bugün

Günaydın mesajı gelmemesi, Kimsenin arayıp sormamasi, hasta olunca bakacak kimsenin olmaması, Komsu evlerden mutlu konuşma sesleri gelirken evdeki sessizlikte onları dinlemek, aksam yemeğini biriyle konuşarak değil de televizyon izleyerek veya sessizce oturarak yemek.
kalabalık içine karıştığınız anlar olup, yanınızdan geçen çiftlerin ruhunuzda kırbaç gibi şaklayıp yalnızlığı katmerleştirerek arttırdığı anlardır.
hastalık hali, ölüyorsun mesela ama bırak çayı çorbayı ölüyorum diye beynini yiyecek kimse yok. bu kadar da tıyniyetsiz varlıklarız vesselam.
telefona markalar haricinde mesaj gelmemesi.
akıllı telefonun şarjının 3 gün gitmesi.
Telefon sessizde olmadığı halde bildirim, mesaj, arama gelmiş mi diye bakmak.
1 hafta geçmiş olmasına rağmen bulaşık makinesinin dolmadığını fark ettiğiniz an.
Tam da şu anlar tam da bugünler. Kadıköy de kot ceketinmin yan iç cebinde kayıbım, param yok yorgunum, güneş tepemde bana haybeye kızgın, telefonum yaz uykusunda bana biraz kırgın,kardeşim ve yarenimden başka dostum kalmadı,annem babam 980 km den uzakta. Mevzu bahis okul bana hiçbir bok vermedi profesörden paparayı da yedim ve notum hep asgari. Sigaraya hiç başlamadım ama başlamak biraz cazip. Kafamda zaten obsesiflik derecesinde saplantilar var yaşım 24 e biraz yakın oysa vücudum hantal. Yüksek ihtimalle bu bedende tıkılı kaldım. Hiç kimseden bi yüz de bulamadım. Şimdi her nefesten, dört duvardan, arkadaşlardan ve hatta dört kitaptan,ailemden, maddiyat kokan problemlerden,şarkılardan , şiirlerden bunaldım ve bıktım. Korkmadan ve korkutulmadan yaşamaktan, hayal kurmaktan hep uzaktayım, sıkıldım. Serin bu yaz gününde bilmediğim bir eve kapanmaktan, sevgilimle tek pipetten hayatı paylaşamamaktan... Yalnızlığın dibini sıyırıyorum.
Watsaptan son görülmenin iki gün önce olması. Artık yalnızlık da dijital .
telefondaki bildirim ışığının bulunduğu noktaya dalıp gitmek.
Bari mesaj kısmında 1 ışığı yansın diye insanın kendi nickine mesaj attığı anlar.
içinizi dökecek birisini bulamadığınız zaman.
bayramlar vs. böbrek ağrıları çekerken de.
'Peki ben şimdi ne yapmalıyım?' Sorusunu bir başkasına değil kendimize bir kez ya da defalarca kez sorduğumuzu gördüğümüz andır.
22 yaşındayım ve yaklaşık 2 hafta önce üniversiteden mezun oldum. 4 yıl boyunca birkaç ilişkim oldu ve en uzunu 1 ay sürdü, üniversitenin son 2 yılında 200+ arkadaş edindim ve birçok geziye katıldım; ama yalnızlığıma bir çare bulamadım. Şimdi diyeceksiniz ki "nasıl olur yahu?". Ben de anlam veremiyorum; ama böyle oluyor. Mesela kalabalık whatsapp gruplarında yazdıklarıma cevap alamayınca, gezi yolculuğunda yanıma kimse oturmayınca anlıyorum yalnızlığımı.
Bana kimse kendi hür iradesiyle mesaj atmaz, mutlaka mücbir bir sebep gerekir. Durduk yere kimse nasıl olduğumu, neler yaptığımı merak etmez mesela. Kimse doğum günümde hediye almaz ve kimse sürpriz doğum günü etkinliği düzenlemez benim için. Bazı zamanlar olur ki beş on gün telefonuma gruplar dışında mesaj bile gelmez. Konuşmaya çalıştığım kızlar mesajlarıma cevap vermez. Böyle anlarda anlarım işte yalnızlığımı.
Tipimde bir sıkıntı yok, sosyal bir insanım ve birçok konuda kendimi geliştirdim; ama yalnızım. Buna hiç ama hiç anlam veremiyorum.Ne zaman bir şeyler yapmak istesem tek başıma olduğum için iptal etmek zorunda kalıyorum. mesela güzel bir restoran keşfediyorum ya da gezilip görülecek bir yer ama tek başına gitmenin hiç keyif vermeyeceğini düşündüğümden yapmıyorum hiç.
Bugün bir arkadaşımın paylaştığı hikaye beni çok etkiledi mesela. Sevgilisyle birinci yıl dönümleriymiş ve boğazda yemeğe gitmişler, rakılar mezeler falan. Allah mutluluklarını bozmasın. Ben de gidiyorum bazen öyle mekanlara; ama tek başıma ve hiç keyifli olmuyor.
Amacım duygu sömürüsü yapmak ya da sevgilim yok diye ağlamak değil. Hayatı anlamlandırabilmek için sevmek ve daha önemlisi sevilmek gerektiğine inanıyorum.
Sevilmeyeli öyle uzun zaman oldu ki... bir insana dokunmayı, sarılmayı ve öpmeyi özledim. insan olduğumu unuttum resmen son yıllarda. Geziye gittiğimizde yan odadaki çiflerden gelen seslere kulak veriyorum bazen, sonra yan tarafta yatan arkadaş horluyor ve bütün ahenk bozuluyor. Balkona sigara içmeye çıkıyorum, derken sabah oluyor ve hiç uyumadan denize!
Çok zor gerçekten çok zor, bir başına tutunabilmek hayata.
Merak ediyorsanız, annem ve babam çok şükür hayatta. Hatta bir kardeşim de var. onlar bana elbette çok iyi geliyor. zaten onlar olmasa şu an perişan bir halde olurdum galiba.
Velhasılkelam, yalnızlık insanın en büyük düşmanıdır.
dertleşmek için kimseyi bulamayıp, dertlerinizi, anlatmak istediklerinizi önünüzde bulunan kağıt parçalarına karalamak. sonra bir gün bunları atayım diye yerden topladığınızda , parçaları arka arkaya koyup kitap haline getirmek. matbaaya gidip bastırmak. sonra yine tek başına oturup kendi kitabını okuyarak kendi kendinle dertleşmek.
çok güzel bir şarkı bulup kimseye atamadığım zaman anlıyorum.
karpuz alamamak.
Böyle çok kötü bir gün geçirmişsiniz telefona bakıp birilerini aramak istersiniz ama arayacak birini bulamazsınız..
düğünlerde tatsız kuru pasta yerken.
Her şey üst üste gelir. Biriyle konuşmak, az da olsa rahatlamak istersin. Telefonu eline alıp konuşacak birini ararsın ama yoktur. Çaresiz telefonu bırakır kağıt kaleme sarılırsın.
" bayram gelmiş neyime " türküsünün söylendiği an.
Sözlükte yazılanlarla kendimizi avuttuğumuz anlar. Buradaki herkes yalnız. Öyle olmasa burada işimiz olmazdı eminim.
sadece kendi ayak seslerinizi duyduğunuzda anlarsınız ne kadar küçük bir dünyada yaşadığınızı. her tarafta sadece siz varsınızdır ve işte o an yalnızlığın tavan yaptığı zamandır.
Doğum gününde tek başına bir sahil kenarında biranı yudumlamak.
1 pakette ki 20 sigarayı tek başına içmek.