bugün

Bir kavgadir. Sizin de çocuğunuzun ilk hatırladigi anı kavga olsun istemiyorsanız aile içi şiddete hayır.
evde oturuyorum. baya bi insan var evde. tekli koltukta sakallı bi dayı var, bişeyler konuşuyo falan. kocaman bi salondayız, başka bebeler var etrafımda oyun oynuyoruz sanırım.

2-3 yaşında falan olmam lazımmış. o evde otururken o yaşlardaymışım.
Televizyonda o zaman Zeyna ve Hayvanların Efendisi diye iki yabancı dizi vardı. Ben kanal d'de yayınlanan bu dizileri öğle vakti izlerken kardeşimin beşiğini kendi geliştirdiğim bir yöntemle iple bağlayıp sallıyordum. Neden bu olay hatırladığım ilk olay hiç bilmiyorum belki de bu anımı sık sık tekrar etmişimdir yıllardır ondandır böyle kalıcı oluşu.
Denize nazır, papatyalar bitmiş küçük bir bahçede annemin seslenişi.
En fazla 4 yaşında olabilirim.
bir köpeğim olduğu. saf bir kurt köpeği.
büyükbabamın yurt dışından dönerken beni tırla alıp iskenderun'a götürdüğü zaman. gaziantep'te oturuyorduk ticaret yapardı rahmetli. her dönüşünde uğrayıp beni alıp götürürdü asıl yuvama. mekanı cennet olsun. bütün çocukluğum o andır benim. tuvaletim var diyip çiçeklerin olduğu bir yerde durdurup çiçek toplamıştım. hiç kızmamıştı yolun ortasında durduk diye.
6 yaşımın en hızlı zamanlarını yaşıyorum. sınıfın en güzeliyim akıyorum öyle böyle değil. millet benimle lego oynamak için sıraya giriyor çatlatıyorum ortalığı. sınıfa yeni bir kız geldi. adı ıtır. (burdan ıtır'a tükürüklerimi sunarım ismine sokayım yelloz) nasıl da güzel ama. sapsarı saçlar yemyeşil gözler bir havalar bir bi'şeyler falan. neyse ben yine bütün piremsesliğimle legolardan babamın sarayını inşa ediyorum. bu benim yanıma yaklaştı şöyle bir baktı ve ay ezik misin sen? dedi. ben şoklardayım. botokstan konuşamayan, elli yaşındaki iş adamının platin saçlı karısı gibi kaldım öylece. bön bön kızın yüzüne bakıyorum. tabi alışık değil narin bedenim böyle çirkefliklere. bak seni öğretmene söylerim git burdan dediğimi hatırlıyorum üstelik gözlerimden ateş çıkararak. onunsa cevabı şuydu sen hep tek başına kalacaksın kız resmen bana beddua etmişti. o anı ölsem unutmam. yerden kalkıp kızın saçını tutmamla kafasını masaya gömmem bir olmuştu. gül gibi uyuyan yılanı uyandıran ıtır ise çığlık çığlığa kıçını yırtıyordu. iyi oldu ama pis şırfıntıya.

Bu da böyle bir anımdı.
Deprem galiba ya. Çocuğuz ya ne yalan söyleyeyim apar topar döşekleri indirip farklı yerlerde yatmak hoşuma bile gitmişti, abimle saat sabah belki 4-5 bakkaldan horoz şeker almıştık bir sevinmiştim ki.. galiba salaktım biraz annemin babamın endişesini yüzlerinden okuyamamışım..

17 ağustos depremi ülkemizde gerçekten büyük bir yıkım olmuştu. çok kaybımız oldu allah vefat edenlere rahmet eylesin, ülkemizi bu ve benzer felaketlerden korusun.
Mutfakta çıkardığım yangın.
Okulda kırdığım cam.
Başıma düşen cam parçası.
Komşunun balkonunda patlattığım torpiller.
Daldığımız meyve ağaçları...

