Baştan izlersin bu insanın gülüşünü, bakışlarını, davranışlarını. Öyle bir gözlersin ki yaptığı her hareket yavaşça kazınır zihnine. iki kelime etmemişken birbirinize sen çoktan onu anlamlandırmış olursun. Bir gün tanışma şansı yakalarsın onunla ve cesaretini sırtlayıp atıverirsin kendini farkında olmadan. Tanıştığınız o gün ne giydiğini, neye güldüğünü, ne konuştuğunuzu ezberlersin. O öyle kutsal bir andır ki sigara içişine bile aşık olursun onun. Sırf gözlerinin içine bakarak güldüğü o anı bir film mükemmelliğinde görülen rüyalar gibi kaydetmek istersin. Günler geçtikçe seni istediğini anladığında ise vay haline! Sonunu düşünmeden çoktan bırakmış bulursun kendini o insana. Elini tutup senin olmak, seninle olmak istediğini söylemesi gerçek bile gelmez ''Acaba bu beynimin bana oynadığı bir ilüzyon mu?'' diye düşünmekten alamazsın kendini. Onu tüm benliğinle sardığın için, senin olmadan önce bile bunu başarabildiğin için bağlılığın tartışılmaz olur bu insana ve sen kokusunu, tenini; ruhuna, beynine işlersin kaybolmayacağını ve belki de bir gün canını yakacağını bilerek. O kalp atışlarını hissettiğinde, onun yaşamını içine çektiğinde daha önce yaşadığın her dakika anlamsızlaşır ve dünyadaki en mutlu insan oluverirsin. Çünkü istediğin, gözlemlediğin, içinde yaktığın o ateşe sahipsindir. Artık o gülüşlerinin ve bakışlarının sana ait olduğunu, onların senin için var olduğunu bilirsin. Onun da senin için aynı duygulara sahip olduğunu düşünüp görmek çıldırmana sebep olur. Garipleşirsin. Hiç bu kadar güzel anlar yaşayacağını düşünmediğinden kaybetmekten delicesine korkarsın. Her saniyeyi kazırken beynine kendinle sürekli çatışırsın. Mutluluğum doruktayken yaşamalıyım bu anı her zerresiyle. Fakat bu kadar yüksekte yaşayıp düşersem? Bir gün her şeyin bittiği gibi bunun da biteceğini düşünerek kendini zehirlemeye başlarsın. Artık kurduğu en ufak olumsuz cümle yaptığı en küçük soğuk bir hareket seni yer ve bitirir. Artık seni sevmediği düşüncesiyle kendi kendini boğmaya başlarsın. Korktuğun şey onun bakışlarını ve gülüşlerini kaybetmektir. Her geçen gün kendine kapanırsın biraz daha korkuyla. Bunu fark ettiğinde karşındaki insan da garipleşir. işler git gide boka sarar ve içinden çıkılmaz bir hal alır. Büyük ihtimalle o da ondan vazgeçtiğini soğuduğunu düşünecektir. Her yanında olduğunda bu son anımız gibi düşünüp gülemediğinde ve sana sorduğunda bunu açıklayamazsın. Yapılması gereken şey? Bilmiyorum. Belki de en güzel olanı platonik olarak kalmasıdır bunların. Çünkü hayalinden bile güzel olan şeylerin canını ne kadar yakacağını başında bile hissedersin. Melankolik ruhu olan bir insansanız özellikle, bu boktan duruma hiç girmeyin. Kendi sevginizi zehirlemeye başlayıp artık ona güvenmediğinde hem mutluluğunuz yok olur hem de kendinize sürekli olarak sinirlenirsiniz. KAÇIN PLATONiK AŞKINIZDAN. PLATONiK, PLATONiKKEN GÜZELDiR.