bugün

kendisinin öküz *, ne demek istediğini herkes anlayamıyor ama biz severek okuyoruz diyenlerin daha bir öküz oldukları yeni yetme laik gençliğin favori yazarı. bir pkk saldırısını futbol maçına benzeterek ne kadar adi ve basit bir insan olduğunu açıkça göstermesine rağmen hala kendisini ve yazısını savunmaya kalkan yavşak*lar bulunmakta.
anlayış olarak, giderek mücadele ettiğini iddia ettiği insanlara benzediğini düşündüğüm, popülarite ile yozlaşmış, bir zamanların çılgın türk ü.
yılmaz kardeş, silkin ve kendine gel.
sen bu değilsin.
dolar konusunda süper yazısı ile alkışlanacak süper yazar . tek okunacak yurtsever yazar.
her gün bir başka döktüren hemşehrim.
kendisini eskiden daha çok severdim. ama muhalif gazetecilerin tutuklanmalarından biraz çekinmiş olacak ki, artık daha yuvarlak yazılar yazmaya başladı. artık eleştirir gibi yapıyor, ancak çok yuvarlak, her yere çekilebilecek bir üslüpla. sanki her yazısına kendisini kurtarabilecek, "aa yanlış anladınız ben onu kastetmedim" diyebilecek bir şeyler serpiştiriyor.
geçirmek istediğinde sağlam geçiren yazar.

ironi nin dibine vurup, gerçekleri bizim gözümüze soka soka anlatan yazar.

öyle güzel anlatır ki ilkokul mezunu da anlar yazdığını master yapanı da..

ha işine gelmeyen hiç anlamaz o ayrı mesele.
yine giydirmiş, giydirmek hafif kalır geçirmiş...yok yok adeta sikmiştir;
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/18725579.asp
okurlarının ak parti düşmanlığından beslenen lavuğun teki.
yazılarına kendine has ironi ve mizahı koyarak sıkıcı köşe yazarları arasından sıyrılan yazar. Ayrıca sayesinde genç nesil köşe yazılarını sever oldu facebookta sürekli yazılarının paylaşıldığını görüyorum ve henüz bugünkü yazısı olmamış beğenmedim fikir yapıma uymuyor dediğim bir yazısı çıkmadı. ilk röportajım diye bahsettiği izmir hayvanat bahçesindeki fili yazarken nerdeyse uğur dündar dan bahsedio sanmıştım. file olan sevgisini öyle güzel yazmışki uğur dündarı ancak bu kadar çok sever.
16 eylül 2011 yazısında devlet * kurumlarının ne halde olduğunu özet bir dille açıklamış olan hürriyet yazarı.

buradan da okunabilir: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/18743082.asp
muhteşem ayarları üstüste vermiş müthiş insan.

--spoiler--
(çin halk cumhuriyeti ankara büyükelçisi ekselansları xiaosheng gong’a iletilmesi ricasıyla.)

*
sevgili şiao, hatırlarsın...
beibei
jingjing
huanhuan
yingying
nini
pekin olimpiyatının maskotlarıydı onlar; balık, panda, antilop, kırlangıç ve alev... denizi, ormanı, toprağı, gökyüzünü ve olimpiyat meşalesini sembolize ediyorlardı. aynı zamanda... çin kültüründe “balık” bereketi, zarafeti; “panda” özgüveni, iyimserliği; “antilop” sürati, sağlığı; “kırlangıç” özgürlüğü, dostluğu; “ateş” ise samimiyeti, coşkuyu temsil ediyordu.
*
i̇simleri enteresandı. çince bilmeyen dünya çocuklarının ilgisini çeksin, kolayca akıllarında kalsın diye, tek heceli kelimeleri iki kez tekrar ederek söylüyordunuz...
ve, bu nakaratlı heceleri tek tek yan
yana dizdiğinizde, ortaya şu cümle çıkıyordu: bei jing huan ying ni.
*
yani?
pekin’e hoş geldiniz!
*
gergin bakışlı, standart suratlı tiplersiniz ama... muzip muzip gülümseyerek, dünya çocuklarına verdiğiniz sürpriz mesajdaki “zeka”ya hakikaten şapka çıkarmıştık.
*
maskot sanmıştık... halbuki, dünyaya ni’çin tur bindirdiğinizi anlatıyorlardı.
*
aslında, biz de bi zamanlar böyle, sevimli maskotla başlardık eğitime...
cin ali’miz vardı. çöp çocuk... gövdesi, kolay çizelim diye çizgiden ibaretti. maceralarını takip eder, eğlene eğlene okumayı sökerdik. haşarı, yerinde duramayan... sorgulayan, araştıran bi çocuktu. okumayı öğretir, arkadaşlığı, hayvanları, doğayı sevdirirdi. kırlara gider, okula gider, hayvanat bahçesine gider, tatile giderdi ama... lakabı cin olmasına rağmen, dini mevzulara hiç girmez, camiye gitmezdi mesela... e layığını
buldu. 2005’te müfredattan çıkarıldı.
*
çünkü, vizyonumuz değişmişti...
çizgi kahramanlarla olmazdı, ciddi işti.
başbakanımız bizzat eline tebeşir aldı.
geçti karatahtanın önüne...
milli eğitim’in sembollerini yazdı:
oku
düşün
uygula
neticelendir.
*
baş harflerini diz...
odun
*
ve, bu vizyonla...
dün okullarımız açıldı.
tebeşir çin malı.
kalem, kalemtıraş, silgi...
defter çin malı.
matara çin malı.
abaküs, kalem kutusu, kuru-sulu-pastel boya, beslenme çantası, yapıştırıcı, mürekkep, karatahta, sınıf duvarlarına asılan harita, termometre, kâğıt, karton, dosya, kravat, her 10 okul çantasının 9’u... korkma sönmez bu şafaklarda filan, türk bayrağı ithal ediyoruz çin’den.
*
dolayısıyla şiaocuğum... senden ricam, bi tane “çin ali” icat edin de, odun’su eğitimimiz eksik kalmasın kardeşim.
yılmaz.
--spoiler--
zavallı dolar adlı yazısında yine haklı bir tespit yapmış olan mizahi yazılarını ilgiyle takip ettiğim hürriyet gazetesi yazarı.

