bugün

hayata yeniden başlamak, en beyazından yeni bir sayfa açmak, hayat tam bitti derken, yeni umutlarla hayata sarılmak, yeniden hayata merhaba demek, yenilenmek, tazelenmek.
aklında tadılamamış saatlerin izi kalmış; üzerindeyse olunamamış kişilerin ağırlığıyla yaşayan her insanın hayatında en azından bir dönem yoğun bir şekilde arzuladığı hayata yeniden başlama tutkusu. ütopyadır bu çoğunlukla, hayaldir. çünkü alışkanlıklar yerleşmiştir günlere, akıldaysa, "değiştirmeye, yeniden başlamaya çalıştığında ne oldu hatırlıyorsun" diye konuşan pis bir sırıtışın sesi. insanın her gün yeniden doğduğu, her güne beyaz bir sayfa ile başladığı ise kuyruklu bir yalandır. kuyrukludur, çünkü dünden kalma konuşmalar geziniyordur kulaklarında. kuyrukludur, çünkü unutmak sanıldığının aksine o kadar da kolay değildir. her daim tatlı bir fikirdir günün birinde yeniden sıfırdan başlayabileceğini düşünmek.*
her sabah sağ salim uyanabilmiş olmaktır. insan hayatında ki her gün yeni bir doguştur. Eski hatalarını tekrarlamama yetisinin elinde olduğu yeni bir doğuş.
kendini yeniden yine iyi hissetmek için bir sebep bulmak ve böylece tekrar varolduğunu hissetmek. bir nevi kişinin kendini daha iyi hissettirme politikası.
korksanızda o an gelir işte..kabuslar artık sonsuza kadar bitecektir belki..belki hayaller de bitecektir o göz açılmazsa eğer..çünkü açılmazsa asla yeniden uyanışlar ve uyumalar olmayacaktır..bir sedye vardır bir de beyaz bir çarşaf üzerinizde..yüreğiniz isyanlarla dolu olsa da kimseye anlatamazsınız o an.sadece elinizi tutan, tutamasa bile uzaklardan sesinizle yetinenlere iyi görünmek zorundasınzdır..insan sadece kendi hayatını yaşayamıyorkii..kimse sizi yalnız bırakmak istemez o an..daha çok daha sıkı tutarlar elinizi..sanki sıkı tutunca gitmeyekmişsiniz gibi..parmaklarınız buz
gibi olur kan gitmemeye başlar..uyuşur elleriniz..hem insanların sevgisini hissetmekten hem de ya "yeniden doğmak" olmazsa diye dolar gözler..hem korkudan hem sevinçten..kolunuza sayamadığınız kadar iğne ve ilaç girip uyuturlarken sizi kendinizi ordakilere emanet etmekten başka şansınız yoktur..ve son bir bakışınızı hatırlatır elinizi hiç bırakmayan dostunuzun söylediği..yeniden doğmalıyım der gibiydin gözlerin kapanırken..öyle masum öyle savunmasız..devamında tanrıya minnettar kalınacak bir istektir bu..
kabuğu kırmanın zamanı gelmiştir. taktığınız onlarca maskeyi çıkartıp atma, hatta yakma zamanıdır. çevrenizdekilere onları yeni yeni tanıyormuşcasına uzak durabilirsiniz bir an. hatta onlar buna anlam veremezler bile. ama siz bilirsiniz ki kabuğunuz çatlamış, gün ışığına çıkma zamanınız çoktan gelmiştir. az ama öz, sade ama yalansız bir hayata başlarsınız. unutmazsınız ki o anı kurtarmak için söylediğiniz tek yalan bir gün gelecek en güzel anların, anıların sonu olacaktır. kulağınıza küpe olur kabuğunuza çekilmeden önce yaptığınız hatalar ve sonuçları. "işte ben" cümlesi eşliğinde derin bir nefes alırsınız ağırlığın vermiş olduğu etkilerden kurtularak. güneş hiç o kadar pırıltılı gelmemiştir uzun zamandır, en güzel mavi gökyüzündedir şimdi. yeniden merhaba dersiniz hayata, içiniz kıpır kıpır.
trt'nin, hükümetin isteği ve zannımca iyi bir hamlesiyle devrin komünist zâlim bulgar hükümetine ayar verme maksatlı çektiği tv dizisi... mine çayırkızı* * oyna(r)dı bunda aysel özgür kişisini.. sonra aralık 1987'de dışişleri bakanlığı'nın isteği ve bulgarların 'yeter vurmayın' feryatları neticesinde yayından uçurulmuş idi...
eski yaşamı ve yaşanmışlığı geride bırakıp sıfırdan başlamak...
ben koca bir çınardım.

zamanla dallarım ağırlaşmıştı.

yemyeşildim.

yaşam doluydum.

