bugün

an itibariyle olmamasıdır. yakında domalanlar ülkesi olarak tanımlanacağız bu gidişle.

en azından eskiden açlıktan kırılma ihtimalimiz yoktu, şimdi dışarıdan hububat gelmezse birbirimizi mi yiyeceğiz? ben çomar yemem.
gereksiz köprüler, delik deşik şehirler, motor geçse bozulan yollar, sadece kökleri kalmış ağaçlar, içi dahi olmayan eğitim, adaletsiz yönetim, hayvancılığın masal olduğu, düşünemeyen insan bolluğu var, yetmiyor mu? tarım ne ola ki? evindeki balkonda saksıda domates yetiştirmeyi banallık sayanların ülkesiyiz, olmadı mı?
15 yıl önceydi o.
Artık
Buğdayı rusya'dan,
mercimegi kanada'dan,
nohutu meksikadan,
fasulyeyi kırgızistan'dan alan,
Helal et diye hayvan leşi ithal eden kendi kendisini besleyemeyecek hale gelmiş bir ülkedir.

Bir savaş çıksa askere verecek ekmek yok.

http://m.milliyet.com.tr/...s/nohuda-n-oldu--2410729/
http://odatv.com/iste-sof...runtusu-2502171200_m.html
Türkiye inşaat ülkesidir. Karşılıksız sıcak parayı bulur ve betona yatırır.

Son borç alındığında. Son köprü yapıldığında, uzun adam betonun yenmeyen birşey olduğunu anlayacaktir.
Türkiye üretici değil ithal ülkesi oldu. yazık oldu. üretim istiyoruz yerli araç istiyoruz. 2023 ilk on arasına girmekse hedef bunlar başarılması lazım.
eskiden çok eskidendi.
Ulan her şeyi dışardan alıyormuşuz. Bu çiftçilere yapılan kredi mredi yardımı noldu? Bu kredileri alıp karıya mı gidiyor bunlar.
(bkz: Türkiye nin turizm ülkesi olması) ile aynı doğruluğa sahip cümle.

Evet ikisinin de amına koydular geriye ne kaldı bor eheh.
O da kalmadı. Evet.
Diğer Türk ülkelerinde büyük araziler olmasına karşın Türkiye'de küçük olmasından dolayı olmayacak durumdur. Belki olabilir ama bu hükümetlerle imkansız.
tarım bakanı tarımla değil veterinerlerle ilgilenmektedir.

bu nedenle Türkiye bir pet shop ülkesidir.
Yanlış önerme.

Arap, kürt ve ermeni ülkesidir...
Artık tamamen yalan olmuştur. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde köylü nüfusu %61 oranında azalarak 6 milyona inmiştir. Bu da köyden kente iç göçün bir türlü durdurulamadığını göstermektedir. AKP'nin sırf oy ugruna birtakım köyleri belediye statüsüne alarak tam gaz kentleştirme çabaları da durumu daha vahim hale getirmiştir.

Peki bunun sonuçları ne olabilir? Türkiye zaten sanayi ülkesi değil. Olan sanayiinin de ara girdi malları hep ithal oradan inanılmaz şekilde dışa bağımlıyız. Yani ihracatımız artsa -mesela otomotiv ihracatımız patlasa- ithalatımız da patlıyor çünkü ara malların hepsini yurt dışından ithal ediyoruz.

Bu kadar saçma bir sistemi götürebilmemizin hala iki ayağı var: Biri verdiğimiz yüksek faiz ve kolaylıklar nedeniyle sıcak paranın park ettiği ülkelerden olmamız. Diğeri de bacasız sanayi olan turizmle beraber tarımsal üretimi en yüksek ilk on ülke arasında bulunmamızdan dolayı tarım ürünlerinin yoğun miktarda ihracı.

Öyle bir sistem düşünün ki, üretici, 1 liraya elinden çıkardığı ürünü istanbul'da tüketici 5 liraya alsın. Aradaki dört lira komisyoncuya halciye nakliyeciye gidiyor. Üretici daha çok kazanmak istediğinde şartlar buna izin vermiyor. Çünkü 2 lira kazanmak istese ürünün istanbul tüketicisine bedeli 10 liraya gelecek. Haliyle devlet dolaylı veya dolaysız buna engel koyuyor. Ama üreticinin maliyetleri artıyor. Geçtim mazot, gübre parasını kendi özel hayatı da daha pahalanıyor. E bir süre sonra iflas bayrağını çeken üretici tarlasını müteahhide, turizmciye, israilli tarım firmalarına satıp soluğu kentte alıyor, burada hiç olmazsa çocukları çalışıyor, kendisi bekçilik yapıyor, ne aldığını ne yiyeceğini biliyor.

