bugün

yan komşunun tasolarını çalıp yine ona hava atmak amacıyla hediye etmiştim. *
yedimde neysem yetmişimde de o değilim ulan çok ahlaklıyım artık. *
hırsız olmayan yazarın minik hırsızlık anısıdır.
Çocukken köyde hıyar tarlasına, üzüm bağına girerdik, hepsi bu.
Kaldığımız özel yurdun. Deposuna girip 2 paket çay çalıp-satmış parası ile sucuk-ekmek yapmıştık.
bahçeden erik çalmıştım çocukken. sonra köpek sesini duyunca kaçmıştım.
çocukken kapının önündeki patenlerimi çalmışlardı.
Bütün misketleri kaybedince annemin cüzdanından para araklamıştım. hızlı zamanlar *

Edit: sonra bi daha kaybetmiştim hepsini..
Çocukken, Bir gece Bizim köyün bakkalını soymuştuk. Çay kaşığıyla bile açılan kilidi vardı. Gazoz, kuruyemiş, piskevit vb şeyleri ceplerimize doldurup oracıkta yer içerdik. Sonrasında alıştık düzenli olarak soymaya başladık. Soygun anlaşılmasın diye de azar azar aşırıyorduk. Hey gidi günler hey.

Karıştığım ikinci hırsızlık olayı efsaneydi. Tüm şehrin güvercinlerini çuvallara doldurup bir gecede ele geçirmiştik. Evin bodrum katı güvercinden geçilmiyordu. Bi kaç hafta sonra Bodrumdaki güvercinlerin hepsi buhar oldu. Biri veya birileri pencereyi açmış hepsi ait olduğu yere gitti. baya baya serseriymişim amk.
bakkaldan yumuyum aşırmacılığı ilk aklıma gelenlerden.
Coffieshop dan grinder çarpmıştım anı olsun diye. Hala da kullanırım kendilerini. Başka da bir şey çaldığımı hatırlamıyorum.
Arkadaşın abisinin artık iş yapmayan, kapanmak üzere olan tekel bayisine haftada 1-2 gece girer votka araklardık. Hey gidi günler.
yıl sanırım 2003.
ilkokul 1.sınıftayız.

sınıfın en uzunu benim.
2. ise aybüke. bir de güzel ki..

öğretmen benle onu yan yana oturttu diye ne kadar mutlu olmuştum.

başka sıraya silgi almaya gittiğinde sohbet için bende kalkıyordum. 6-7 yaşında yine kıskançmışım.

neyse.
kız ne istese tabiki, sen iste gibi keko keko cevaplar veriyorum.

kız bir gün kırmızı kalem istedi.
yine aynı üslupla verdim.

sırasının altına bir şeyler karalıyor ama sorun umrumda mı, onu izliyorum ben.
karalaması bitti bakar mısın dedi.

bir kalp ve içinde isimlerimizin baş harfi.
tenefüs oldu, tuttu elimden götürdü. el ele gezmeye başladık, ne olduğunu bile anlamamıştım.

işte ilk hırsızlığım böyle olmuştu sözlük.
kalbimi çalan kızın kalbini çalmıştım.

artık şişe kapağıyla maçlar bensiz oynanıyordu. hep aybüke ileydim. *

edit: maddi olarak sakız bile çalmadım. otobüse bindiğimde kartı basamamışsam mutlaka inerken basan adamım ben. allah göstermesin tövbe tövbe.
Mısır çaldık lan. Bak taa o zamandan allah razı gelmedi iyi mi. Bahçe sahibi anında bileğimden yakaladı. Adımı adresimi babamı sordu. Takır takır söyledim. Babamın gittiği camiye gidiyormuş amca. Tanıyormuş bide, Babana söyliycem demesin mi. Kardeşimle eve geldik renk benk ama gelene kadar öldük öldük dirildik. Sıkı sıkı tembihledim bizimkine. Sus diye. Neyse aradan epey zaman geçti söylemedi beyamca. Bizim korktuğumuzu gördü herhalde baktı ki tekrar yapmadık da. bir daha da o oldu zaten. Oğlum bak yapmayalım dediğim halde yaptıran Arkadaşımızın kurbanı olmuştuk. O günden sonra hep yek hep tek.
trende kulağımdaki küpeleri çaldılar. tebrik edilesi.
anasınıfı arkadaşımın oyuncak hamburgerini gizlice alıp çantama atıp eve getirmiştim.
annemle gittiğimiz markette hediyelik eşya reyonunda minicik, kibrit kutusundan az daha büyükçe, takı kutusu gibi süslü bir kutu vardı. onu alıp montumun cebine atmıştım.
soğuk bir aralık gecesiydi.

acı bir telefon ile uyandım.

-" oğlum uyan, operasyon var. evleri temizle!

diyen babamın acı sesini duydum ahizenin diğer ucundan.

uyku sersemi olduğum için:

+ " bir daha söylesene babacığım " dedim.
.

olayı anlattı babam. bilal' e anlatır gibi anlattı.

anlamıştım.

dedim ki:

+ " bende ne olabilir babacım? senin paralar var dedim
kasada.

