bugün

--spoiler--
Göğü gücümüzle biz kurduk ve onu biz genişletmekteyiz
--spoiler--

evrenle ilgili gerçeklere atıf yapan ayettir.

(bkz: big bang)
planc teorisi.
evrenin genişlemesinin keşfinden önce yapılan çevirilerde "Ve biz, gökleri kurduk kudretle, onlardan daha üstününü, daha büyüğünü kurmaya da gücümüz yeter." tarzında geçen ayet, bu keşiften sonra "Göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz." tarzına dönüşen ayettir. kuran apaçıksa gibi muhabbetlere girilmesine gerek yoktur ama bizzat arapça bilen bir arkadaşın kelime kelime çevirmesini arzu ederdim.
iman etmek için bu ayet tek kanıt olmaya yeterlidir.

1400 sene önce, arabistan çölünde yaşayan birisi, evrenin sürekli genişlediğini nereden biliyordu?

biliyorsa ona bu bilgiyi veren kimdi?

daha bu sözler yerine neye inanacaksınız?
müslümanların zırt pırt "bak kuran ne kadar bilimsel" diye önümüze koyup durduğu ayet.

ulan adama sormazlar mı madem evrenin genişlediği kuranda yazıyordu neden kaç milyar müslüman bu zamana kadar söylemedi de ilk amerikalılar buldu. o zaman bunu bilime ilk siz kazandırsaydınız, adamlar icat yaptıktan sonra "bu bizim kitapta zaten varmış ya" diye ortaya çıkıp duruyorsunuz.

üstelik ayetin anlamı o bile değildir, @6 gayet iyi açıklamış.
insan istediğine inanır al sana onlarca ilahiyatçıdan kurumdan çeviri.

http://www.kuranmeali.org...urani_kerim_mealleri.aspx

edit:

herkes yalan söylüyor bir siz doğru söylüyorsunuz zaten..
Haydi ordan. 40 yıl doğuda tıllo da, ohın de medrese hocalığı yapmış hocalara tercüme ettirdim bu ayeti. " genısletmekteyiz " bu kur an dan ziyade arapça nın tercumesıdır.

Ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn(mûsiûne).

1. ve es semâe : ve sema, gökyüzü
2. beneynâ-hâ : onu biz bina ettik
3. bi eydin : bir kudretle, büyük bir kuvvetle
4. ve innâ : ve muhakkak ki biz
5. le : elbette
6. mûsiûne : genişletici olan
"Aşılayıcı Rüzgârlar gönderdik. Derken gökten yağmur indirip onunla sizi suladık. Halbuki o suyu hazinelerde depolayan da sizler değilsiniz "

Hicr 22.

Al sana anlamı 19. Yüzyılda anlaşılmış bir ayet daha. Araştır bakalım rüzgarların polenleri taşıyarak ağaçları asıladıgı hangi yüz yılda anlaşılmış?

Siz ışığı söndürmuyorsunuz. Işığı görmemek için gözünüzü kör ediyorsunuz.
Arkadaşlar şuan meallere bakıyorum muisun kelimesini genişleticiyiz olarak çeviren bir topluluk var bir de başka şekilde çeviren var. ama genişleticiyiz olarak çeviren keşiften once yaşamış bir insan bulamadım. Tefsirinin arapçanın don lastikliği kıvamında olmasından dolayı mucizelere delil gösterilebildiğini düşündüğüm ayet. Biri üstüme ışık atsın arap sen atma.
Ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn (mûsiûne).

ayeti kelime anlamları ile inceleyelim.
1. ve es semâe : ve sema, gökyüzü
2. beneynâ-hâ : onu biz bina ettik
3. bi eydin : büyük bir kudretle, büyük bir kuvvetle
4. ve innâ : ve muhakkak ki biz
5. le : elbette
6. mûsiûne : genişletici olan

şimdi de iki çevrimini paylaşalım.
1. çevrim: ''Göğü kendi kudretimizle biz bina ettik ve biz elbette genişleticiyiz.''
2. çevrim: ''Evreni güç ile inşa eden Biziz; ve şüphesiz Biziz onu istikrarlı bir şekilde genişleten.''
isteyen daha fazla çevrimi inceleyebilir.
çevrimlerde ''semâe'' kelimesine anlam olarak hem ''gök'' hem de ''evren'' tercihi yapılmış, bu tercihlerin yapılmasında bir engel yok çünkü; kuran da bir çok ayette ''... odur gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri yaratan...'' ibareleri geçer (örneğin; hicr süresi 85. ayet) bu ibarelerden anlaşılıyor ki bütün yaratılanlar bu şekilde tarif ediliyor. yani evren/kainat tanımı bu şekilde yapılmıştır, bu durum iddia edildiği gibi kuranın anlaşılmazlığını değil, iyi araştırılması gerektiğini gösteriyor, peki bu farklı manalar neden var? sorusu kaçınılmaz oluyor, yanıtı şudur; meal çevrimini yapan kişiler anlam çeşitliliğinden birini tercih ediyor, kimisi metne sadık kalmayı tercih ederken kimisi de metni değil kelimenin kalıblaşmış halini yazmayı uygun görüyor bu yüzden kelime farklılığı oluşuyor.
kuranda ''bu kitap apaçık bir kitaptır'' ifadeleri vardır fakat kuranın açıklığının anlaşılması için bir emek harcanmalıdır bu her kitap için hatta her iş için geçerli olan bir gerekliliktir.