Peki üreticilerin boşalttığı köylü nüfusunun yeri doluyor mu? Tabi ki hayır. Bugün Erzurum'da metrekarelerce boş işlenmeyen tarlalar, hayvan yüzü görmeyen meralar var. Ulaşım zorlukları ve sanayi kenti olamaması nedeniyle kimse buralara fabrika da kurmuyor, öylesine atıl bir şekilde duruyorlar. Sahipleri? %80'i istanbul'da, torun torba artık orda yaşıyorlar, kimse de kalkıp miras kavgası bile etmiyor, o kadar değersizler çünkü. Halbuki yirmi yıl önce orada buğday, arpa, saman, koyun inek yetiştiriyormuş abileri, babaları.

Velhasıl köylü nüfusunun düşmesi tarımsal üretimin, özellikle iç piyasaya yönelik üretimin -ihraç ürünleri için kooperatifler var fakat bunlar iç piyasaya bildiğiniz pazarlara mal vermiyor- düşmesi ve en baş tarım ürünlerinin bile ithal edilmesi demek.

Bizim petrolümüz yok, uranyumumuz yok, doğal gazımız yok. Ne zamana kadar böyle ithal ede ede gideceğiz, ne zaman tamamen iflas bayrağını çekeceğiz insanı huzursuz eden bir konu.
yüzde ellisi koyun olduğu için normaldir.
onu da tam olamadık sanayileşemedikte.arada sallanıp yolumuzu bulmaya çalışıyoruz...
akape sayesinde geçerliliğini yitiren durum. tarımın anasını siktiler matmazel!
türkiye coğrafyası ve iklim durumuyla tarım ülkesi için ideal bir ülke olmasına rağmen ne yazık ki devletin sanayileşme politikasıyla ihmal edilmiş tarım ürünlerini dışardan almak zorunda bırakılmıştır.
1. 2. 3. 4. sınıf toprak arazilerini; turistik tesislere, sanayi isletmelerine, konutlara tahsis edip, 5. 6. 7. sınıf arazilerde, tarım yapmak zorunda kaldıkça (5. 6. 7. sınıf arazilerin egimleri oldukca fazladır, toprakları verimsizdir ve çok dar alanlardır) türkiyem için mümkün olmayacak bir sonuçtur.
türkiyenin yeterince sanayileşememiş olmasından kaynaklanan realitedir.
sırf ucuz diye örneğin izmir'de toprak sahiplerinin sanayileşmenin ilk örnekleri verilirken kendi tarlalarına kurdukları fabrikaların verimli ovalara yayılması sebebiyle özlemle istenen dilektir efendim.

türkiye pekala bir tarım ve sanayi ülkesi olabilir.

ancak örneğin izmir kemalpaşa gibi verimli tarım arazilerinin ortasına çakma organize sanayiler kurup bu alanların heder olmasına neden olmamak ve daha çorak bölgelere alt yapı yatırımları yapıp sanayiyi oralarda teşvik etmek gerekmektedir.
anadolu insanın da bu işin ehli olduğunu düşünürsek, en karlı ve en doğru üretim alanıdır.
tarım miadı dolmayacak bir alan olduğundan, sırtımızı dayayabileceğimiz en doğru yerdir.
en azından teknolojinin gelişip, vitamin kaynağı çipler üretene kadar.
(bkz: teknosa da patlıcan satmak)
yanlış önermedir. oysa bir zamanlar kartaldık. şimdi buğdayı bile ithal eder hale geldik ise nasıl tarım ülkesiyiz denilir buna. durmak yok yola devam.
küçük düşünmenin ürünüdür malesef.

sanayide, bilişim teknolojisinde, genetikte hatta aklınıza gelebilecek her türlü teknolojide gelişip patentler alıp milyarlarda dolara teknoloji satmak varken biz patlıcan patates satma hayalleri kuralım.

güzel çok zekice.
kısmen doğrudur. ancak türkiye tarımı da becerememektedir. tarımının yanında sanayin yoksa yani tarlada ürettiğin ürünü toplayıp doğrudan gavur ellerine yolluyorsan bir yere gelemezsin. tarım ürünü işleyecek sanayin varsa o zaman gelişirsin.

ayrıca tarım yanlış ellerde doğaya en büyük zararı veren geçim şeklidir. bilinçsizce yapılan sulamalar anadolunun iç kısmında ve güneydoğu anadoluda devasa tarım topraklarının çölleşmesine sebep olmuş ve doğaya geri döndürülemeyecek zararlar vermiştir. tarlaların yanlış sürülmesi ve nadas ta erozyonun en büyük sebepleridir.

israil tarım ile değil tarım teknolojileriyle gelişmiş bir devlettir. israil tarımı tarla da değil labaratuvar da yapmaktadır. yediğimiz hemen hemen tüm tarım ürünlerinin tohumları israilin titiz ve bilimsel melezleme çalışmalarıyla elde edilmektedir. meşhur az çekirdekli diyarbakır karpuzumuzun bile tohum patenti israile aittir.
toprak yorgunluğu ve yanlış ilaç kullanımı sayesinde hayAl olan durum.