bugün

toplu yazılar kitabında mahir çayan'ın dile getirdiği gerçekliktir.

türkiye'nin ekonomisi ile sömürülen ülkelerden biri olduğunu belirtmiştir.

türkiye'yi yeni sömürge sistemi açısından değerlendirmiş ve yarı-sömürge bir ülke olduğunu açıklamıştır.

ayrıca farklı kaynaklarda da uzun uzun açıklanmış gerçekliktir.

--alıntı--

''türkiye hiç bir zaman için bağımsız ve özgür bir ülke olmadı.1919'da başlayıp,1923'te tc'nin ilanıyla sonuçlanan daha kurtuluş savaşı yıllarında emperyalizme anlaşarak,işçi ve emekçilerin iktidarıyla sonuçlanacak halk devrimini önlemeye çalışan kemalist iktidar osmanlı impratorluğunun külleri üzerinde ülkeyi sömürgecilikten yarı-sömürgeciliğe yani göstermelik olarak devlet bağımsızlığının ilanına götürdü ama ekonomik-asker,diplomatik vb. alanlar da emperyalizme bağımlılığın sürdürdü.

m.kemal iktidarı emperyalist sermayeye dayanarak ayakta kalmak, iktidarını sağlamlaştırarak,özel ve devlet tekellerini geliştirmeye yöneldi.bazılarının iddia ettikleri gibi türkiye hiç bir zaman için ne politik ve nede ekonomik olarak tam bağımsız ve emperyalizmin ekonomik ağının dışına çıkmış ,ona karşı tavır alarak işçi ve emekçilerin gücüne dayanan bir çizgide ilerleyen bağımszı bir iktidar iktidar olmamıştır.

zaten kemalist burjuva iktidarını emperyalist sermayeye karşı göstermekte gerçekci bir yaklaşım da olmayacaktır. çünkü kemalist iktidarın ayakta kalabilmesinin iki yolu vardı,birincisi işçi ve emekçilerin gücüne dayarak devrim ve sosyalizm yolunda yürümek;ikincisi ise burjuva iktidarını da çıkarlarının çakıştığı emperyalist sistemle bütünleşmek ve onun bir uzantısı durumuna gelmekti.nitekim gerici kemalist diktatörlük çıkarları gereği emperyalist sistemle bütünleşmiş ve işçiler, emekçiler, kürtler ve diğer azınlıklar için daha fazla baskı,sömürü ve zulmün adı olmuştur.

buradan hareket ettiğimizde tc'nin kuruluşunun 82. yıl dönemi vesile yapılarak,egemen sınıflardan burjuva liberallerine, mgk'nın yeni askerleri aydınlık-ip'ten 'sol'cu geçinen aydınlara,sosyal demokratlara sendikacılara kadar uzanan geniş bir kemalist kesim generallerin önderliğinde birleşerek,her şeyiyle emperyalizme bağımlı olan ve uşaklıktan sınır tanımayan emperyalizmin yarı-sömürge ülkesinin bekçisi orduyu;devrimci,ilerici, bağımsızlıkçı gösterip,amerikan emperyalizmin karşı mücadele ederek bağımsız ve özgür türkiye'nin yaratılması için mücadele yürüten güçlerin ezilip,dağıtılmasına zemin yaratmaktadırlar.dahası emperyalist sermayenin bir ahtapot gibi ülkenin her tarafını sararak,işçi ve emekçilerin yarattığı değerleri,yeraltı yerüstü zenginlik kaynaklarını yağmala dıkları gerçeğini görmezden gelen bu uşak takımı gerçekelri alt üst ederek demogoji yapıyorlar.bilindiği üzere ülkemizde ordu emperyalist ve yerli tekellerin sermayelerinin ayakta kalmasının asıl bekçisi oldu ve olmaktadır.

peki sermayesini ve egemenliklerini koruduğu sermaye’ye karşı ordunun bağımsızlıkçı-devrimci çizgide yürüdüğü nerede görülmüştür? kemalist 'sol'cular ve ordunun askerleri liberaller,reformistler bu türden gerici propogandalarla (kaldı ki türk ordusunun dünyada önde gelen en gerici-faşist ordularından birisi olduğu bilinen bir olgudur) işçi ve emekçileri zehirleyerek,düzene bağlayıp,bilinç bulanıklığı yaratmak istiyorlar.gerçekten de kemalistlerin yüksek perdeden attıkları gibi türk ordusu ne emperyalizme karşı ve nede emperyalizmin işbirliçisi yerli tekelci burjuva ve büyük toprak sahiplerine karşı mücadele etmektedir.bugüne kadar yaşananların ise ordunun bir dönem elinde kaybetme tehlikesi taşıyan iplerin yeniden yakalanması ve kemalizm doğrultusunda düzen partilerin ve toplumu hızaya getirerek,ordunun politik egemenliğini güçlendirme planının uygulamaya sokulması olduğu açık bir olgudur.

