bugün

albırt romanın içine ettiniz hepiniz ayrı telden çalıyorsunuz adam olun adam gibi yazın lan dedi.
"hayır bunlar... bütün bunlar gerçek olamaz" diye düşündü. sonra "bu ne ya ibne gibi konuşuyorum, aman yani düşünüyorum" dedi. bakın işte yine yapmıştı. Sonra rakı sürahisine baktı -hani şu bulmacalarda hep sorulan- ve gülümsedi: "Hınzır seni!".
o an aramaya inanmak nedir anlamıştı. songül karlı sağolsundu.
zall albırt kalkınca takibe başladı belli ki sinsi bi planı vardı.
konu çok hızlı değişiyordu. "yetişemiyorum ki mınakoyum!" diye düşünmekten kendini alamadı. bazen de çok küfürbaz oluyordu hani. hmh.
zall'ın yolu yol değildi fakat bir işe kalkışmıştı bir kere albırt hızlı adımlarla evine gitmeye devam etti.
karşıdan karşıya geçerken ayağına bir şey takıldığını fark etti. dönüp baktığındaysa neye uğradığını şaşırdı.
bu içi para dolu bir cüzdandı. albırt cüzdanı hemen aldı.
bu parayla şimdi ne yapılmaz ki gevrekliğiyle yoluna devam etti.
albırt bu düşüşten sonra burayada futbolu soktunuz hay amk diyerek koşarak uzaklaştı. üzgündü.
kalktı pencereden baktı daha ezan okunmamıştı, bir bardak su almak için mutfağa gitti.
albert çok üzgündü olay yerinden uzaklaşırken yüreğini hoplatan birini gördü.
04:04 albırtın uğursuz zaman dilimiydi. ürkmeye başlamıştı.
albırttın kafa gidip geliyordu nerede olduğu ne zaman ne yaptığı belli değildi. ne oluyor lan bana dedi.
albert sözlük formatını sikiyordu ve zall hiçbir şey yapmıyordu.
çünkü albırt zall için de önemliydi.
albert artık hayattan bıkmıştı tam kafasına silahı dayayıp tetiğe basacakken telefon çaldı açtı telefonu arayan meloydu.
albırt zall'ın kayıp oğluydu. o junior zall'dı. bu bilgi herkesi derinden etkileyecekti, sözlük zall ölünce salca'ya kalacakken ortak çıkmıştı. salca sinirlendi.
albırtı acilen yok etmeliyim diye geçirdi içinden.
tetikçi numarası alıyordu acaba kimi bulabilirdi. zall ve albırt her şeyden habersiz hasret gideriyorlardı. salca ise tetikçi arayışı içindeydi.
evet evet saçmalıyordu. albırtı yok etmek için neden kendi bileklerini kessindi ki? *
oytunkaran eski bir tetikçidir demişti ona birileri, birden onu anımsadı ve mesaj butonuna yöneldi.
salca yıllardır 2. adamım yeter ulan bu ne işkence deyip bileğine bir darbe atacakken kapı çaldı.
ahanda kesinlikle absürt edebiyat'ın tam da ortasındaydı. bir murat menteş eksikti, o derece. "off" diyerek derin bir nefes aldı. vermiş de olabilirdi, önemi olmasa da. "hayatım saçma. yazar n'apsın" diye hep bu imlayla ama saçma sapan düşünüp durdu. düşünürken bile imla önemliydi onun için. lan yoksa başak burcu muydu acaba? "acaba?" diye mırıldandı. yoo, annesi, "hasata daha vardı sen doğduğunda" dediğine göre böyle bir ihtimal olamazdı. evet albert'in zavallı anası okuma yazma bilmezdi ama doğum tarihlerini(zamanlarını daha doğrusu) hatırlama konusunda bütün güney iskoçya'da hatırı sayılır bir üne sahipti.
ve leon bu iş için biçilmiş kaftan diye sevinçten gözleri parlayarak haykırdı.