bugün

mustafa kemal atatürk'ün dünyaya kazandırdığı bakış açısıdır.

ulusalcılığa karşı çıkanlar ancak emperyalizmin has uşaklarıdır.
1990'ların ortasında merkez sağ ve sağ koalisyonunun icraatlarına karşı ortaya atılan fikir akımı. ülkenin, ekonomik ve siyasi olarak tam bağımsızlığını korunması isteği veya stabil olan bu duruşa sahip olmayan konjonkturun yeniden toparlanması ve muhafazası isteği. ab uyum süreci zarfında verilen tavizleri öne sürerek ülkenin cumhuriyet duruşundaki laiklik, devletçilik ilkesini baz alarak argümanlar üretir. günümüzde milliyetçilik ile karıştırılsa da esasında milliyetçilik ilkesinin ülkeyi ötekileştirmesine karşı çıktığı noktalarda var olur. örneğin, bu noktada üniter devlet yapısını savunur. üniter devlet yapısının muhafazası isteği etnik bölünme, parçalanmalara karşı çıkılmasından kaynaklanır. işte bu noktada ulusalcılığa karşı çıkan insanların belirttikleri şey ise onların bu ayrımcılıkta niteledikleri şeyin '' dış güçler, emperyalizm '' olduğu konusundadır. tehlikenin farkında mısınız sorusunu ulusalcılara empoze ederek onları bir anlamda ötekileştirmeye çalışır. ulusalcılığın profili çoğu zaman destek bulamaz. nedeni ise ülkenin esas sorunlarını terimsel ifadelerle atatürk ilke ve inkilapları doğrultusuna çekildiğin görüldüğü anda bazıları kem küm eder. karşı çıkanların dayanak noktası bu olunca, dışarıdan bakıldığında soru işaretlerine ünlemler ekler
(bkz: ğ vitamini)
kısaca yeni bi ulus isteyen, yönünü yobazlığa çevirmiş, tek kelime ile aşağılanmaya yönelimli ve nedense eksik eğimli düşünce akımı diyebiliriz.
gün geçmiyor ki başımızdaki illetler çoğalmasın efendim. ılımlı islam, kemalizm, kapitalizm derken bir de bu ulusalcılık dalgası çıktı başımıza. ulus devlet fikrinin çöktüğünden bihaber bünyeler için "bunların hepsi amerika'nın oyunu, biz birlik olursak bize hiçbir şey yapamazlar." tadında bir mastürbasyondur.
faşizmin sadeleştirilmiş halidir.
Kişisel menfaatlerini düşünenlerin bu menfaatlerini gerçekleştirmek için uygulamayı düşündükleri projeleri ülkenin menfaatlerineymiş gibi gösteren, samimi olmayan bir akımdır.
kendini varolduğunu iddia edilen dip dalgasının varlığına dayamış sosyal devlet anlayışına sahip milliyetçi olgu.
80 ihtilali öncesi komünizm tehdidine karşı kullanılan milliyetçi'lerin, irtica tehdidine karşı kullanılmakta olan günümüz versiyonu... birilerinin dini duyguları kullanarak oy topladıkları gibi, başkalarının vatan, atatürk sevgisini kullanarak taraf haline getirdikleri insanlar vardır bu görüşe bağlı olan. kullanılmanın hertürlüsü kötüdür. sonuçta piyon olmaktan öteye geçemez, saf duygularınıza yanarsınız sonunda. kim için, ne için soruları beyninizi yer asıl amaç anlaşılınca...
yobazlar ya da osmanlıcı veledi zinalar gibi milli kimlik krizi yaşamayan kimlik sahibi asil türk soyundan insanlardır.
(bkz: darbecilik)
(bkz: antidemokratlık)
(bkz: solcu-milliyetçi faşizm)
(bkz: ulusalcılığın terör kapsamına alınması)
(bkz: ulusalcı dalgayı aşacağız)
son zamanlarda faşizm olarak algılanan, yeni dünya düzeninde çıkarlara ters düşen, tüm ülkeler bazında başlatılan planlarla bitirilmeye çalışılan kavram. ulusalcılık ne faşizmdir ne de yobazlıktır.
"kendi vatanının ulusal çıkarları her şeyden önce tutmak" olarak adlandırılabilecek erdemli bir davranış iken, dürzü'lerin aşağılamak için kullandıkları kelime. ne de olsa onlarda vatan yok, ümmet var; ama abd'ye göbekten bağlı ümmet.
milliyetçiliktir. ama yeterince milliyetçi değillerdir. hoşgörüleri yobaz ve de kürtçüleri şımartmaktadır.
musa'nın çocukları musa'nın gülü gibi kitapları okuyup " ağbi yahudiymiş bu rte ve gül " dedikten birkaç yıl sonra bu kez de aynı kişileri antisemitizm yanlısı olmakla suçlayanların oluşturduğu ultra faşist ultra cahil ultra gerizekalı insanlar topluluğunun dahil olduğu paradigma.
(bkz: genç yobazlar rahatsız)
17.yy'dan beridir dünyanın başına bela olmuştur.

montesquieu ve rousseau ya buradan ağız dolusu küfürlerimi iletiyorum.
pkk'lıları ve abd tasmalı dincileri rahatsız eden olaydır.
zira konuya bakınca rahatsız olanlar hep bu tayfadan çıkıyor.
bir hastalıktır ulusalcılık.
Serdar Turgut bu hastalığı şöyle ifade eder:

"Ulusalcılık hastalığının semptomları:

1-Aşırı bir Atatürk takıntısı. Atatürk'ün normal bir

insan olduğunu kabul etmeyi reddetme. Onu neredeyse peygamber düzeyinde ulaştırma ve ona tapınma ihtiyacı.