Lan Ne günlerdi be. Artık zengini daha zengin etmek için çalışıyoruz, hiç eğlencesi kalmadı.
6 yaşındayken parkta genç bir kızın peşine takılmıştım kız yürüdükçe yürüdü bilmediğim sokaklara girdi ve en sonunda evine girdi bende öylece kalakaldım. Havada kararmış kaldırımda oturup ağlamaya başlamıştım. Yanıma taksi durdu ve kaybolduğumu söyledim. Taksici beni zabıta noktasına götürdü ve anonsum büyün ilçede yankılandı. "6 yaşlarında bir çocuk bulunmustur bulanların zabıta noktasına gelmeleri önemle rica olunur" işte bu anonsu hayatım boyunca unutamam.
Bayılana kadar karpuz yemek. Göbeklere özgürlük hacı.
sabah ezanından korkup ağlayarak yatak odasına gittiğimi hatırlıyorum.
annemle babamın yanına.
o korku lisede filan geçti. değişik bi korkuydu. uyuyamadığım zamanlarda sabah ezanına yakın yine korkmaya başlardım, duymamak için walkman takardım kulağıma.
aha jenerasyon da ifşa oldu walkman deyince.
patene olan sevgim ve her günün sonunda toto üstüne düşmem.
Havuzdaki ölü böceklere bakıcam derken havuza düşmem*.
Kerpiç evimizin, evin içine açılan ahşap bahçe kapısının sol tarafını açıp dışarı çıkıyorum. Elimde kames marka işkence topu. Kararan ekrandan sonra karşı evde oturan komşu çocuğunun, topumu kendi evlerinin damına çekmesi.
Ben merdivene çıkmaya korkuyorum diyor komşu çocuğu.(hayatımda kandığım ilk orrrosspu çocuğu)
Boyumdan daha büyük aralıkları olan ahşap merdivenden korka korka dama çıktım.damda topu göremeyince evin arkasına doğru gidip aşağı bakıyorum. Bi de ne göreyim. Komşu çocuğu, demir pencere parmaklıklarının arasından benim mavi kames topumu kendi evine sokmaya çalışıyor. Sesimi çıkarmıyor, hatta beni görmesin diye geri çekiliyorum.
Aşağı inip topun damda olmadığını söylüyorum, O ise evin etrafını gezdiğini ama bulamadığını.
Bir aydan fazla bekledim.
ve beklediğim fırsat ayağıma geldi, ayağını kırdım piçin.

Hayatımın sonrasında huy edindim bunu. Bana her iğne batırmaya çalışana müsaade ettim ki, kazık sokayım. Kaçırdığım olmadı çok şükür.
abim takdir belgesi getirmişti.
hatta arkadaşınınkini bile almış olabilir.

uçuş uçuş elbisem vardı, yavru ağzıydı rengi. çoraplarsa beyaz, kenarları dantelli. fotoğraf çekilecekmişiz. abim, ablam ve ben.
balkondayız ve tatlı bir yaz rüzgarı esiyor denizden. abim beni masaya bastırıyor kucağına almadan evvel. eteklerim uçuşuyor o arada. elbiseme dokunduğum zaman ki kumaşın verdiği his hala parmak uçlarımda.

anın devamı ise elimizde kalan iki poz fotoğrafta.
Babaannemin bana yürüteçteyken yemek yedirdiği an.
Babamin koluna yatmis tv izliyordum.
asla kendi yatağımda yatamazdım. annemle babamın ortasında ya da kardeşimin beşiğinde uyurdum. artık utanıyordum annemle babamın ortasına yatmaya. gece yatma zamanı geldiğinde ben yatağıma oturup ağlardım babam da kıyamaz beni yataklarına alırdı. kendi yatağımda uyumak uzun zaman almıştı. oda takımı almıştı babam yine de uyumamıştım. sanırım bu olmalı.
peder beyin Rus pazarından aldığı balon bir süre sonra bıçakla kesip maske yaptığım.
Sokakta arladaslarla oynarken aksama doğru annemin beni balkondan eve cagirma bahanesi olarak soyledigi 'kopeklerin sokaga cikma saati geldi' seklindeki çağırması.

Not: o zamanlar kopeklerden korkuyordum.
Kaç yaşındaydım bilmiyorum. Öğlen uykusundayım. Mevsim yaz. Annem beni uyutunca sokağa komşularla laflamaya çıkmış. Kelebeğin kozasından çıkması gibi uyanıyorum. Gün batmaya dönmüş. Etrafı sımsıcak bir sarı renk almış. Kulağıma yavaşça açık balkon kapısından odaya dolan insan ve çocuk sesleri geliyor. Odanın içi altın sarısına kesmiş. Sokakta hayat var. Evde ise sessizlik. Ve içim ürperiyor. Yalnızlık çocuklarda korku kapılarını açar. Hemen balkona çıkıyorum. Sokaktaki canlılık çok güzel. Annemi arıyor gözlerim kadın kalabalığı arasından. Ve bulunca ona gülümsüyorum. içimde korku kalmıyor.

30 yaşımdayım. rahmetli Babaannemin tabiriyle düve kadar herif oldum. Ama odaya ne zaman akşam güneşinin sarılığı vursa ben yine de birazcık korkuyorum. Hemen fotoğraf albümünü alıp fotoğraflarda annemi arıyorum.
sanirim 2 yasinda falanim. hayal meyal hatirladigim ilk sey bu.
evimize akrabalar gelmis, bir yer sofrasinin etrafina toplanmis yemek yiyoruz. ninem dayim teyzem ve benim yaslarimda bir kuzenim, herkes sofranin basinda. yemek yiyoruz yani. bu. cok ozel bir sey yok.
komşu teyzenin memisleri.
Babamın omzunda dünya ne kadar küçük gelmişti.