enbiya süresi 30. ayette bu konu ile ilgili bir diğer ayettir, dolayısıyla bu konu ile ilgili olarak bu ayeti de diğer ayetlerle beraber düşünmeliyiz. bu ayette de çok net bir şekilde göklerin ve yerin birbirinden ayrılmasından bahsediliyor. dikkat edin ayet ''gökler'' diyerek bir çoğulluğu anlatıyor.
''inkâr edenler, göklerin ve yerin birbirine yapışık olduğunu, bizim onları ayırdığımızı ve bütün canlıları sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Buna rağmen inanmayacaklar mı?'' (enbiya 30)

şimdi yukarıdaki bilgileri zariyat süresinin ilgili ayetleriyle ispatlayalım ve ''semâe'' kelimesini gök anlamlı kabul edelim.
zariyat 47. ayet: ''Göğü kendi kudretimizle biz bina ettik ve biz elbette genişleticiyiz.''
zariyat 48. ayet: ''Yeryüzünü/yeri de kalacak bir mesken yaptık. O yeryüzü kalacaklar için ne güzel bir yer.''
bu iki ayet beraber okunulup düşünülmeli, aynı konuya ait olan bu ayetlerde göğün genişletildiği beyan edilmesine rağmen yer ile ilgili böyle bir bilgi verilmiyor ve bir ayrım yapılıyor buradan da anlaşılıyor ki ''yeryüzü'' dünya, gök ise dünya harici mekandır. ''gök'' kelimesi ayetlerin bir bütün olarak incelenmesi sonucu hem bilinen anlamda görünen gökyüzünden hem de görülmeyen sınırlandırılamayan evren için kullanılır bu nasıl anlaşılır diye sorulursa, benim yukarıda yaptığım gibi bu konu ile ilgili hicr 85. ayeti, zariyat 47. ayeti ve enbiya 30. ayeti hatta ilgili diğer ayetleri (yazı çok uzun olacağından hepsini yazamıyorum) birlikte inceleme ile olur, cımbızlama kelimeleri seçerek anlamları kendi fikrimize göre değiştirerek olmaz.

genişletme eylemi ayetin metnine göre de, teleskoplarla incelenen bilime göre de devam etmektedir.

bilim, bu bilgiyi 1920' li yıllarda ortaya çıkarılan büyük patlama ( big bang teori) ile ve 1929 yılında edwin hubble ve arkadaşlarının çalışmalarıyla ortaya çıkardı.
insanlar çağın düşüncesinden bağımsız değildir, kuranı yorumlarken çağlarından kişisel bilgilerinden veya fikirlerinden etkilenirler, bu fikir veya bilgi yanlış olabilir bu da kuranın anlaşılmasının önündeki bir engele dönüşebilir,

bu ayet özeline gelirsek zariyat 47 ayeti genel olarak eski meallerde genişletiriz anlamı verilmemiştir. çünkü o dönemki bilgiye göre bu muhaldir. fahrettin razi, zemahşeri, Elmalılı hamdi yazır gibi bazı alimler de genişletmek anlamını vermişlerdir fakat bunu mecaz olarak anlayıp;
1. Bizim kudretimiz çok geniştir, her şeye yeter.
2. Yarattıklarımıza rızkı genişletmiş bulunuyoruz.
3. Yağmur yağdırmak suretiyle yeryüzünde geniş imkânlar meydana getiriyoruz.
4. Zenginlerinize geniş imkânlar vermiş bulunuyoruz.
5. Halkımıza karşı geniş lütuf ve ihsan sahibiyiz. (bk. Şevkânî, V, 105; Elmalılı, VI, 4542-4543)

yorumlarını yapmıştır. peki kim doğru söylüyor bana kalırsa hepsi. çünkü kurandaki ayetleri tek bir anlama gelecek şekilde sınırlandırmamak gerekir.