üstelik türk ordsunun emperyalist sermayeye karşı en küçük bir karşı çıkışı,eleştirisi olmadığı gibi bizzat ikili anlaşmalar yaparak ve her adımda emperyalizmle dostluk,işbirliği vb.den dem vurarak,emperyalist sermayenin karşıtı değil bizzati bekçisi olduklarını göstermektedir. türkiye tc'nin kuruluşunda başlayarak ve özellikle 1950'lerden sonra kalkınma,ekonomik büyüme ve dış açıkların kapatılması konusunda umut bağlanan kaynaklardan biriside emperyalist sermaye olmuştur.emperyalistlerin ayaklarına serilen kırmızı halılara basarak türkiyeye gelecek,yatırımlarıyla her sokakta bir milyoner yetiştirecek ve ülke küçük amerika olacak,yatırımlar ülkenin büyümesine katkıda bulunacak ve işçilerimiz el kapılarından kurtulacaktı.bu amaçlı ekonomik yönden açınan imf patentli paketler sayesinde emperyalist sermayeye çağrılar yoğunlaştı.emperyalist sermayenin akışını,yani kolay yoldan işçi ve emekçileri,yeraltı yerüstü zenginlik kaynaklarını sömürmenin önündeki yasal engeller bir geceden kaldırılarak,kapılar emperyalist sermayenin daha fazla sömürüsü için sonuna kadar açıldı.''bizde ücretler düşük,üstelik grevler bile yok'' türünden söylevlerle emperyalist sermayenin teşviki için çağrılar bir birini izledi.

neki bütün bu düzenlemeler ve yağmanın kolay yoldan gerçekleştirilmesi hazırlığına karşın ,emperyalist sermeye politik olarak pek güvenilir bulmadığından dolayı abartıldığı gibi hızlı bir akışda sağlanmadı.emperyalist sermayenin % 70'lik kısmı garantisiz ticari borçlardan oluşurken, fiili olarak yatırıma dönüşen emperyalist sermayenin oranı devede kulak kalmaktadır.aynı zamanda paravan şirketlerle kara para aklandığı ve bu yolla türkiyeye önemli bir döviz aktığınıda dikkate aldığımızda,emperyalist tekeller yatırım yapma,yeni teknoloji getirme,daha çok borç-faiz sarmalında bir koyup beş alarak,sermayelerini riske etmeden sömürülerini gerçekleştirmektedirler.ülkeye açılan emperyalist kredinin yalnızca -4 milyar dolar -%4 7'si fiiil olarak gelmiştir. dışardan gelen bu sermayenin %53.2'si imalat sanayinde,%41.9'u hizmet sektöründe faaliyet gösterirken geri kalan kısım tarım ve madencilik alanına izin verilen firma sayısına bakıldığında 2.232 'i firmanın yüzde %66'lık kısmının hizmet ve %29'unun ise imalat sanayi sektörlerinde faaliyet gösterdikleri ortaya çıkıyor.ancak imalat sanayiinde gelen firmalar da daha çok temel aldıkları alanlarda yada kar marjı yüksek sektörlerde faaliyet gösterme yolunu seçiyorlar.
son yıllarda yabancı sermaye yatırımı yapan,yada faizli borç veren ülkelerin avrupa ülkeleri olduğu görülmektedir.firma sayısı ve getirdikleri yabancı sermaye açısından almanya, isviçre, hollanda, ingiltere, fransa,italya ilk sırada yeralan ülkeler arasında bulunmaktadır.keza türkiyenin ekonomisine damgasını vuran 500 en büyük sanayi kurumları içindede emperyalist tekeller büyük, bir sermaye etkinliği ve hatırı sayılır şirket sayısını elinde tutmaktadır.yabancı sermaye,500 büyük sermayenin %25'ni elinde bulunduruyor ve bu şirketlerin 63'unü elinde bulunduruyor.devletin mülkiyetindeki 10 şirketin yalnızca birisinde -netaş- devlet sermayesi ağırlıkta..yerli tekellerin ağırlıkta olduğu-%50'den fazla- 11 şirket bulunurken 6 şirkettede yabancı ve yerli sermaye %50 ağırlığa sahipler.yabancı sermaye,500 büyük içine giren 8 firmanın tamamına sahipken 33 şirkette yerli yatırımcalarla ortaklığa girmesine rağmen yöne- tim hakkını elinden bırakmamış görünüyor.6 firmada yerli tekellerle yarı yarıya sermayeyi paylaşan yabancılar 15 şirkette de yönetim hakkını yerli yatırımcılara bırakmışlar.
500 en büyük şirket içine giren yabancıların sektörel ağırlık alanına bakıldığından çokuluslu olarak nitelen direbilecek bu firmaların yine kar oranı yüksek ve daha çok tüketime yönelik alanlarda yoğunlaştıkları görülüyor. talebin yüksek olduğu otomotiv,lastik üretim,beyaz eşya,petrol ve kimyasal müstahzarlar alanıda çokuluslu tekellerin varlığı da dikkat çeken bir başka nokta.imalat sanayinini 11 ana sektörüne bakıldığında,63 emperyalist tekel firmanın 15 tanesinin madeni eşya,19'nun petrol ve kimya,10 tanesinin de otomotiv alanında faaliyet yürüttükleri göstermektedir.500 firmanın sektörel olarak cirolarına bakıldığında ise dokuma,giyim eşyası, deri ve ayakkabıda %15,kimya ve petrol ürünlerinde %26,madeni eşyada %28, otomotivde ise %62'ye varan oranlarda emperyalist tekellerin pay sahibi olduğu ortaya çıkyor.
emperyalist tekellerin en fazla kar ettikleri şirketlerin başında petrol ,otomobil üreticileri,elektronik cihaz üreticilerinin gelmesi her halde rastlantı olmasa gerek.dipten doruğa her alanda emperyalizmin bağımlılığı ve sömürüsü altında bulunan bir yarı-sömürge türkiyenin ayakta kalmasını sağlayan ordudan anti-emperyalizm veya halk yararına değişiklik beklemek ancak mgk'nın askerlerinden aydınlık-ip gibi çürümüş revizyonist ve halka açıktan düşmanlık ilan edenlerin işi olabilir. türkiyenin bağımsızlık mücadelesi ne kadar emperyalizme yönelecekse o kadar da yerli gericiliğe,emperyalizmin işbirlikçilerine yönelmek zorundadır.

