bugün

asansörlerin içinde at olduğunu düşünerek binmeye korkmak.
çikolata zannederek kına yemek.
restorantta girildikten sonra.

-abi iskender var mı ?
+döner yok.
-tamam bana iskender ver. abi
-döner kalmadı ama.
-abi ben iskender istiyorum.
+lan yürü git başımdan velet.
-????
Elektrikler kesilince televizyonun arkasına mum koyup çalışacağını düşünmek...
harbi salaklıklardır.
mesela cem yılmazınkiler şöyle imiş.

--spoiler--
annem erkeğin cinsel organını pipi kadınınkini kutu olarak
tanımlamıştı. o zamanlar trtde cenk korayın sunduğu tele kutu
diye bir yarışma vardı. yarışmacılar, hayır cenk bey, ben kutumu
açmak istiyorum deyince koşarak odadan kaçardım.

anaokulunda patates baskısı yapmayı öğrenmiştik. o kadar hoşuma
gitmişti ki, evde duvarlara, masa örtülerine filan basmıştım. ancak
sanat merakım annemin yeni aldığı beyaz eteğe patatesi
yapıştırmamla son bulmuştu. hem gönlünü almak hem de el koyduğu
patateslerime kavuşmak için dahiyane bir fikirle öğretmenimin
yanına gittim. annem yazısını patatese oydurttum. sevinçle eve
gelerek soyundum. renkli boyalara batırdığım patatesi vücudumun her
tarafına bastım. sonra da annemin karşısına geçtim. beni o halde
görünce ağlamaya başlamıştı.

--spoiler--

(bkz: ben çocukken çok salaktım) edit:forumların çoğunda cem yılmaz'a ait olduğu rivayet ediliyor ama videosunu ya da resmi bir şeyi bulamadım . millet yazıp yazıp cem in üstüne mi atmış napmış.
mesela sabun ile diş fırçalamak, ben asla yapmadım ama bir arkadaşımın kardeşinin arkadaşının,arkadaşının......
birisinin yediği bişeyi tokken bile bende istiyorum demesi, birşeyi istemeye utanıp da bu ne bu ne diye aptalca sorular sorması , hemen herşeyde ağlayarak istediklerini yaptırması vs. vs. (bkz: küçük kuzenim)
küçük bir çocuk, şimdi sormanın alemi yok, ne kadar küçük diye.
zaten rezil olmuş o yaşta.
abisi derki çocuğa, yani küçük kardeşine,
al şu parayı
git kitapçıya,
küçük çocuk, yaşına göre koca kafasını sallar peki diye.
de ki kitapçı abiye,
puskinin maça kızı diye bir kitabı var,
verir misin.
çocuk adam yerine konulmanın keyfiyle
parayı alır abisinden, fırlar yola.
kitapçıya girer, tezgahtar sorar
evet ne istemiştiniz;
abim yolladı puşkaşın maça kızını ver bana,
tezgahtar kısa bir tereddütten sonra,
arkadaşlarına fısıldar,
patlar kahkaha.
çocuk şaşırır ama çok utanır,
demek yine yapmıştı bir hata.
eve döner, koca başı önünde
ağlar.

tanım; bir çocuğun yabancı dil fukaralığından yaptığı bir salaklık
ankara ile amerika'yı birbiriyle karıştırmak.
lan çok benziyolar!
kurbağaya cubuk takıp şişirmek...
elma şekeri yemek.
he man 'gölgelerin gücü adına' diye bağırdığında korkudan annenin arkasına saklanmak.
bir peçeteye kuru bir nokta bile kalmayacak şeklinde kolonya dökmek ve birazcık da sabun sürtüp,o peçeteyi ağrıyan yere koyup,ağrıyı geçirdiğine inanmak.
şimdiki çocuklar bile kıçlarıyla gülüp geçer bu olaya.
komşunun kızıyla arayı iyi tutmayıp kuzenlerle oyun oynamak.
Babam şekerpare tatlısına fare tatlısı, şekerfare tatlısı derdi hep espriyle... Bi gün de ben pastaneye gönderd, şekerfare tatlısı al diye... Gidip "1 kilo şekerfare tatlısı alıcam" dedim, adam şaşırdı öyle bir tatlı yok ki dedi, bende çıktım, camdan baktığımda şekerpare tatlısını görüyordum aslında. Adama içimden bayaa kızdım niye vermedi tatlıyı diye, sonra babama gidip fare tatlısı yokmuş dedim pastanede.. Sonrasını tam hatırlamıyorum ama babam iyice bir kafa bulmuştur heralde benle...
ucurtma yapma amacıyla mezarlıga kargı toplamaya gitmek.
bu anlatacağım olay gerçek hanımlar beyler;
daha 3 yaşlarındayım ama olayı aynen hatırlıyorum.
babam bi gün lavaboda abdest alıyor, üstünde eşofman var hemde gri. evde kalabalık kimler var hatırlamıyorum ama kalabalık yani.
babamın arkasından sinsice yaklaşıp üstünde ne varsa arkadan aşağı indirmiştim. don mon ne varsa yani. adam kaldı çıplak gene orda, abdesti kabul oldu mu bilemiycem ama herkes gördü yani gitti karizma *. utanmadan gülüp koşarak uzaklaşmıştım ordan, gerisini hatırlamıyorum. *
doktorculuk oynamak, en büyük hobimdi. hep iğne yapardım.
zeytine bayılırdım özellikle siyah zeytine. bu tutku o kadar ileri boyutta idi ki pantolumun cebime koyar yolda sokakta yerdim...
evde tek başına iken yanan sobanın içine gazete atma çabaları ve gazetenin ucu tutuşunca gazeteyi sobanın içinden çıkarıp halının üzerine atmak. bundan sonra da veryansın.
çok küçükken, babamla evin bahçesine diktiğimiz ceviz ağacının üstüne işerdim balkondan. bir boy attı göreceksiniz. sonra amcam onu köye götürdü. ölmüş ağaç. yazık etti emeklerime.
eve gelen misafiri bisikletle uğurlamak ve bende gidecem diye ağlamak . az yapmadım ha küçükken . çocukluk işte
balıkları bulaşık deterjanıyla yıkadım ben. salaklık mı orasını bilemem *
timsahçılık oynamak.

kardeşimin icadıydı. yere minderleri koyardık. içimizden biri timsah olurdu. koltuğun üstünden minderlere atlardık, ordan koltuğa. atlarken hangimizi yakalarsa sıradaki timsah o olurdu. bu da böyle bir salaklıktı.
kuzenim anne ve babasının düğün videosunu izlerken " orda neden istanbuldream var da ben yokum" diye ağlaması.*