bugün

özellikle kızılayda sakarya konur ve o civardaki alt caddelerinde gördüğüm beni tiksintiyle karışık güldüren bir hadise.

türünün yeni ergenleşmiş, lise ve üniversite ergenlerinin metrekareye 10 birey düşmesi özelliğiyle tanınan ankaranın bu caddeleri, özellikle sevgilileriyle gariban isnanın favori mekanıdır.

ve orada karşılaştığımız erkekler olsun bayanlar olsun gayet ilginç tiplerdir.

erkekten de başlayalım. genellikle doğulu yüz hatlarına sahiptir. kafasında bir kilo jöle vardır. bulunması duygusal bir çıkardan daha çok, sırf cinsel tatmin ve arkadaşlara hava atmak için kullanmak üzre bulunan bir kız kişisi vardır yanında. kabadayıdır. biri omuz atsa da veya kız arkadaşıma yan baksa da sksem edası vardır üzerinde. biraz da sevindiriktir, yanında kız taşıdığı için. kafasındaysa kızı en ucuz nereye götürebilirim, dönerin yanına kola içmesem ne kadar kara geçerim, alman üsülü mü yapsak bu kızı nasıl eve atarım düşüncesi vardır. tek derdi fiziksel biçemdir. yakışıklı olmaya çalışır. tek isteği de budur. en yakışıklı ben olayım.bir de tuttuğu takım yenilmesin.

kıza geçersek, üniversite öğrencisi insan ise, abibaba baskısından kurtulmanın verdiği özgürlüğü buna rağmen o yılların getirdiği bir tetikte durma duygusu hakimdir. yanındaki erkeğe bağlıdır. hemcinslerine gururla bakar. aynı zamanda yanındakinden daha güzelini nasıl ayarlarım kompleksi. bir kilo makyaj vardır suratında. makyajın ne olduğunu bimediği için, çok boya süreyim o halde çok güzel olurum düşüncesi vardır. okula gitmeyen kızların ise, tek derdi yanındaki erkeği ne yapıp ne edip evlililiğe ikna etmektir. zira çıktıkları ilk gün bütün kız arkaaşlarına anlatmış, tam evleenecek erkek bu demiştir. ablasına bile anlatmıştır belki, bu erkeği. bunların tek isteğiyse en güzel ben olayım, bir de yanımda erkek hiç eksik olmasın.

tencere yuvvarlanır kapağını bulur. varoş insanıda böyledir. birbirlerini çekerler. birbirlerine çekici gelirler.
ücyıl süren abazanlık döneminde yalnızca dangalak kızları (kendi tabiriyle) gözlemlemekle kalmamıs kendini varos insanını da cılkı cıkana kadar gözlemeye adamıs ukalalık ve kendinden kücüğü hor görme (kendisinin de ne olduğunu bilmiyoruz o ayrı )
dallarında ihtisas yapmaya kararlı arkadasın sahane gözlemlerinden biri daha .
güzelliğin göreceli olduğunun ispatıdır.

öncelikle şunu belirtip daha sonra entryme devam etmek isterim ki "ahah ironi yaparım aklını alırım" ve "genellemenin mına korum" zihniyetinden ölesiye nefret etmekteyim.

gelelim asıl mevzuya. güzel bir eser olmuş. tebrik ederim yıldızlı beş pekiyi. "varos insaninin dayanilmaz cekiciligi" tüm d&r'larda.

sorgulamak istediğim birkaç şey var lakin:

1(bir) yazar burada ne demek istemiş?-evet evet-
ohh valla varoşlar şapır şupur, biz de güya elitiz ama.. teh. -benim çıkarttığım sonuç budur. ödev yapıyoruz burda.-

2(iki)yazının teması nedir?
a-tespitlerim %100 garantilidir.
b-sınıf ayrımı değil toplum gerçeği.-breh breh-
c-biz onlara pasta verdik de ekmek yedi götoşlar.-fransa, kraliçe felam. mesaj veriyoruz şurda.-

yeter şimdilik.

