bugün

Pastel boya 42 li mi ne vardı bundan monaminin. Bir de okuduğum okul devlet ilkokuluydu ama özel gibiydi hep zengin öğrenciler denk gelmişti, okulda burberry atkısı olan çok havalı oluyordu. Düşünüyorum da onu şu an alamam nasıl bir okulda okumuşum. Tabii statütü döneme göre değişiyordu. ilkokulda Monami, oraokulda Burberry.
5. Sınıftayken Emoji suratlı boya kalemidir. Kulüp dersi bittiği an çalmıştım. Ailemin haberi olsa da mağdur kalemden bihaber kaldı
babanın mesleğidir. öğretmen olduğumda sormayacağım ve cevabını merak etmeyeceğim sorudur. en azından o kalabalıkta.
tekerlikli çantalar vardı, sınıfın en yakışıklı çocuğu her sabah sürüp gelirdi biz amele gibi sırtımızda taşımaktan 2 büklüm olmuştuk amk.
araba şeklinde metalik kalem kutudur. öyle özene bözene doldurursun içini.
elinle sürersinde. tekerlekleri dönmez ama sürersin. işte fark bu.
Bmw. anlayamazsınız.
Herkes otobüsle giderken mahalleden birkaç arkadaşla beraber okula taksiyle gitmek. Babalarımız servis mantığıyla tutmuştu o taksiyi. Asım amca emekliydi ve geçimini bu işten sağlıyordu babalarımız ona faydası olur diye düşünmüştü bu işi. Çok güzel zamanlardı. Ramazanda bir pide fazla alırdı çocuklar okuldan aç çıkarlar gelince yesinler diye. Yüce gönüllü, Güzel insanların var olduğu inancını o günlerde bırakmış olsam da asım amca gibiler hala vardır diye umuyorum...
Ekmek arasına konulmuş salam - sucuktur.
Fakirlik belirteci olarak da meybuzdur.
öğretmen çocuğu olmak.
cikolata kaplamali max.
biz sadece bunun sutlu uzun buz seklinde olanini alabilirdik.
mahalle maçında topun sahibi olmak.
Ben ilkokulun ilk senelerini özel okulda okudum ama zenginliğimizin son zamanlarıydı, bu yüzden de acayip çok yaşadım bu statü farklılıklarını, çocukluğumun ilk hatırladığım zamanlarında kadıköydeki meşhur "çarşı taş fırın"ı babam işletiyordu durumlar bayağı iyiydi, sonradan durumumuz kötüleşti taşındık oradan. Detaylar diyeceksek mesela McDonalds'a gitmek lüksün en kralıydı, yerden sürüklenen çanta, çat çut açılan suluk, beyblade topacı olmak... En abuk subuk isimlere sahip zengin çocuklarının gittiği özel kurslara, yaşadıkları ayrıcalıklara sadece seyirci olurdum ama pek içerlemezdim, benim hayalgücüm bana yeterdi. Neyse iyiden iyiye küçük emraha bağladık bu kadar yeteer.
yazın tatile gidip, gelince "sakın dokunma her yerim yanıyor !" demektir.
Ana okula gitmek.
Bilgisayar.

Oyuncak silah. (genelde herkeste tabanca olurken bağzı ibnelerde keleş, mp5 vb. Gösterişli silahlar olurdu.)

Beyblade kalitesi. (bağzı ibnelerinki ışıklı falandı.)

Fakat olsun. Bu bağzı ibnelerden çok tasomuz bilyemiz vardı bizim. Babamızın parası değil alnımızın teriydi onlar.
küçükkende kollektif şuurum vardı amk. müzik öğretmeni herkese melodika almasını almayanı da notla tehdit etmişti melodika alacak param vardı ama bazı arkadaşlarımın olmadığını bildiğim için isyan çıkartmıştım kimseye aldırtmadık. yaşasın blok flüt kahrolsun sınıf farkları.
(bkz: baban ne iş yapıyor diye soran öğretmen)
Hepsini geçerim ama o faber castell pastel boya çantasını geçmem. Scooter muhabbetide vardır ve benim olmuştu. Alamayacağımızdan değilde, neden demediğimi anlamadığımdır. 2. Cadde de otururdum. Okul harçlığım kaç paraydı bilmem ama 5 kuruş artardı. En büyük olandan hani. ılkokulda evin önündeki ara sokaktan geçer akşam makşam demeyip sakızı ciğneyerek eve gelirdim.
Tekerlekli winxli canta, evi ve gardrobu olan barbie ve sanal bebek hicbiri de yoktu ama mutluyduk be.
öğretmen olmak.ilkokul öğretmenimi pazarda alış veriş yaparken gördüğümde artık onlarında statüsü yok oldu gitti.Meğer onlar da bizim gibiymiş.
çocukken kameralı cep telefonu ile statü farkı yaratan gençler varmış, oldu mu lan o kadar?

nerede kaldı ash tasosu, nerede kaldı sanal bebek?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna?
ve Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
annem içinse; lee jeans, lois jeans ve letoon ayakkabı giymekmiş.
Rotring kalem, tombo uç.
Orjinal forma.
Benim icin ekran karti ve ram boyutuydu. Ekran kartimiz 64mb di ve cogu oyun calismazdi. Arkadasin 256mb di ve o zaman icin en iyi prince of persia oyununu çalıştırıyordu.
Melodika diye bir çalgı aleti vardı. Biz müstakil evde oturuyoduk. Karşıda on katlı apartman vardı zengin apartmanı. Oraya çocuklarla oyun oynamaya giderdim bahçelerine. Beni bazen almazlardı kovarlardı bahçeden( buda başlı başına bir statü farkı zaten) neyse orda zengin piçin birinin melodikası vardı. Bir kere ver çalayım dedim. Ama nasıl canım istiyo o lanet şeye üflemek. Çocuk vermezdi. Bizim de paramız yoktu alamadı babacığım. Çocukluğum o melodikayı çalma hayaliyle geçti. Hiç bir zamanda sahip olamadım ve çalamadım doyasıya. Fakirlik kötü gerçekten. Allah yaşatmasın kimseye.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar