bugün

Esas olarak bu durum belki de zorunlu bir ihtiyaçtır. TiP dönemi hariç legal parti bazında kitleselleşememiş, yeterli taban bulamamış Türkiye'deki sosyalist solun Kürt milliyetçisi partilere yaslanarak kamuoyu yaratma çabası olarak anlaşılabilir bu. Buna rağmen bu çevrelerin sınıf mücadelesi, eğitim ve sağlık hakları gibi sosyalist solun kafa yorması gereken meseleleri geri plana atarak özellikle son 10 yıldır tüm politikasını Kürtçülük üzerine kurması düşündürücüdür. Bu politikayı başta Kürt hareketini sosyalist harekete eklemlemek gibi bir amaç olduğu söylense de bunun tam tersi yaşanmıştır. Solun diğer kısmı ise (işçi Partisi, CHP vb.) ulusalcılık ile tam tersine statükonun bayraktarlığını üstlenmiştir. Bu sebeple solun içerisinde evrensel sosyal demokrasi değerlerini savunan veya sosyalizmin temel dinamiklerinden beslenen parti kalmamıştır. Türkiye solunun geldiği nokta milliyetçilik savaşıdır ve bu talihsizliği ortadan kaldıracak bir dinamiğin eksikliğinin uzun bir süre daha hissedilecek gibi görülmektedir.