bugün

Milli piyango hırsızlığı, naylon fatura hırsızlığı, kredi kartı hırsızlığı gibi güzel ülkemde suç sayılmayan eylemlerdir.

Peyderpey detaylarına girelim.

Topicteki tüm görüş ve değerlendirmeler "biyolojik saat tamircisine" aittir
cem uzanın yaptığı ufak çaplı milyar dolarcıkların çalıntığı hırsızlık. Adam şuanda fransada gününü gün etmekte.
milli piyango hırsızlığı : milli piyango bildiğiniz gibi, her ayın 9-19 ve 29'da çekilir. çekiliş saat 13 de başlar akşam 17 gibi sona erer.
milli piyango eskiden satıcılarından piyango biletlerini çekiliş günü saat 13'den önce getirenlerden iade alırdı ama 1988 de yapılan bir değişiklikle iade alımlarını durdurdu. biletleri idare satın almayınca, satıcılar eskiden saat 13 ten sonra satış yapmazlardı, fakat o günden sonra satış yapmaya başladılar. bunu farkeden bir kaç kişi, ankarada piyango çekilişlerine (bu çekilişlere katılım serbest) bir kişi yollayıp, periyodik aralıklarla, telefonla ikramiye çıkmış biletlerin numaralarını alarak, piyango satanlardan o biletleri toplamaya başladılar, bunlar genelde amorti, çift rakam, üç rakam, dört rakamlı biletleri toparlıyorlardı, her çekilişte ellerindeki paraları ikiye üçe hatta ona kadar katlıyorlardı. bu iş 1992 yılına kadar yapıldı, sonra bir piyangocunun işe uyanmasıyla ortaya çıktı. fakat adamlar hakkında herhangi bir yasal işlem yapılamadı, çünkü yaptıklarında herhangi bir suç yoktu. şimdilerde ise internetin ve iletişimin gelişmesiyle, piyangocular ikramiye çıkmış biletlerini ayıklayıp satışa devam etmekteler.
(bkz: sınav sorularının yandaşlara servis edilmesi)
900'lü hatlar hırsızlığı:
900'lü hatlar ilk ortaya çıktığında, iki kafadar bu işi yapmaya karar verirler, ptt'ye gidip 900'lü hat kiralamak istediklerini söylerler, ptt bunlara bir sözleşme verir. elemanlar sözleşmeyi okuyunca, sözleşmede bir açık olduğunu farkederler ve 900'lü hat kiralarlar. arkasından iki tane de telefon bağlatırlar evlerine. bu bağlattıkları telefondan sürekli kendi 900'lü numarlarını ararlar. biliyorsunuz bu 900'lü hatlar son derece pahalıdır. ptt sözleşme gereği ay sonunda bu 900'lü hattı kiralayan kişilerin hesabına, aramaların karşılığı olan milyonlarca lirayı bu adamların hesabına geçer. ptt'nin gönderdiği sözleşmede 900'lü hatları arayanların telefonlarının ücretlerinin ödenip ödemediği dikkate alınmamıştır. bu arkadaşlar sonuçta 900'lü hatları kendi telefonlarından aramış, ama o telefonlara ait telefon paralarını ödememişler ama ptt 900'lü hatta gelen aramalara ilişkin paraların hepsini o kişilere ödemiştir. bu sivri zekalı arkadaşlar bir anda milyonlarca liraya sahip olmuşlar, diğer taraftan da hiç ödemeyecekleri milyonlarca borcu arkada bırakarak amerikanın yolunu tutmuşlardır.
şeker hırsızlığı: şekerin fiyatı bizim ülkemizde dünya fiyatlarına göre oldukça yüksektir. dünyada ise şeker daha ucuzdur.
şekerli üretim yapan firmalar, biz de şeker fiyatları yüksek diye hükümetlere baskı yaparlar, dünyada rekabet edemiyoruz diye, devlette onlara ihracat yapacakları için şekeri dünya fiyatlarıyla aynı fiyattan verir.

buraya kadar herşey normaldir. ama bazı huur çocukları, ihracatını yaptıkları ürünlerde şeker kullanmaz ve mısır şurubu kullanırlar, bir de üretim raporlarıyla oynayarak tükettikleri şekerin miktarını yükseltirler. ve bu rakam on binlerce tonu bulur. ve bu şekeri devlet indirimli fiyattan bu vatandaşlara verir.
iç piyasada şeker fiyatı neredeyse dünya fiyatlarının 2 katıdır. bu adamlar devletten indirimli olarak aldıkları bu şekerleri iç piyasada % 100 karla satarlar. her şey yasaldır. bisküvi üretiminin, şekerleme üretiminin bu kadar artmasının tek sebebi, bisküvi, şekerleme üreten şirketlerin bu kadar artması ve kısa sürelerde dev şirketler haline gelmesinin sebebi, şeker yüzünden yaptıkları hırsızlıktandır.
halkın donuna kadar vergi adı altında almak.
facebooktaki durum güncellemenin çalınması.
