bugün

yazarların yazdığı tek kişilik tiyatro oyunlarıdır.

(sahne kutlama masası, genç kadın siyasette geldiği konumu (ilk kadın vekildir.) dostlarıyla kutlamaktadır.)

kadın:
elimdeki kadehte yatmıyor, mutluluğum ve varolmam.
çocuk 27 yaşındaydım, senin gibi çocuk.
bedenim babamın dükkanında oturken ruhum ve gözlerim, siz bedenime uzak insanlar arasında gezindi.
ölen çocuk cenazesinde ağladı.
kurşunun deldiği aydının kalbinde hissetti.
babadan çıkan terle, anneden akan yaşla ıslandı.
ve gördüm yıkılış
yıkılışını gördüm hayallerin genç yaşamlarda.

dayanamadım. kaçtım , mezarlara
içinde dünya hırsı kalmamışlara
dünyayı silmişlere, unutmuşlara koştum.
onlardan çanakkale'nin ruhunu topladım.

ve daldım siz takım elbiseli, ak saçlı, bu kemikleşmişliğin tadıldığı meclise. bedenimle, 27'imde, kadın halimle.
varolduğum gün, varolduğumu iliklerime kadar hissettiğim gün o gündü.
o gün ocean battı. elimdeki kağıt ve sözlerimle ki hepsi ruhumda biriktirdiklerimdi. beni yok sayan bıyıklıları varlığımla tanıştırdım.

mutluluğum ise şerefe niyetine içeceğiniz zehrin, kadehte değil karşınızda duruyor olmasındandır.

düşman,dost, rakip oldunuz bana karşı. önyargılarınızla ezdiniz. yanında ciddi konular konuşulmayan çocuğa bakar gibi baktınız, davrandınız.
oysa ben sizi hep öğrencilerim olarak gördüm, size öğretmekten yılmadım. siz adaleti, demokrasiyi,eşitliği öğretmekten yılmadım. kadın olmama rağmen sizlerle ve kemikleşmiş düşüncelerinizle savaşacak cesaretim olduğunu öğrettim.

şimdi öğrenmeniz gereken son bir şey var. imkansız dediğiniz kadın başvekildir.
sizi ve sizin gibileri bu milletin başından ve o koltuktan alacağımı ilan ederim, yemin ederim.
ya benimle çalışırsınız ya da rakibim olmaya çalışırsınız sayın vekil dostlarım.
karar sizin,
lütfen düşününüz.

not: demir leydi'den etkilenerek zamanında yazılmıştı.
- naber lan e...
+ lan adımı niye veriyorsun avel
- pardon kanki yanlışlık oldu
+ hem niye benle konuşuyorsun olm git annemle falan konuşsana
- beni senden başka dinleyen yok ki
+ ya bi git mal mal konuşma, ben de durmuş beni dinliyorum
- wherever you go, I will come with you/me.
o şatafatlı sevgi sözcükleri önce beynimi kemirip oradan da dilime hücum etmeden, öznesi yükleminden çok da uzakta olmayan, aklıma ilk gelen bir iki cümle ile başlamak istedim konuşmaya.

doğal olmalıydım senin karşında. tıpkı o yanağında duran gamze gibi.

doğrusunu söylemek gerekirse bendeki bu doğallık hevesi, sana olan heyecanımın bana yaptırabileceği hataları savunabilecek bir dayanağa olan ihtiyacımdan başka birşey değil.

ben burada ve bundan sonraki hayatımızda, dünyada daha önce hiçbir kadının duymadığı, kendini gerçekten çok özel hissetmeni sağlayacak cümleler kurmak isterdim sana.

bunun icin epey geç doğmuşuz değil mi? gülme öyle. erken mi geç mi doğmuşuz bilemem ama tam zamanında karşılaştığımıza eminim..

sanırım sevgi adına bütün güzel cümleler, insanlığın varoluşundan bugüne kadar kurulmuş ve tüketilmiştir.. şu romantik filmlerin iki dakikalık fragmanlarında bile yüzlerce şiirimsi cümle duyuyoruz artık.

işte tam da bu yüzden, her kadının bir şekilde duyabileceği o basit sözler yerine, içinde senden başka birşey olmayan, dünyada sadece senin sahip olabileceğin kalbimi veriyorum sana..

sana seni özel hissetirecek herşey burada, kalbimin içinde.. ne olur bunu kabul et ve seni dünyanın en şanslı kadını olarak adlandırmalarına izin ver.

seni seviyorum..