varoş: kent veya kasaba dışı mahalle. -tdk-

şimdi biraz varoluşculuk oynayalım.-alakam yok halbuse. lafın gelişi.-
o varoş diye etiketlenen insan neden varoş?
kendi istedi sanki?
ya da şöyle devam edeyim:
"doğulu" insanlar öyle şartlarda yaşıyorlar ki; "elit" biri gitse ayak uydurması yıllar alır. ama öyle güzeller ki kendi yerlerinde, bazen eliti utandırabilir söyledikleri yüzünden.
ama bir şekilde büyük şehir sevdası sebebiyle -ki bunun suçlusu popüler kültürdür, doğulu diye onları küçümseyen insanlardır ve biraz da meraktır. misal ist.da yaşama zevki başkadır. bunu tatmak bence herkesin hakkıdır. insanlar tek haber alma araçları olan tv'den gördükleriyle gelirler büyük şehre çoğunlukla. sanarlar ki bu insanların tek dertleri kimin elinin kimin cebinde olduğunu çözmektir. böylesine bir rahatlık vardır şehirde. lakin kazın ayağının öyle olmadığını erkenden görürler. çünkü kendi memleketlerinde rahat rahat geçindikleri para burada ancak ev kirasına yeter. mecburen şehir merkezinin dışında kalan bir yerlerde oturulmaya başlanır.
insan her yerde insandır. hayvani iç güdülerinden kelli bir eş bulma isteği en cahilinden en kültürlüsüne-kime göre neye göre demek de isterim ama neyse..- hepsinde vardır. şimdi bulundukları ortamda aşık olmayı istemek ya da ego tatmini istemek ya da cinsellik düşünmek caiz değil midir? nedir? ne yapmalılar? varoştalar diye eve kendilerini kapatıp, öyle oturmalı mılar?
neden? çünkü onlar varoş. yaşama hakları ancak yemek içmek sıçmakla sınırlandırılmalıdır. di mi sayın elitler?
gelelim kıyafetlerine, biçimlerine..
tekrar tv demek isterim bu noktada. ne bekliyorsun? kızımızın feşın tivi izleyip moda -modanı ta..- ekolü olmasını mı? makyajını makyöz corci'ye yaptırmasını mı? görür tv'deki palyaço kılıklı kadınları. onlar gibi olmak ister. çünkü onlardan başka örnek yoktur önünde. özenip de yapar. sanır mısın ki biri gidip de ona o kadar allık sürme bak şöyle yap diye gösteriyor da o hala devam ediyor yaptığına?
erkekler için de geçerli bu.şimdi burda bir parantez açmak isterim; laf atma konusu var bir de. bunun da bahsettiğim iç güdülerden olduğunu düşünüyorum açıkçası. karşı cinsle böyle iletişim kuracağını düşünmesinden kaynaklı. sanırım her erkek güzel bir kız görünce bir şeyler hisseder. ama bunu dışa vuran onlardır çünkü bunun karşı tarafa rahatsızlık vermesini farklı olarak algılamaktadır. yani sapıkça olsa da böyle yaparak bir yere varacağını ve laf attığı kızın bir şekilde ilgisini çekeceğini düşünür.
eğitim. işte eğitim burada önemlidir. hayır bahsettiğim lise, üniversite eğitimi değil. insan sosyal bir hayvandır ve çevresindekilerle var olur.
o varoş biraz olsun başka bir şeye özense daha da küçümsenecektir. yani sokaktakilerin ayağında converse görüp alsa,-ki konversin hiçbir manası yoktur - "ahah kıroya bak konvers giymiş bir de" olur. ya da, ya da, ya da..

ben hiçbir fark göremiyorum küçümseyenle küçümsenen arasında.

ha istanbuldayım doğduğumdan beri. götüm göğe mi erdi? elit mi oldum ben? yoksa kültürlü mü? bu bana insanları küçümseme hakkı verir mi? küçümsersem kültürümün ortaya çıktığını mı sanarım? eleştirinin küçümseme, hakir görme olduğunu mu sanarım? tüme varımdan bunları yapıyorsam insan sınıfına sokulmak için bile mahkeme emri getirmem gerekir. tabi ki eleştiri yapılanilir ama dozunda olması da gerekli hani.. bırak kültürü bilmem neyi.
"insan olmak" güzel şey.