Komşunun tavuklarını çalma.
Kamu bankalarını soymak;
ülkemiz var olduğundan beri en popüler soygun şeklidir. bu işi kotarmak için büyük organizasyonlar gerekir. devlet içerisinden yani devlet büyüklerinden ortaklarınızın olması gerekir yoksa becerilemez.
bir çoğunuzun bilgisi dahilindedir, iş bankası milyarlarca dolar soyulmuştur bu yöntemle.
önce yöntemi anlatalım. devletten bir devlet büyüğü bulunur, mafya içerisinden de bir ağabey. sonra iş adamı kılığına girersiniz. bir yerde yatırım yapacağım dersiniz ve bankaya kredi için başvurursunuz. sizin kredi için başvurduğunuz devlet bankasının genel müdürüne devletin büyüklerinden birisi telefon açar der ki "hamili kart yakınımdır", bankanın genel müdürü yemezse bu torpili, mafya organizasyonunuzdan birisi devreye girer ve genel müdürü ikna eder.
ortadoğu ve balkanların en büyük zeytin işleme tesisini kurmak iddiasıyla yola çıkarsınız. banka da göstermelik teminatlar karşılığında size 450 milyon dolar kredi verir. kolaymı amına koyim ortadoğunun en büyük zeytin tesisini kuracaksınız. beş para etmez arazileriniz ki değeri toplasanız 10 milyon dolar ederken, 700-800 milyon dolar gibi teminat gösterilir ve siz 450 milyon dolar krediyi alırsınız. bu paranın 50 milyon dolarını harcar, 400 milyon dolarını da yurt dışına kaçırırsınız. zeytin işlemeye de devam edersiniz. kredilerin ödemesiz yılları sona erip banka hadi kredini ödemeye başla dediğinizde, ödeyemeyeceğinizi söylersiniz. banka doğal olarak teminatları tahsil yoluna gider, bir bakar ki, 700-800 milyon değer biçilmiş yerler 10 milyon dolar ediyor. bari tesise el koyayım dersiniz, tesise el koyarsınız, tesis en kabadayı rakamlarla 50 milyon dolar ediyor. adamın borcu faizleriyle 1 milyar doları bulmuştur. tesise el koyarsınız ve zeytinciliğe başlarsınız, tesis doğal olarak zarar eder.
bu arada birileri 400 milyon doları iç etmiştir.
soruşturmalar açılır bankadan bir iki personel içeri atılır sebebide hırsızlık değildir, kıymetli evrakta sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık. parayı götürenleri alırlar içeri, adamın hiç bir şeyi yoktur, en fazla 2 yıl yatarlar ve çıkarlar.
banka bunu zarar kabul eder ve gider yazar. arada türkiye halkının 1 milyar dolara yakın parası çalınmıştır.
devlet büyüğünden de mafya babasından da kimseler hesap sormaz.
biz vergilerimizi ödemeye devam ederiz.
bu memlekette sokak çocukları fırından ekmek çaldı diye yıllarca hapse girerler, ama memleketi soyup soğana çevirenler iş adamı olurlar, bakan olurlar, milletvekili olurlar hatta çok daha üst mevkilere gelirler, herkes bilir bunların böyle olduğunu ama kimse de sesini çıkarmaz. bu hırsızlar iş bilen adamlar olarak dünyanın her yerinde itibar görürler, oysa havasını attıkları para hırsızlık parasıdır bu ülkenin cefakar insanlarının ödediği vergilerden çalınmıştır. devletin buna bir dur dermesini bekler ve umarsınız, devlet her zaman yasal değişikliklerle bunu engellemeye çalışır ama birileri yine bu boşlukları bulur ve haksız kazancı cebe koymaya devam eder.
şimdi bu banka batırmak nasıl oluyor denebilir.
1982 yılında yaşanan bankerler skandalı ve bankerlerin halkın parası resmen çalması sonucu bankalara ve bankerlere olan güven sıfırlanmıştı. halk parasını bankalara yatırmıyordu. dolayısıyla ekonomide ciddi sorunlar yaşanıyordu. halk parasını enflasyondan koruyabilmek için altın ve döviz gibi araçalara yatırıyor, ya da araba alıyorlardı. araba altın gibiydi, 1'e aldığın arabayı 1 sene sonsa 3'e satabiliyordun. faizler dehşetti.
