaş ile sorarlar adama bunun kapitalizm ile alakası yoktur insanların toplumun öğretmene verdiği değer ile alakalı. yaptığımız iş gercekten cok zor. karşılığı yok. öğrenci geliyo öğretmenim dershanede su kadar net yaptım diyor yada derste konunun öreneklerini canavar gibi çözüyor gözünde bilgiyi aldığını görüyosun o vakit tamam diyosun ne mal ne mülk. hepsi bu noktada bitiyo çocuğun kaderi senin elinde bunun kadar büyük bir yük var mı dünyada cocuk sahibi olmak ile aynı yalnız 450 tane cocuk sahibi.

ha birde dip not var; ben dersi gereksiz yere bölen, saygısız, şımaran, ders çalışmayan, öğrenciyi dövüyorum. "bir iki dur sus bak yanlış hakkını yeme arkadaşının sende yapabilirsin dikkatini buraya ver" baktım olmuyo dayak.ne hakkı var öğrenmek isteyen öğrencinin hakkını çalmaya.
birde öğrenmişler "öğretmenim dövmek yasak sizi şikayet ederim" diyorlar. hemen kapıyı açıyorum "çık dışarı hadi git şikayet et hadi oğlum kalk git. yüz metre ötede meb hadi git dersi mesgul etme". sonra biri bulmuş bir mp3 bir yerlerden ben konu anlatıyorum takmış kulağına aldım mp3 "haziranda veririm" dedim. öğrenmişler ya "şikayet ederim". "selamımıda söyle"
canından çok sevdiği çocuklarından ayrılırken, onlarla bir olup salya sümük ağlamak.
öğrencilerin nedense ve her nasılsa * öğretmenleri sanki o mesleği icra etmek zorunda olan hizmetliler gibi görmesi en başında gelir bunun. işçisinin en ufak hatasında kovmaya hazır, gaddar, ceyyar patronlar gibi, öğrencilerde en ufak yanlışlarını arar bu insanların...

ve buna rağmen öğrenciye göre öğretmen her zaman öğrenciye takar, öğrenci öğretmene değil...
her an öğrenciler tarafından g.t edilme korkusu :

- öğretmenim dünyanın ağırlığı ne kadar?

+ (kafadan bir şeyler sallar)..

- öğretmenim peki buna insanların ağırlığı da dahil mi?

+ !'^!'^!'^++'^%&%&&