ve o geldi.

melek dediğim, lakin yalancı bir mum alevinden öte geçmeyen insan geldi.

dallarım yemyeşildi benim. milyonlarca yaprağım vardı.

hayattı onlar.

hayatlarımdı.

ve o geldi.

onun gelmesiyle, yapraklarım, çoğalması gerekirken hepsi birer birer sararıp döküldüler köklerimin yanıbaşına.

insafsızdı o insan. vicdanı yoktu. ve tamamiyle doğru olduğunu düşünüyordu.

yanılmıştı.

o, vücundaki sevgi dediği zehri su niyetiyle köklerime yedirdi.

sararıp soldum.

bu çınar o kadar yaşlandı ki, artık esen rüzgarın farkında bile değildi.

zamanla o rüzgar da köklerimdeki yaprakları alıp götürdü yaban ellere.

her bir yaprağımı ayrı bir yere saldı.

her düşüşün sonundaki yeniden doğuş görkemli olur. ve o yeniden doğmanızı sağlayan insan genellikle sizin hayatınızın aşkı olur. gerçekten gözleriniz kör değilse ve hala görme yetinize güveniyorsanız, o insanı tanırsınız.

bu çınarın yaşam umudu kalmamışken, bir "deli" çıktı ortaya.

kanıtladı her şeyi bana.

bana bir insanı düşüşten çeken ellerin illa ki sevgilinin elleri olmayacağını gösterdi.

bu "deli" tüm yapraklarımı tekrar buldu, "sevgi" dediği, benim unuttuğum bir kavramla tekrar yapıştırdı dallarıma.

teker teker.

şimdi bu çınar, kendisini çok daha iyi hissediyor. yanında olan "deli"yle mutlu, dahası hiç bu kadar iyi hissetmemişti.

fakat kim bilir..

belki o "deli"nin elleri, sadece yaşamı değil, aşkı da getirmiştir tekrar.

kim bilir..
yeniden doğmak , uyandığımız her gün bize verilmiş bir armağandır. Sadece tek yapmamız gereken farkında olmaktır. Yaşamanın ne kadar harika olduğunun , mucizevi olduğunun farkında olmamız gerekmektedir. bunun için insan olumlulukla durulanmalıdır.
(bkz: aysel özgür)
Kendi miladını yaratmaktır.

çizgilerini çizmeye karar verdiğimiz anlar vardır hani; asıl doğum tarihinden sonra pırıl pırıl bir yaşam. bir gelincik tarlasında, günebakan çiçekleri arasında.
geçmişte yaşadığı her şeyi tüm anılarını geride bırakmak, yeniden doğan sen belki de sen değilsin, yok oldun belki de, boşa yaşadın.
yeniden doğsam bu kafayla söyle böle yaparım, şunu bunu yaparım durumudur. bir bokda yapmazsın açıcası harbiden böyle bir döngü var.
" Yeniden doğulmaz. Doğsan bile ne olacak? Seni iki senede, iki sene de değil, iki günde aynı insan ederiz. Aynı kendini düşünen, aynı haris, aynı kıskanç, aynı kötü huylu, aynı sarhoş, aynı budala oluverirsin. "
ikinci kez doğuyorum galiba. Fikirlerimle, düşüncelerimle. Ya da ergenlik zırvalarından biridir belki de bu. Ölümüne okumak istiyorum ve sürekli yazmak. Sonra yazacak bir şey bulamıyorum. Okumayı da bıraktığım oluyor arada. Herkesleşiyorum. Boş bir yaşama merhaba diyorum tekrar. Basit acılara, alışkanlıklara. Hayaller kuruyorum her gece ve unutuyorum ertesinde. Binlerce plan dönmekte kafamda her dakika. Bazen gerçekten adam olacaksın sen diyorum kendime. Bazense kalbimi söküp atmak geçiyor içimden. Fikirlerim düşmanım oluyor bazen, saldırıyor alışkanlıklarıma, inançlarıma. Bir orta yol bulamıyorum. Çıldırıyorum bazen ve duruluyorum sonra. Farkettim lakin. Nasıl bir ben olacağıma kendim karar verebilirim. Kendi yolumu çiziyorum yavaş yavaş. Bazen bir adım atıyorum ileriye, durdurmak istiyorlar. Pes ediyorum arada. Sonra tekrar deniyorum. Bazen korkuyorum yeni bir adım atmaya ve öylece yerimde sayıyorum. Evet ben yolumu çiziyorum herkes gibi. Ama herkes gibi aptalca çizmek istemiyorum. Umarım çıldırırım bir gün. Belki rahatlar zihnim.
6 eylül 2019
Buda benim dönüm noktamdı
Burdan geçmiş hayatımın amk
Übermach olma yolunda tam gaz.
(bkz: ölmeden dirilmek)