ülkeyi yönetenler bankalar ve halk arasında olan bu güvensizliği, bankalara yatırılan paralara bankanın batması halinde % 100'nü devletin ödeyeceği garantisini verdiler.
yani sizin bir bankanız var, halk size para yatırıyor, siz bankanızın topladığı mevduatı, kendi hayali şirketlerinize veriyorsunuz, sonra o şirketler batırıyorsunuz, bu şirketler aldıkları paraları bankaya geri ödemiyorlar, bankada halktan topladığı mevduatı geri ödeyemiyor, ben battım dediği anda, o bankaların topladığı mevduatın % 100'nü devlet mevduat sahiplerine geri ödüyor. ama canı istediğinde ödüyor.
hal böyleyken bir anda ülkemizin en saygın politikacıları mafya babalarıyla iş birliğine girerek bankalar kurmaya başladılar. nasılsa bankayı kötü yönetip batırdın diye kimseyi içeri atmıyorlar, ve ne yazık ki toplamında 200-300 milyar dolar arasında bir para iş adamı-siyasetçi-banka üçgeninde iç edildi. ve bu paraları mevduat sahiplerine devlet halktan topladığı vergilerle ödemek zorunda kaldı.
peki bu adamlara ne mi oldu? hiç bir şey. hepsi aslanlar gibi ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar ortalarda. yaptıkları suç olmadı hiç bir zaman.
(bkz: devleti hortumlamak)
bir ülke düşünün amerika'nın askıya aldığı 50 milyon dolar askeri yardım için, başbakanını amerika'ya gönderiyor; bill clinton'a yalvarıp, kongreyi ikna etmesi için her tür taklayı atıyor, diğer taraftan tek bir adam 1 milyar 200 milyon doları iç ediyor.
"Bağış" adı altında yapılan hırsızlıklar.
enteresan olan bu hırsızlıklar dünyanın başka bir ülkesinde yapılsa, halk sokağa çıkar ve önüne geleni yakalar ve düzer. biz de ise bu adamlar itibar görüyor ve saygıdeğer iş adamları ve politikacılar olarak aramızda dolaşıyorlar. bu adamların gazeteleri, televizyonları, fabrikaları var.
devlet bu çalınan paraları ödeyebilmek için ya vergi koydu ya da para bastı. para basmak enflasyonu körükledi, çingene romanyalıların 10 bin euroya aldığı arabaya biz 30 bin euro ödemeye başladık. benzini neredeyse 5 tl'ye alma sebebimiz devletin bu soygunları halka ödettirmesinden başka bir şey değildir.
bu huur çocukları türkiye halkının 100 yılını çaldılar. Eğer birisine küfredecekseniz işte onlar bunlar.
devleti yönetenler de buna iştirak ettiler, bu tip hırsızlıkları suç olarak görmediler.
oysa bir ekmek çalan çocuğu gasptan yıllarca yatıran bu adalet sever pezevenkler, milyarlarca doları indiren adamlara hiç bir şey yapmadılar.
bedeli yüksek enflasyon ve yüksek vergilerle hepimiz ödedik.
hayali ihracat;
suç olmayan en güzel hırsızlıkların başında gelir. hem tespiti zor, hem de devlet sana kendi eliyle parayı teslim eder.
var mıdır acaba böyle keriz bir devlet.
Türkiye de suç sayılmayan en büyük hırsızlıklar, bu devletin sahibi oluğunu düşünenler tarafından gerçekleştirilmiş hırsızlıklardır. Halkların alın terini tek lokmada midelerine indiren büyük hırsızlar tarafından gerçekleştirilen hırsızlıklar...
Gurcistan'da antrasitin tonu 150 dolar iken turkiye'de dandik linyitin bile 365 liraya (200 dolar) satilmasi.
evet bizim devletimiz kerizdir, ama halkımız daha büyük kerizdir. devlet kerizdir çalmaya müsade eder, çalınan miktarı karşılamak içinde vergi koyar, halk da ya bu vergi nereden geldi demez, konulan vergiyi ödemeye devam eder.
vergi demişken beyler, şirketlerin ödediği kurumlar vergisi veya gelir vergisini kastedmiyorum. onları zaten devlet almıyor, alamıyor.
bizim gibi ülkelerde devlet kurumlar vergisi ve gelir vergisi toplayamaz. çünkü kayıt dışı bir ekonomimiz var. kayıt dışı ekonomi olunca devlet vergiyi tüketime koyar. nasılsa harcıyorlar kazandıklarını deyip, vergiyi harcadığınız para üzerinden tahsil ederler.
vergi literatüründe dolaylı vergi olarak adlandırılır bu, bunların balında katma değer vergisi gelir, sonra özel tüketim vergisi, motorlu taşıtlar vergisi bu liste uzar gider.
0.99= 1 lira. anladınız siz onu.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar