bugün

karincalari buyuk bir kavanozda beslemek ve daha sonra onlari su dolu kovanin icinde bogmak. bak hatirladikca uzuluyorum. ne mallik arkadas. karincalar nasil cirpiniyordu anlatamam. bazen de karincalari kola kapagina dolduruyordum. gemi gibi yuzduruyordum kovanin icinde. kova da yogurt kovasi. ama normal boyutta degil. bilen bilir devasa buyuklukte. eskiden vardi. neyse yuzdururken titanik batiyooooor diye bagirik kola kapagini ters cevirip boguyordum bunlari. gerizekali. nasil etkilenmisse titanikten.cocukta degildim tam boyle ucuncu sinif falandim. cok aci cekiyorum. bi de utanmadan gomuyordum karincalari diger cocuklarla bi toren esliginde. tam bir manyaklik. tam bir delilik. anlatamam.
sünnet olmak.
mahalle maçı.
Komşuların zillerin basıp, balkona çıkan teyzeye ben basmadım teyze, basıp kaçtılar demek.

Okul bahçesinde ki ağacın dibine tuvaletini yapmak.

Okulda sıra arkadaşınla sıranın ortasına çizgi çekip, teneffüste kendi alanını genişletmek.

Taso biriktirmek.

Bilye çalmak.

Bakkaldan bir sakız parası verip çaktırmadan iki sakız almak.

Ekmek almaya gidip dönüşte ekmeğin başını koparmak.
parfümü sıkıp çakmağı yakmak .
misket oynayıp baş başaltı demek veya son son1 deyıp mısketı 3 kısı oynuyorsa son 2 dıyen malın zaten sonuncu olduğunu bilmemesi.
efendim küçüktüm daha 5.sınıfa gidiyorum herhalde o yaşlardaydım. babam okulun müdür yardımcısıydı. bir odası vardı. dersim bitince akşama kadar babamın çıkmasını beklerdim o odada babamla birlikte. bir gün babam öğretmenler odasına gitti ben odada dönen deri koltukla baş başa kalmışlığın verdiği heyecanla dönüyorum allah dönüyorum. neyse efendim. kapı çaldı içeri 8. sınıflardan bir öğrenci girdi. hastaymış karnı ağrıyormuş izin dilekçesi lazımmıs. bende dönen deri koltuğun bana verdiği yetkiye dayanarak hasta çocuğa izin kağıdı yazdım gönderdim. bu saf abimizde onu öğretmenine vermiş. hoca kıllanmış tabi kurşun kalemle yazıldığını görünce tenefüste babamın yanına geldiğinde tabii bende izin kağıdı yazdığım çocuğu görünce kantine fırladım. evde yediğim paparadan sonra bir daha ne dönen deri koltuğa bindim ne de izin kağıdını gördüm masada.

edit: izin kağıdı yazdığım abi burada yazıyorsa nolur beni bulma çok utanmıştım zaten bir anı olarak kalsın. zaten babam her defasında dalga geçiyor birde sen vurma düşene.
ters tuzluk.
kamyonun altına basketbol topu atmıştım bir keresinde. O da yetmemiş olacak ki kendimi kamyonun altına atıyormuşum da babam tutmuş anlattığına göre.
(bkz: osururken cakmagı cakmak)

deneyecek kadar cesur olamadım.
çorapları çıkarıp oda kapılarına tırmanmak.
kuzene gıcık olup akvaryumundaki balıklardan birini tuvalete atıp sifonu çekmek.
Olay yapmak diye bir şey yoktur evlat. Olay meydana gelir. Neyse.
Çocukken öğretmenim elime cetvelle vurmuştu. O kadar onurum incinmişti ki ben bir şeyler yapıp intikamımı almalıydım. Sonra bileğimi iki ders boyunca sıktım hiç hareket ettirnedim. Kan dolaşımı engellendiği için elim şişti ve bayılma numarası yaptım. O kendini beğebmiş öğretmen o mahalle okulunda öğretmenlik yapmayı utanç bilen öğretmen korkudan altına sıçmıştı. Oh olsun..
Ne büyük oyuncuymuşum be.
Tanım, çocukluğun verdiği yaratıcılikla meydana gelen olaylardır.
sınıf baskanı kızın kafasına bir tüp uhuyu boca etmek. kıpkısa
kesilen saçlarını görünce beremi hediye
etmiştim üzüntümden.
arkadaşının kafasına kola dökmek. Yok yani küçük falan da değildim ki, 6. Sınıfa gidiyordum. Bütün gün saçları yapış yapış dolaşmıştı zavallım. ben de neyin kafasındaysam artık...
kertenkeleyi yakalayıp mandalla işkence etmek.
kahvede kafein var dıye coca cola'da kokain var sanmak.
karpuzun ağaçta yetiştiğini sanmak. çocukluk işte.