Bu tapınmaya kendilerini adayanlar neredeyse bir tarikat gibi davranıyor. Bu tarikatın kendine özgü tapınma ritüelleri bile var. Bu tarikata üye insanlardan biriyle konuşurken, Atatürk'ün adı geçince o insanın bakışlarının değiştiğini resmen görebilirsiniz. O bakış, düşünme melekesinin kaybı ve yerine tapınmadan gelen irrasyonel düşünce anlamına geliyor.

Bu sendrom aynen aşırı dindar insanların bakışlarına ve davranışına benzer.

2- Bu tarikattaki insanlar, aynen dünyanın sonunun geldiğine kendini inandırarak çıldıran tarikattaki insanlar gibi Türkiye'nin sonunun geldiğine kendilerini inandırarak çıldırmışlardır. Aslında 'Çılgın Türkler' bağlantısı da budur.

Dünyanın sonunun yaklaşmakta olduğuna kendini inandırarak çıldıran tarikatın üyeleri gerekirse panikleyerek kendilerini öldürebilirler. Tarihte dünyada kitle ölümlerinin yaşandığı tarikat intiharları vardır. Türkiye'deki 'ulusalcılık tarikatı'na mensup insanlar her an sonun yaklaştığı inancıyla gündelik yaşamlarını sürdürürler. Her türlü çılgınlığı yapmaya hazırdırlar. Gerekirse suç ve cinayet de işlerler. Çünkü sonun zaten gelmekte olduğuna kendilerini inandırmış oldukları için öldürdükleri insanın ve kendi hayatlarının bir değeri yoktur gözlerinde. Rahatlıkla başkalarını da kendilerini de harcarlar.

3- Ulusalcı tarikat, hayatı aşırı dindarlara özgü bir fantastik tablo içinde algılar. Onlara göre de dünyada iyi ile kötü arasında final mücadele yaşanmaktadır. Onlara göre karşılarındaki güç şeytandır. Bu, final mücadelesidir. Çünkü yapılan mücadele onların kafasında Türkiye'nin sonunun gelip gelmeyeceğini belirleyecek nihai kavgadır. Ölüm kalım meselesi, nihai kavga haline getirdikleri hayat hakkında bu delilik sınırındaki insanlar akla gelmeyecek her türlü çılgınlığı her an yapmaya hazırdırlar. Onlara bu aşamada normali anlatmaya çalışmak imkansızdır.

4- Hastaların bir bölümü geçmişte yaşar. Bugün onların beyninde hayli dumanlı vaziyettedir. Onlar için bugün şeytan ile mücadelenin kaotik halidir. Rahat oldukları, kendilerini sakinleştiren yaşam; geçmişin yani Atatürk'ün yaşadığı günlerdeki ortamdır. Bu nedenle tarikatın aşırı eğilimli üyeleri kendilerini Atatürk gibi görür. Kendilerini Atatürk olamayacak kadar aşağı düzeyde görenler ise eski dönemin kıyafetlerini giyer ve eskinin hatıralarıyla yaşarlar.

Gördüğünüz gibi AKP'liler ulusalcı tepkiden korkmakta hayli haklılarmış. Karşı karşıya kaldıkları şey bir siyaset, bir ideoloji filan değil, bir hastalık düpedüz. Ergenekon hakkında gazetelerde çıkan haberler doğruysa, bu tür olaylar aslında delilerin yaptığı işler.

AKP'liler ve yandaşları da aşırı dindarlık dolayısıyla rasyonellikten çıkmış olduklarından mücadele aslında iki deli grup arasında sürüyor. Umarız iki taraf da tam delirmeden bir şekilde tedavi edilir.

NOT: Kafalarında kurdukları dünya ve mücadele zorunluluğu, harekete geçenler hakkında açılan davaların genellikle telefon dinlemesine dayanması da aslında normaldir ama sakıncalıdır da. Çünkü çıldırmış insanlar kendi aralarında her türlü fantastik konuda fantastik çözüm önerileri getirebilirler. Bunları duyan rasyonel bir beyin hem ürker hem de duyduklarına zor inanabilir."

http://www.aksam.com.tr/2...azar/4751/aksam/yazi.html
bu kadar çok takipçisi olmasına rağmen bi bok olamamış ve olamayacak olan,darbeye doğuştan bağlı, faşizme göz kırpmaktan ziyade direkt faşizmin kendisinin saklanmış yüzü olan türkçeyi katleden isme sahip kıytırık ve ölü doğan bir ideoloji yamalamasıdır...

bu ideoloji takipçileriningenel eğilimi sol göründüğünü zannedip katışıksız bir kafatasçı olmalarıdır.. başkasının gerillasına şapır şupur kendi ülkesinde dağa çıkan gerillaya yarabbi şükür ile anlatabiliriz genel eğilimini.. örgütler arasında farkları tabii ki de ben de sayarım ama birine tam hay hay birine tam bay bay olmuyor yani..
bir ülke ulusalcı seküler olmayacaksa nasıl olacaktır ? Ulusalcılara laf atmak kolaydır. sanki demode eski moda gibi tavır alınmıstır.

hiç olmazsa yüzlerce yıl önceki dogma çağ dısı kalmıs görüşten çok daha moderndir.
bunu elestirenlerin emir aldigi ulke, yuzyildir bunu kendi halkina asilamak icin calisiyor.
yavaşça eriyip bitsin istenilendir.