bugün

gariban içicinin mezesidir.
ayak üstü iki tane çakıp gidecek tiryaki mezesidir. bazen biraz leblebi bazen bir erik olarak değerlendirilebilir. sokakta hayvan barsağı içine şarap yada rakı dolduran satıcılar tarafından tek olarak satılan alkolün yada meyhanedeki masalara geçmeyip, hemen fıçı üzerinde içilecek 2 kadeh şarabın dostudur.
ayaklı meyhanelerin mezesidir. günümüzde birçoğumuz, rakının yanına illaki atıştıracak bir şeyler ararız. şahsen bu benim için şart değil ama tıklatmalık gıdalar olursa daha da lezzetleniyor bu meret. şimdi gelelim esas konumuza, yani yumruk mezesine.

reşat ekrem koçu'dan gelsin;

“ayak takımı için … bir de ayaklı meyhaneler vardı. ayaklı meyhaneler seyyar içki satıcılarıydı; ekseriyetle ermenilerden olurdu; dükkânı, tezgâhı, fıçısı, ustası, sakisi hep kendisiydi. bellerine ucu musluklu, içi rakı veya şarap doldurulmuş gayet uzun bir koyun bağırsağı sararlar, sırtlarında bir cüppe, cüppenin iç cebinde bir kadeh olur, omuzlarına da alamet olarak birer peşkir atarlardı. ayaklı meyhaneler en çok bahçekapı ve yemiş iskelesi, galata ve civarında dolaşırlardı. müşterilerini gördü mü etrafı kollayarak bir bakkal veya manav dükkânına girer, kuşağının arasındaki musluktan kadehi doldurup peşi sıra giren müşterisine, vucudunun hararetiyle ısınmış içkiyi sunardı. kadehi bir yudumda yuvarlayan baldırı çıplak ayyaş da ya bir üzüm tanesini yahut mevsimine göre bir meyveyi meze yapardı; çoğu da ağzını elinin tersiyle silip gider, buna da 'yumruk mezesi' denilirdi.”

sözün özü; rakıdan esaslı bir yudum aldıktan sonra, yumruğunuzun dışıyla ağzınızı silmenize "yumruk mezesi" denir.
her çeşit içkinin mezesidir.