bugün
- sokak hayvanları uyutulacak39
- gecenin şarkısı8
- rusların en iyi olduğu şeyler26
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi16
- iran'ın teşekkür mesajında türk bayrağı koymaması14
- erkeklerin sözlükte durma nedeni12
- hangi sözlük erkeğiyle evlenmek istersin8
- spor salonuna gitsem erkekler popoma bakar mı27
- ismail kartal15
- icardi190534
- unutulan ünlüler11
- işid'in bütün yaptıkları meşrudur10
- karınızla gratise gider misiniz12
- sokak köpeklerini isteyen evinde baksın9
- fazla bilinmeyen harika şeyler8
- ankarayı öven tip18
- mert hakan yandaş20
- anın görüntüsü11
- manyak olmaya karar verdim10
- galatasaray12
- kitap okumanın zararlı ve gereksiz olması14
- age of empires'in üstüne oyun var mı8
- kaza yerinin tespiti iran ihası tarafından yapıldı8
- bugün üike olarak resmi yastayız12
- şeriat ülkesinde bir kadın nasıl öldürülür8
- arkadaşlar damatlık bakıyorum da sizce bu nasıl20
- türk kızları neden gülümsemiyor9
- bir galatasaraylının kulağına fred diye fısıldamak12
- fenerbahçe büyüklüğü11
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı14
- bir şarkı sözü der ki11
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz16
- icardi1905'i silip atmak20
- afganistan yardımlaşma derneği başkanı15
- akpnin hala bedava kek vaadini tutmaması13
- sevgilinin kız arkadaş lobisi10
- escort ile evlenmek11
- şişmanlar ölünce nereye gider9
- ellerim bos gonlum hos10
- kilo almak için bik bikle evlenmek11
- alex de souza vs fred10
- cumhrbaşkanm sizi dünya yenemedi ben nasıl yeneyim15
- cehennemde türkçe konuşulur8
- 19 mayıs 2024 fenerbahçenin bütün oyunları bozması16
- iran'ın depremde yas ilan etmemesi8
- dondurma yalarken erkeklerin sürekli bakması8
- jayden oosterwolde11
- fenerbahçe'nin attığı golde faul olması17
- karınız olsa döver misiniz9
- yeşil gözlü erkek olmak10
"Üstad, sevi dolu aylardayız; yaşım on yedi. Şu umut ve kuruntular çağı dedikleri; inançlarımı, umutlarımı, coşkularımı, şu ozanlara vergi şeyleri dile getirmeye giriştim. Bahar dediğim işte benim. Bu şiirleri okurken, pek öyle burun kıvırmayın sakın. Adım pek duyulmuş değil; ne önemi var ama? Ozanlar kardeş sayılır. inanç dolu, sevgi dolu, umut doludur bu şiirler; hepsi bu. Sayın üstad, üstadım; bana destek olun biraz: Gencim: Biraz el uzatın bana." * *
Yaklaşık yüzeli yıl önce, şairin Theodore de Banvılle isimli birisine yazdığı mektuptan alıntıladım yukardaki satırları. Bu "üstad"ın adına elimde mevcut kaynaklarda rastlayamadım ama Rımbaud adı ve şiiri dünya durdukça yaşayacağa benziyor. Sabahattin Eyüboğlu'nun çevirilerinden okuduğum hayatına ve şiirlerine dair duyduğum yakınlık, Tahsin Saraç'ın çevirdiği mektuplarını okumamla daha da pekişti. Yeteneği saklı tutarak, şair olmakta ayak direyen birinin önce kendisini yani insanı tanımasının gerekirlilik olduğunu öğrendim. Bu arada, birilerinin koyduğu kuralları iş olsun diye uygulayan ve yaşamını zindana çevirenleri tanıdım. Kavramlarla gerçek, ben ile yaşam örtüştüğü an da tanrı ölüyordu, bunu gördüm.
