bugün

duman arabasının arkasından koşmak.
çok yakın bir arkadaşımın babaannesi zazaca konuşuyordu, türkçe bilmiyordu. ben onlara her gittiğimde babaanne, bana bir şeyler diyordu anlamadığım dilde. ben de anlamsız sesler çıkararak cevap veriyordum ve böylece ciddi ciddi o dilde konuştuğumu ve babaannenin de beni anladığını sanıyordum.*
kör ebe oynarken kafanızı masaya ya da duvara çarpabilirsiniz.
çelik çomak oynarken çomağı yanlışlıkla alnınıza denk getirebilirsiniz.
anneniz çitos parası vermedi diye prizleri kırabilirsiniz.
odanızın kapısını kilitleyip gazetelerdeki mankenlerle öpüşebilirsiniz.
sümüğünüzü tişörtünüzün iç yüzüne silebilirsiniz,belli olmayacağını düşünürsünüz.
arkadaşınızla mahalleden uzaklaşıp bisikletlerinizi değiştirebilirsiniz.ardından arkadaşınızı tekeri patlattığında bunu ailenize izah edemezsiniz.
cine 5'i açıp karıncaları izleyebilirsiniz.babanız yakaladığında "kanal değiştiriyorum" diyerek babanızı kandırmaya çalışabilirsiniz.
eğer sevgiliniz varsa "sana yıl başında/sevgililer gününde hediye alıyım mı?" diye sürpriz yapmaya yönelik sorular sorabilirsiniz.
bir poşet dolusu torpili bir anda yakmaya çalışmak.
ikibuçuk litrelik yarısı dolu kola şişesini hayvan gibi çalkalayıp "patlamaz ki olm bu ehehe" deyip, tavan dahil bütün odayı bok etmek.
büyümeyi istemek. bundan daha salakça bir şey olamaz.
öğretmene aşık olmak.
Yatağın altına girip o sırada odada bulunan kimseye, "benim gittiğimi söyle" demek. Yok bide yataktan örtü sarkıyor iyice aşağı doğru. Ağzı gitti diyorda, el kol ne yapıyor? Görüyor musun? Hayır. Ve bunu aralıklarla tekrar tekrar yapıp her seferinde aynı keyfi alabilmek.

işte bu kesinlikle yetenek**
milletin topunu çalıp kaçmak, köpek yavrusundan korkup başımı duvara vurmak.

(bkz: küçüktük o zamanlar)
bankamatiklerden zarf, sayısal bayilerinden de bolca sayısal kuponu çalmak. sayısal kuponları ile fişek yapıp gizlenilen yerden yoldan geçen arabaların camlarından içeriye fırlatmak ve hatta fişekleri iğneli yapıp kedi vurmak.

sokaktaki inşaatın ikinci katından kamyon tarafından yeni dökülmüş kumun üzerine atlamak istenirken kol kırmak.

pazardan istediğin alınmadığında eve geldiğinde bir köşeye çekilip ağlayarak kendini sezercik zannetmek.

sigara poşeti ile kara sinek yakalayıp sonra kanatlarını koparıp karınca ile kavga ettirmek.

yeni alınmış boncuklu tabanca ile salondaki lambayı kırmak.

kibrit çöpü ile araba tekerlerinin havalarını indirmek.
bayram ziyaretine gelenlerin arabalarının egzoslarına limon ve sakız sıkıştırırdık. ama olay hala aydınlatılamadı.
anne-babanın yatak odasındaki gece lambalarının karpuzlarını çatır çatır kırmaktır. he bunun asıl salak olan kısmı? yazarın henüz 2 3 yaşında olması; o zamanın meşhur reklam şarkısı 'duru sabun fax kârlı sabun' eşliğinde reklamı izlerken, reklamdan etkilenerek orada çat çat diye vurulan sabunlar yerine lamba karpuzlarını tercih etmesidir. * * * *
kırlık alanı yakmak.
büyüdükçe yapılan salaklıkların yanında lafı bile olmayanlar!
mesela;
(bkz: değmeyen bir insan için üzülmek)
evde annemden başka kimsenin olmadığını düşünerek afedersiniz dal daşak tuvaletten salona doğru "anneeeaa bittiiiii..." narası eşliğinde fırlamam ve evde bulunan misafirlerle göz göze gelmem sonucu düştüğüm rezil durum... evet tam da bu...o günden sonra artık işemekten korkuyorum...
yaklaşık dört yaşında iken,
mahallenin en dayı horozunu tavuklarının yanında kovalamak suretiyle, horozu dellendirmek ve akabinde horozun gaza gelip seni kovalaması durumudur.

gerçi sonra kesip yediler her halde o horozu ama, 'anneee' diye çok hızlı koştuğumu biliyorum... bi bakıma, horoz hala galipmiş gibi geliyor bana.
öpüşünce çocuk olur sanardım ben. *
trabzonu bölge sanardım ben de. karadeniz gibi marmara gibi.
öpüşmenin nasıl olduğunu anlamak için kolum ile öpüşmeye çalışmıştım.
Kolonyayı suyla karıştırıp, içmek. Sadece biraz boğazım yanmış, az da başım dönmüştü.
kardeşine kızdırılmış maşayla dokununca ne olacağını merak etmek. 4 yaşında yapmıştım. kardeşim uyurken, valide mutfaktayken, sobada maşayı kızdırıp çocuğun yüzüne basmıştım. sırf meraktan. bi mevzu yoktu. merak ettim aq. sonra da oturup onla birlikte ağlamıştım. çocuğun suratında hala ufak bir iz var. benim psikopatlık (ya da salaklık diyelim) eserim.
misket yüzünden mahalle kavgası çıkarmak.
boncuklu tabancayı arkadaşın yüzüne sıkmak.
tenefüs zili çalar çalmaz dışarı koşmak...
diye uzar gider bu liste.
yeni yapılaşmaya başlayan sokakta ki inşaatlara çıkıp 2. katın balkonundan hemen önündeki ve 1. kat seviyesinde ki kumun üzerine atlamak. salaklıktır ama çok da keyiflidir. sol el bileğimin çatlamasına neden olmuştur ayrıca.
çoçuk; anne bu ne.Anne; balık oğlum sonra tekrar anne bu ne balık oğlum sonra bi daha anne bu ne köpekk çoçuk; anne hani bu balıktı.
kum kovasını alafranga tuvalet yapıp, üstüne oturup şarrrrrrrrr tak tak tak diye sesler çıkarmak.