yazıya burada ulaşabilirsiniz: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/18814382.asp
tarafsız olması gerekmemektedir.
mizahı güzel ama fikirleri beş para etmez yazardır. bir karikatür dergisinde yazmasını yeğlerim.
enter tuşu sökülesice köşe yazarıdır.
yazilari ile okurlarinin zeka seviyesine tam olarak hitap eden yazardir. Genelleme yapmaktan haz etmem ama bu turkiyenin sosyalist sporunun zeka seviyesinin ne denli geri kaldigini her yazisinda bana ilan eden hurriyet yazari.
cok saglam kalem diyolar, bugun yine dokturdu diyolar, harika tespit diyorlar yazdiklarina ve ben sadece guluyorum.
köylülük ve şehirlilik arasında kalmış canlıların anlamakta zorluk çektiği yazar. bende onları anlamıyorum gerçekten nesiniz siz? sanata karşı çıkarsınız, spora karşı çıkarsınız, teknolojiye karşı çıkarsınız, kadın erkek eşitliğine karşı çıkarsınız. daha doğrusu iyi ve güzel olan herşeye karşı çıkarsınız. tutturmuşsunuz saidi nursi başka bi bok yok hayatınızda.

ortaçağ hristiyanları kadınları yakarak öldürürlerdi, 21 yüzyıl müslümanları kadınları ya canlı canlı gömerek ya da taşlayarak öldürüyor. sonrada çıkıp demokrasi felan diye bağrışmazlarmı.

en iyisi siz boş verin yılmaz özdil e küfür edip demokrasiyi istemeyi. amerikaya kulluk etmek çok daha erdemli bir davranış. cia in evinde kalmak çok daha haysiyetli bir davranış.
hürriyet gazetesinde yazmakta olan izmirli köşe yazarı.ayrıca (bkz: twitter tarzı yazar) da diyorlar.
adam milyonlarca insana kufur eder, onu sevenler ona yapilan elestirilere kufur diye kizar. Hepinize benden alkis.
sevmeyenlerinin aklı başında eleştiremedikleri yazar..