- " taMAMEN sıfırlamakta yarar var dedi.

olayı anlayamıyordum.

sabah, akşam kardeşim, abim, amcam ile çalışıyorduk. bir türlü sıfırlanmıyordu.

emanetleri ayakkabı kutularında birilerine teslim ediyorduk.

babamı aradım ve

+ "sıfırladık babacım!" dedim. bir miktar kaldı onu da
akademiye aktartıyorum"

açık konuşma! diyordu babam telefonda.

neden? diyordum neden?

sonradan anlıyorum ki yetimin, fakirin, doğmamış çocukların rıskını yemişiz.

özür dilerim sözlük birden içimi döktüm.
saygılar.
alt katımızda erdem diye bir çocuk vardı. çocukluk aşkımdı, üzümlerin sapına yün ip bağlayıp aşağı sarkıtırdım, o da alıp yerdi öyle bir aşk. bir gün kardelen diye bir kızla gördüm onu. sonraki gün de aynı kızla parka gidecekmiş, nasıl kudurdum ama. ben de gittim çocuğun sandaletinin tekini çaldım, çocuk aklı işte sandaletini bulamazsa gidemez. neyse işte bu sandaletini bulamamış, çok üzülmüş. kardelen de sizin evde oynayalım demiş, evde başbaşa oynamışlar. çaldığım sandaletin tekini birkaç gün sonra yerine bıraktım, ödünç çaldım sanırım sözlük.

yaptığından mutlu musun erdem, minik aşkını bir hırsıza çevirmiştin. eyşansın erdem.
Günlük abur cubur istihkakım yeterli olmadığı için bakkaldan düzenli bir şekilde cino çalıyordum. Bu sırada 5 yaşında filandım. Annem bir gün bakkala gönderdi yine. Gittim, şu kadarlık kaşar dedim, adam dolaptan kaşarı alırken ben küçük ve tombik parmaklarımı adeta bir sihirbaz gibi kullandığımı düşünüp büyük bir keyifle cinoları cebe indirdim. Meğersem bakkal beni izliyormuş dolap arkasından. Geldi ayıp değil mi filan diye ağzıma sıçtı, cinoları da aldı. Kaşarı verip gönderdi beni. Ulan bir utandım bir utandım. Hayır o değil kafamda "artık bu bakkala gitmem aşağıdaki bakkala giderim." düşüncesi varken annemin "oğlum ben kaşar değil salam istemiştim, git değiştir." demesiyle beynimden vurulmuşa döndüm. O gözü dönmüşlükle bakkala neden hep benim gittiğim üzerine çığlıklar eşliğinde bir nutuk patlatıp yerlere attım kendimi de hemen kardeş yaptılar, ben de günü kurtardım. Ama şu an param olmasa o cinoyu yine gördüğüm yerde çalarım. Pişman değilim.
benimkisi biraz çalamama hikayesi olacak ama:

beş ya da altı yaşındaydım galiba. evimizin yanında ufak bir mahalle bakkalı vardı. apartmandaki çocuklar habire bakkala gidip, ellerinde şekerlerle dönüyorlardı. bana da versenize deyince, git bakkaldan al sen de, biz oradan alıyoruz dediler.

ben saftirik iyi aile çocuğu, gittim, amca bana da onlara verdiğin şekerlerden verir misin? diye sormuştum.

bakkal amca uyandı tabi işe, meğer adamcağız tezgahın arkasında uyuklarken bunlar girişteki tenekeden avuç avuç çalıyorlarmış.

ondan sonra ayıkla pirincin taşını:/

ama amca sağ olsun, o gün çalmayıp da istediğim için ceplerimi şekerle doldurmuştu.
Marketten kinder çalmıştım küçükken. Anneme söylerdim almazdı ben de çaktırmadan cebe atardım.
ne bakkaldan sakız çaldım, ne bahçeden erik
butün yaz arazide domateslerin bezelyelerin mısırların içinde dolaşırım kimsenin malından yemem
allah boğazımdan haram lokma geçirtmesin.
bakkaldan 10 kuruşluk çitosları çalıp yiyordum. allah affetsin.
eskiden semtte bolca bulunan bahçesi olan evlerin bir tanesinden çalınan ayvaya ait hatıradır. bir ayva yiyeceğiz diye belimizin köküne küreği yemiştik ya la. amca çok büyük ihtimal ile rahmetli olmuştur şimdiye ama bahçesini 300 spartalı edası ile savunmuştu.
Kuzenimin oyuncaklarını çalardım.. sonra dayanamaz verirdim.
küçükken tarlabaşındaki büfelerden sakız, çikolata ve hatta bira yürütüyorduk. hey gidi günler hey *
ilk hatırladığım kuzenimin oyuncaklarını çalardım.

Sonra kütüphaneden kitap çalmaya başladım. Kitapları okuyunca bıraktım hırsızlığı.