bugün

çocuklar harika varlıklar şu dünyada.. hani şöyle iki derde düşüp ne yapacağınızı bilmeseniz bir çocuğa tüm o kullanılmaktan harap olmuş jargonları kullanmadan danışsanız ve bunu belli etmeden yapsanız, rahatlarsınız.. ne bir fikir akımının bariz etkileri ne de bir öteki gibi görme huyları vardır.. özellikle 5-6 yaşındaki çocukları düşünün, kendi dünyalarının ne kadar da yetişkin olanlarımızdan farklı olduğuna bir bakın.. çoğu zaman algılayamadığımız bir dünya, içine girmeye belki de korktuğumuz ve ya kendi gerçekliğimizin dışında kaldığını düşündüğümüz ya da bunu bile düşünemediğimiz bir dünya..

peki, neden onlardan bu kadar uzağız ve bazen onların dünyasına zarar vermekten alıkoyamıyoruz kendimizi? bir zamanlar olduğumuz o zeka küpü ama büyükleri tarafından anlaşılamayan küçülmüş de büyümüş insanlara neden uzağız bu kadar?

bu konuda yazmanın bir sınırı yok gözümde; saatlerce, günlerce ve asırlarca yazılabilir bu çünkü değişmesi çağları aşacak kadar büyük bir sorun.. özellikle anne ve babaları düşünün, kendi gibi olmayan bir çocuğa ne kadar tahammül edebilir ya da kaç ebeveyn bunu anlayışla karşılayabilir.. bakın çevrenize, ailenizi, komşularınızı, akrabalarınızı düşünün ama hemen karar vermeyin çünkü çocuk değilsiniz..

bir gerçek var hiçbirimiz aynı değiliz ve olamayacağız ve ne bir başkasına benzemek ne de düz kafalı olmak değil bahsettiğim ama değişimin yıpratıcılığı, harap ediciliği hangimizin bedeninde bir yara olarak durmuyor! yapmalar, sen bu değilsinler, garipsinler, küçüksünler, fakirsinler diye sıralanır gider bu.. hayatımıza kaç giren kişi bizi değiştirmeye çalışmayıp da olduğumuz gibi kabul etti.. samimiyetle ve açık olarak bunu çoğunlukla çocuklarda gördüm. "abi nasılsın?", "abi, bizimle top oynar mısın?", "abi motorla gezdirsene beni?"... ben kimim, neye inanırım, tehlikeli miyim, kötü gözle bakar mıyım?.. çoğu zaman karşımızdakini bir kişilik testinden geçirmeden ilişki kuramıyoruz ya da daha ilk cümlesinden itibaren etiketini yapıştırıyoruz; yok o sıska, yok bu çirkin, yok bu müslüman ya da dinsiz, yok öyle falan filan..

bıktım abilerden, amcalardan, dayılardan bana illa "sen busun" diyen ve anlayış yoksunu insanlardan.. iki gözüne baktığım diye namuslu kesilen kızlardan, iki eleştirdim diye kavga çıkaran adamlardan.. bir gerçeğin farkına varmak çok da zor değil; kendinden kaçamazsın ve kaçmak da gerekmez.. ama kendindeki başkalarını susturmak gayet de gerekli..

aynaya bakarız ya hani bazen, kendimizle ilgili bir şey söyleriz.. böyle zamanlar da hep karşımda bir yüz belirir ve düşünürüm, sonra aklıma gelir "neden kendimle ilgili bir şey söyleyeyim ki?" ve anlarım tüm o sözlerin başkalarının yargısı olduğunu, yani bir müddettir böyle.. kendime hiç hoşuma gitmeyen şeyler de söyledim, öyle süper bir insan değilim ama bunu da aşmalıydım.. çok geç kalmadan, bir ihtiyar olmadan uzaklaştığım çocukluğuma, kendime geri dönmeliydim..

tüm o toplumsal yargılardan nefret ediyorum bir süredir.. kendisiyle başbaşa kalmaktan korkan insanlardan uzaklaşıyorum.. sevmeyi, düşlemeyi, yaşamayı başkalarından öğrenmiş insanlara katlanamıyorum halbuki tüm bunlar zaten kendi içimizde.. başkaları gibi yaşamayı alışkanlık haline getirip de kendi düşüncesinden utanan insanları gördükçe midem bulanıyor ve bazen üzüyor beni böyle insanların çocuk sahibi olması, çocuklarına sokakta işkence etmesi.. yapacak bir şey bulamayıp canım sıkılıyor, sanki kendi çocukluğuma saldırılıyormuş gibi geliyor, çaresiz uzaklaşıyorum.. bu konuda hiç bir yasal hakkımın olmamasına küfrediyorum çünkü ailesi ne derse o olurmuş diyor aileler, komşular, akrabalar, devlet büyükleri..

keşke diyorum bazen, hayali olsa da bir zaman makinesine atlasam, kendimi seyretsem günlerce ve bende açılan yaraları daha kolay bulsam, bu kadar uğraşmak zorunda kalmasam diye ama....
güncel Önemli Başlıklar