"Gencim:Biraz el uzatın bana" yakarışındaki ümit ve hüzün yüreğimi yakıyor. Gerçek yaşamdan vazgeçip öte yaşam düşüyle kendini ve okuru avutanların "üstad" varsayıldığı dönemler yineleniyor demek ki. Kırılmaların, küskünlüklerin oluşturduğu bu tabloda kımıltıların şiiri ve başkaldırının şairi başrolleri oynuyorlar. Zamanın her diliminde dört mevsim çiçeklenip insanlık bahçesine kimi zaman haz kimi zamansa hüzün salgılıyorlar. Yaşama ve insana özge olanın zorunlu anlatımıdır bu durum. Her bedenin, özellikle şairlerin değişik motiflerle besledikleri inancın, sevginin, ümidin "üstad"lığının olamayacağının göstergesidir. Dili kullanmak, coşkuyu yansıtmak apayrı bir hünerdir. Algının birikimle beslenmesi, harmanlanması sonucu ortaya çıkarılan ürünlerin, söylemlerin yeniliğinden, özgeliğinden söz edilebilir ancak. Kavram ile gerçeği bütünleyen ve yeniden çözümleyenin "üstad" geçinen yargıçlara gereksiniminin olduğunu sanmıyorum. Bu bağlamda, yüzyılların üzerine egemenliklerini kuran "üstad"lar kirli siyasetçilere benziyorlar. Bunların bugünkü yargıları, elli yıl sonrasının yaşam biçimiyle asla örtüşmeyecektir. Basılıp da dağıtılamayan ve yarım yüz yıl sonra bir sandık odasında tesadüfen bulunan Rımbaud'un şiirleri onlarca yıla rağmen nasıl yaşamla örtüşüyorsa, hızını ve ateşini insani öğelerden alan dizeler de bir yolunu bulup günışığına çıkacaklardır mutlaka. Şair ne diyordu:
"Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum
fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş,dipsiz
aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum
yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz
ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum, dalgalar
pamuk yüklü gemilerin ardında gezemem
doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar
mahkum gemilerinin ardında yüzemem". *
Yaklaşık yüzeli yıl önce, şairin Theodore de Banvılle isimli birisine yazdığı mektuptan alıntıladım yukardaki satırları. Bu "üstad"ın adına elimde mevcut kaynaklarda rastlayamadım ama Rımbaud adı ve şiiri dünya durdukça yaşayacağa benziyor. Sabahattin Eyüboğlu'nun çevirilerinden okuduğum hayatına ve şiirlerine dair duyduğum yakınlık, Tahsin Saraç'ın çevirdiği mektuplarını okumamla daha da pekişti. Yeteneği saklı tutarak, şair olmakta ayak direyen birinin önce kendisini yani insanı tanımasının gerekirlilik olduğunu öğrendim. Bu arada, birilerinin koyduğu kuralları iş olsun diye uygulayan ve yaşamını zindana çevirenleri tanıdım. Kavramlarla gerçek, ben ile yaşam örtüştüğü an da tanrı ölüyordu, bunu gördüm.
"Gencim:Biraz el uzatın bana" yakarışındaki ümit ve hüzün yüreğimi yakıyor. Gerçek yaşamdan vazgeçip öte yaşam düşüyle kendini ve okuru avutanların "üstad" varsayıldığı dönemler yineleniyor demek ki. Kırılmaların, küskünlüklerin oluşturduğu bu tabloda kımıltıların şiiri ve başkaldırının şairi başrolleri oynuyorlar. Zamanın her diliminde dört mevsim çiçeklenip insanlık bahçesine kimi zaman haz kimi zamansa hüzün salgılıyorlar. Yaşama ve insana özge olanın zorunlu anlatımıdır bu durum. Her bedenin, özellikle şairlerin değişik motiflerle besledikleri inancın, sevginin, ümidin "üstad"lığının olamayacağının göstergesidir. Dili kullanmak, coşkuyu yansıtmak apayrı bir hünerdir. Algının birikimle beslenmesi, harmanlanması sonucu ortaya çıkarılan ürünlerin, söylemlerin yeniliğinden, özgeliğinden söz edilebilir ancak. Kavram ile gerçeği bütünleyen ve yeniden çözümleyenin "üstad" geçinen yargıçlara gereksiniminin olduğunu sanmıyorum. Bu bağlamda, yüzyılların üzerine egemenliklerini kuran "üstad"lar kirli siyasetçilere benziyorlar. Bunların bugünkü yargıları, elli yıl sonrasının yaşam biçimiyle asla örtüşmeyecektir. Basılıp da dağıtılamayan ve yarım yüz yıl sonra bir sandık odasında tesadüfen bulunan Rımbaud'un şiirleri onlarca yıla rağmen nasıl yaşamla örtüşüyorsa, hızını ve ateşini insani öğelerden alan dizeler de bir yolunu bulup günışığına çıkacaklardır mutlaka. Şair ne diyordu:
"Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum
fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş,dipsiz
aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum
yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz
ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum, dalgalar
pamuk yüklü gemilerin ardında gezemem
doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar
mahkum gemilerinin ardında yüzemem". *
güncel Önemli Başlıklar