bugün

çocuktuk, küçüktük, masumduk, dondurma almak için para biriktirir, yerden bulduğumuz gazoz kapaklarını taşla düzleştirerek oyuncak yapardık kendimize. fakir değildik belki, karnımız doyuyordu, gece yatacağımız yatağımız, akşam gidebileceğimiz evimiz vardı çok şükür. topu olan mahallenin kahramanıydı ve ne zaman top oynayacağımıza o karar verirdi. bazen de olsa aylık mı oynayacağımıza yoksa maç mı yapacağımıza biz karar verebilirdik yine de. maça hangi takımın başlayacağını belirlemek için paramız olmazdı. kendimizce yöntemlerimiz vardı tabi ki bu sorunu çözmek adına. ya bir taşın tek tarafına tükürür, yaş mı kuru mu? diye sorardık. ya da bir kapak bulur, kapalı mı açık mı? diye sorardık, takım kaptanlarına.

mutluyduk, paramızın olmadığından haberimiz yoktu aslında, çünkü para o zamanlar bizim eğlenmemiz için gerekmiyordu. topumuz yoksa, cips alacak paramız dahi olmasa, kopardığımız çimenlerle yere yada bina girişlerine üç taş oynamak için tablo çizer, oyun için gerekli olan o üç tane taşı ararken bile acayip bir haz duyardık lan..
90'lar böyleydi. milenium nesil çocukları yazı tura atmanın ne olduğunu bile bilmiyor olabilirler. anne ve babalar olarak çocuklarımıza 90'larıda öğretmeliyiz.