kardeşim eleştirecek kadar kültürün, bilgin ve birikimin yoksa sus.. ki adam sansınlar.. ne o öyle harflari ve kelimeleri alt alta yazmalar falan?
Şahane bir yazardır.Okurları yazılarını büyük ilgiyle takip eder ayrıca üslubunun çok iyi
olmasından dolayı 'beni okuyun' der.
Telefon...
"Yılmaz?"
"Evet?"
"Ekrem ben... izmir'den."
"Vaay, ağabey hayırdır?"
Aynı muhitin çocuğuyuz. Kardeşi,
üniversiteden arkadaşım. Ekrem
ağabey, bizden 7-8 yaş büyük...
Hayli oldu, görüşmeyeli.
"Şırnak'ta 5 şehit varmış."
Gazeteciyiz ya...
"Maalesef ağabey, mayın."
Sesi kırılıyor aniden.
"Tolga orada..."
Oğlu.
Ağlıyor kapı gibi adam... Belli ki o
ana kadar zor tutmuş kendini,
boşalıyor, ağlıyor...
"Var mı şehitlerin arasında ismi?"
Çok soru duydum da... Bu kadar
ağırı...
Gırtlağım düğüm.
Tolga...
Gözümün önüne geliyor hergele.
Okumuyordu kız peşinde
koşmaktan, hatırlıyorum... Demek
asker, Şırnak'ta.
Baba izmir'de.
Ben çaresiz.
Geveliyorum, saçma sapan,
"bilmiyorum ağabey, henüz isimler
açıklanmadı, sen sağlam dur, o
yoktur inşallah."
Diyorum ama... Utanıyorum
verdiğim cevaptan aslında... Bu
kadar arsız bir temenni olabilir
mi? Tolga değilse, Hasan, Hasan
değilse, Murat... illa ki, bir babanın
evladı... illa ki, bir ananın kuzusu...
"inşallah seninki değildir" denebilir
mi? Diyorum.
Yerin dibine geçerek...
"Öğrenirsen, arar mısın?" diyor.
Biraz daha saçmalıyorum...
Kapatıyoruz.
Sigarayı bırakmam mümkün değil.
Saldırıyorum hemen, oraya
buraya. Yok. isim yok. Bir yandan
da, düşünmek istemediğim
durumu, düşünüyorum... Ya
Tolga'ysa... Ne diyeceğim yani,
telefon açıp? Ne diyor acaba,
şehit ailelerinin kapısını çalan
komutanları? Kaç bin defa
yaşadılar bu durumu...
"Vuruşmak daha kolay, inan"
demişti bir subay bana, "analar, o
haberi duyunca, öyle bir bakar ki
sana, o gözleri ömrünün sonuna
kadar unutamazsın..."
Hiç anlamamışım ne demek
istediğini, bu ana kadar... Öküz gibi
dinlemişim meğer.
Saat 12.45...
Şehit sayısı, 6'ya çıktı.
Saat 13.33...
Anadolu Ajansı duyurdu. Başbakan,
"5" askerimizin şehit olması
nedeniyle Genelkurmay Başkanı'na
başsağlığı mesajı göndermiş.
Şehit 6... Başsağlığı 5.
Evlatlarımızın öldürülme hızına bile
yetişemiyorlar... isimler hâlâ yok.
Bir umut, haber kanallarını
zaplıyorum...
Cannes film festivali var, bir
tanesinde.
Öbürü, borsanın hacmini anlatıyor.
Saat 13.55... 14.07... 14.23...
Çalmasın diye dua ediyorum.
Çalıyor.
Bu sefer yenge.
Baba atmış kendini sokağa,
dayanamamış beklemeye. Ana
yüreği sarılmış telefona.
"Var mı?"
Nasıl çıktı ağzımdan, bilmiyorum...
"Yok abla, ben de tam sizi
arayacaktım, şükür ki yok, isimler
hep başka."
Bir çığlık ki, anlatamam.
Ekrana oturuyorum...
Parmaklarım hiç olmadığı kadar
dermansız, tuşlar hiç olmadığı
kadar ağır.
Gözüm televizyonda... Hayat, lay
lay lom arkadaşlara... Hiçbir şey
olmamış gibi.
Umursamaz. ilgisiz... Neşeli hatta.
isimlerden ses seda yok. Tek
bildiğimiz, 6 koçumuz daha düştü.
Rakamdan ibaret...
Kaç bin baba bekliyor acaba şu
anda? Kaç bin ana? Eş, nişanlı,
sevgili? Böylesine bir utançla yazı
yazmadım bugüne kadar...
Aklım yalanımda... Kulağımda çığlık.
Ve, saat 15.05... Tolga yok, Vedat
var.
Vedat Dayıoğlu, Antalya.
Bayram Bolat, Konya.
Atıf Günkan, Niğde.
Bekir Çakır, Adana.
Mahir Yıldırım, Aydın.
Samet Kırbaş, istanbul.
Kulağımda çığlık.
YILMAZ ÖZDiL.
1
2
3
4
5

2011
2012...
batıni olarak bizlerin anlayamayacağımız boyutta zeki, yine algılayamadığımız şekilde vatansever yazar.
zira zahiren akıl yönü malum, vatan hususunda ise karayılan ve apo ile aynı çizgide görüntü sergiliyor.
yazının başlığını doğru atan ama yazının içeriğini katleden yazardır.
(bkz: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/18572826.asp)
harika bir yazardır kendileri. okurken hem eğlenip hem öğreniyorsunuz.