bugün

"...Yağmurun sesi insanın sesine benzemez. Sen ne istersen onu anlatır yağmur..."

(Çekilme Suları - Şükrü Erbaş, s.49)
Ne kadar huzurlu olursa olsun, uykumun kaçmasına ve bunun da baş ağrısına neden olmasına sebebiyet veren ses.
en sevdiğim ikinci sestir. sevenler için.

https://rainymood.com/
Yağmurun sesine bak
Aşka davet ediyor
Cama vuran her damla
Beni harab ediyor.
Söz - Müzik: Vedat YILDIRIMBORA.
Sabah kalkınca insanın içine huzur doldurur. Birde böyle ormanlık kışlık evin varsa ve sobaya odun atmak için odunluğa gidersen tadından yenmez.
(bkz: çiş getiriyor) bu yüzden nefret ediyorum sesinden.
aşka davet eder.

muazzez ersoydan gelsin: yağmurun sesine bak aşka davet ediyor.
Hayalimdir
Afrikanin balta girmemis ormanlarinda bi cadirda cay sigara icerken yagmur tanelerinin cadıra vurup o sesi dinlemeyi.
Ruhun bozuk akordunu tamir eden ses. Bu sesi aşağılamak için insanın ruhunun davul ya da zurna olması lazım. Akordu bozulan ruhumuza tamirci yağdıran rabb ne güzel bir rabb. Teşekkürler göklerin kralı.
insana pencereleri kapattıran kulak tırmalayıcı bir ses.
şehirde değilde doğada, insansız-araçsız bir ortamda terapi gibi gelen ses.
Yağmurun sesi tek başına bir şey değildir. yağdığı, çarptığı, çiselediği yere göre çıkarır tınısını.
Mesela bir barakayı sarmalayan brandalara, ya da fakir bir semtin ahşap evlerinin plastik sundurmalarına.
Yağmurun sesi garibanlığA hep daha yakındır.
Bir plazaya gelmez mesela sesi, camları tırmalamadıkça. Asfalt ve betona boğduğumuz şehirdelerse katılaşmış çimento ve zifte dokunup kalır sadece; bir su birikintisine yağarmışçasına.

Ama yağmur en çok, tek göz bir evin damından sızıp gelerek bacanın arasından sızıp; şıp şıp diye eski bir yoğurt kabına yağması ile çıkarır sesini.

Acizliğe. Yokluğa. Garibanlığa yağan yağmurun sesi ile; bize yağan yağmurun gürültüsü aynı şey değildir.

Çünkü yağmur sesi, hayatını nasıl yaşadığına göre herkese kendini farklı dinletir.
Kağıt havlu kartonunu alın
içine çapraz şekilde biiiiir sürü kürdan sokun
içine leblebi dökün

Gayet güzel oluyor.

Patenti benim ilişmeyin.
Yağmurun sesiyle su hanımefendinin sesini birbirine karıştırıyorum. Çok güzel oluyor.
Şu şarkıyı Azra Akın söylüyor sanıp da dinlediğim yıllara gidiyor aklım.

Üç beş yıl öncesine.

Daha bir güzelleşiyor yaşam, kısa süreliğine.

Uzaklaşmaya ihtiyacı olan insanın uzaklaşan her şeyin arkasına takılma isteği?
Selam ben de Hüseyin.
Bir sarkıya tutunmaya çalışıyorum

Edit: kız şarkıyı buraya koymayı unutmuşum ya:d yağmur var istanbul'da, bölünmüş ekranda da şarkı çalıyordu. Ben de entry yaziyordum. Sanki bir an siz de dinliyormussunuz gibi olduysa demek.

Hadi bil bakalım şimdi hangi sarki
Şebnem ferahın yağmurlar parçası eşliğinde cam kenarından izlenmesi gereken tabiatın insanlığa armağanı.
sesi, görüntüsü ya da romantizmi... yağmur ve yağmura dair ne varsa evveliyatını sikeyim.

iç karartıcı, bulanık hava ve pis bir ıslaklıktan başka bir bok değil.
Dinlendirici bir ses.
insanı dinginleştiren doğa melodisi.
Sesi insana huzur verir, toprağa değdikten sonra oluşan kokusu yaşama sevinci verir adeta.
Olsa da son ses dinlesek dedirtir.
önce bir parlar karanlık , sonra da gürler ,
kocaman bir adamın bir çocuğu azarlaması misali..

korkunçtur ilk başta, böyle yaşamdan soğutur gibi ağlatır bulutlar sevgilerini,
ama aslında huzurludur,
tabi aşkı hatırlatan bir kumar gibidir bu an..

savunmasız kalırsan aklını çeler , gönlüne girer,
ıslatır seni..

kalbinden başka yerlerde ararsan da dalar gidersin uzaklara,
bulamazsın..

seslerin her artışında camın kenarına oturup damlaları sayarsın,
unutursun , unutmanı sağlar tüm zaman..

arzuların hayallere kavuşur,
umutların bilinmez kalır,
sadece bu mükemmel doğayı seyre dalarsın ..

tanım: dinleyeni pişman dinlemeyeni bin pişman eden , doğanın haykırışları..
başladığı an evdeysem, uykum yoksa bile hemen yatağa girerim.
Tek kelimeyle huzur.
dün olduğu gibi bu gece de duyduğum ses. ağustos ayında bir başka güzel.
her haliyle güzeldir. Ancak şu hali ayrı bir güzeldir:
Kendinize bir parkur çizmiş sırtınızda ekipmanınız, 15-20 km yürümüşsünüz. Ağaçların arasına çadırınızı kurmuş kuru yakacak toplamışsınız. Ateşte yemeğinizi ısıtmış çam iğnelerinden çayınızı demlemişsiniz. Tam sigaranızı yakmışken atıştırmaya başlamış. Geçmişsiniz çadırınıza. Çadıra vuran yağmur damlalarının sesi, mis gibi kokusuyla çam çayınız ve elinizde sigaranız. Ağlamıyorum gözüme dinginlik ve huzur kaçtı.