buradan olarak ülkemiz devriminin zafere taşınması dahası anti-emperyalist demokratik devrimin başarıya taşınması en başta bu sömürü ve zulüm düzenini temel kurumlarından olan ordunun parçalanması ve yenilgiye uğratılmasından geçmektedir.lşçi ve emekçi yığınlara karşı,egemen sınıfların ve emperyalist çıkarlarının bekçiliğini yaparak,yarı-sömürge statünün sürüp gitmesini sağlayan orduyu temize çıkarmak ve emekçilerin saflarında mgk diktatörlüğüne hareket alanını genişletmek için,düzene yamanmış olan liberaller,soslanmış sosyal-demokratlar,mehmetçik medya, düzen içi 'sol'cular kemalist cumhuriyetin 82. yıldönümünde elbirliği içinde daha fazla kemalizm şiarıyla yürüyerek,sahte bağımsızlık nutuklarıyla türkiyenin yarı-sömürge bağımlılık ilişkilerinin gizlemeye çalışıyorlar.

işçi ve emekçiler olarak,türkiyenin tam bağımsız ve özgürleşmesinin yol emperyalizme ve işbirlikçi iktidarı türk burjuva devletine karşı birleşik bir devrimci çizgiden yürüyerek,devrimi zafere taşımaktan geçiyor.egemen sınıfların iktidarının temel dayanağı ordu ayakta kaldığı ve güçlendirildiği sürece,ne bağımsızlık ve ne de özgürlük gelecektir. ''
bir ülkenin yarısı itibariyle sömürülen olma halini tasvir.

eskinin efsane aforizması.

hep yarım giderdi;

türkiye yarı kapitalist az gelişmiş

türkiye yarı feodal

türkiye yarı sömürge

türkiye yarı bağımlı

fabrikanın birinde grev vardı. oradayız. bildiri dağıtıyoruz.

yarımız etrafa göz kulak, kırıcılar filan gelir, tetikteler.

işçinin birisi yaklaştı muzipti, tanırdım kendisini;

ya dedi arkadaş ülkenin yarısı nerede.....
güncel Önemli Başlıklar