bugün

TÜRK MiLLETiNiN DEĞiL, BiRiLERiNiN TAKIMI OLDUĞU iÇiN TÜRK MiLLETi SOĞUDU ARTIK BU TAKIMDAN.
ESKi HEYECAN, COŞKU, ENERJi YOK TÜRK MiLLETiNDE.

FATiH TERiM, VOLKAN DEMiREL, EMRE, GÖKHAN TÖRE, YILDIRIM DEMiRÖREN, SELÇUK, BURAK... BU KiŞiLER OLDUĞU SÜRECE MiLLi TAKIMDAN iNSANLAR SOĞUMAYA DEVAM EDECEKTiR.
TABi BU KiŞiLERiN ÜSTÜNDE DE KiŞi VE KURUMLAR YÜCE TÜRK MiLLETiNiN MiLLi SEVDASINA ZARAR VERMiŞLERDiR.
kesinlikle ahlaklı, namuslu ve haysiyetli türk vatandaşlarının milli takımı değildir. senelerdir milli maçları ayrı bir heyecanla izleyen bir kişiy(d)im. ağır farklar yediğimiz maçları da izledim. destan yazdığımız 2000 avrupa şampiyonasını, 2002 dünya kupasını, 2008 avrupa şampiyonasını da izledim. ümit millinin maçlarını bile, fırsat oldukça izledim. hiç bir zaman, fenerden kaç oyuncu var, cimbomdan, kartaldan, trabzondan kaç tane var diye saymadım.

elbette eskiden de sürüyle ahlaksız topçumuz, yöneticimiz olmuştur. ama ben böyle bir pişkinliği, böyle bir kokuşmuşluğu ilk kez görüyorum. takımda silahlı bir olaya karıştığı iddia edilen bir topçu var. hani kendisinin yakın bir geçmişte benzer bir vukuatı çıkmamış olsa es geçeceğim ama maalesef. bekliyoruz ki takımın teknik direktörü ve oyuncuları çıksın, "olur mu öyle şey arkadaşlar, bunlar uydurmadır, yalandır ve ilgililer hakkında gereken yasal haklarımızı kullanacağız" desin. ama öyle olmuyor. onlar çıkıp "uff, maça kalmış 24 saat, neden bu konuyu gündeme getiriyorsunuz ki şimdi yaa, bunları konuşmasak olmaz mı, ne gerek var ki şimdi, 21 yaşındaki bir oyuncuyu savunmak suç mu?" şeklinde ufacık, mini minnacık bir ahlak kırıntısına sahip olan hiç kimsenin kabul edemeyeceği şeyler söyleniyor. sonra her zamanki gibi oyuncuyu kazanmak gerek tarzı saçma salak yorumlar.

ben anlamam arkadaş. çok bir şey istemiyorum ben. namuslu, dürüst, ahlaklı ve çalışkan sporculardan kurulu bir milli takım istiyorum ben. kabadayılardan kurulu bir takım istemiyorum. öyle bir takımı kursunlar, gerekirse maltadan 5 yiyelim. ama bilelim ki o takımda o formayı o oyunculardan daha fazla hak eden kimse yok. bilelim ki o milli takım, gerçekten de o formayı azmiyle, karakteriyle ve oynadığı futbolla o takımdaa oynamayı en çok hak edenlerden kurulu olsun.

bu sebeple, yarın geçicem ekranın karşısına. çekirdeğimi, nevalemi hazırlayacağım. ve türkiye ile, türk milletiyle alakası olmayan; sadece zorbalıkla ve türlü hilelerle namus ve haysiyet yoksunu insanlar tarafından ele geçirilmiş olan bu sikindirik takımın yediği her golde sevinçten dört köşe olucam. kaybettiği her puana sevinicem ve milletin kanını bir sülük gibi emen bu adamların başımızdan def olup gitmesi için dua edicem.
euro 2016 eleme gruplarında Belarus, Andorra, Faroe adaları, Malta, Moldova, Cebelitarık ve San Marino ile birlikte grup sonuncusudur.

teşekkürler yıldırım demirören! elini attığın her şeyi kuruttuğun gibi...
şike ve ırkçılığın zemin bulduğu ve cezalandırılmadığı türkiye'nin milli takımıdır. siyasilere yalakalık yaparak bir yerlere gelenlerin yönetiminde olduğu milli takım dünya arenasında yerlerde sürünen bir çizgidedir.

kısacası hak ettiği yerdedir.
herzaman ki gibi yumurta gote gelmeden bişe yapamayan takım, fatıh terımde buralarda devreye gırer işte, play off suz turnuvuya katılamamıs takımdır, euro 16da ılk ıkı dırek 3. play off oynuyacak dıye ılk ıkı macı verıp bundan sonrakı maclara gazla cıkıp oynayacaktır. play off a kalacaktır, sonra sansızlık falan fılan hooop 2018 e.
Yok şikeymiş yok ırkçılıkmış diye ağlanan takım. Cidden bu trabzonsporluların kafasında var. 20 futbolcu transfer edip 2010-2011 sezonunda ne hikmetse zorlanmadan yendiği karabükten 3 yediler hala ağlıyorlar. Konu o değil. Şike davası 2011 yılında çıktı biz neden 2010 dünya kupasına gidemedik şike mi vardı? Ne salak adamlar var. Kendi başarısızlığını ancak böyle kapatırlar. Milli takım belli adamın tekeli olduğu sürece başarı olmaz. Ne işi var allah aşkına selçuk inan denen adamın bu takımda? Bilal kısa'yı aldı takıma. Neden? Fenerbahçe'ye iyi top oynadı diye. Göstermelik al sonra oynatma. Neden mevlüt yok arkadaş nerede bu adam? Yani sen inat edersen yersin bu kadar basit. Sözde şike davası öncesi sanki dünya kupaları alıp avrupa şampiyonlukları yaşıyordun şimdi olmuyor. Şikenin babası italya şike olayından sonra dünya kupası aldı yani olay öyle değil. Boş konuşan mallara aldırmayın.
bir futbolcusu, izlanda futbol takımı oyuncuların hepsinden daha fazla kazanır.

yabancı sınırı yüzünden futbolcuların gerçek değerleri asla ortaya çıkmayacaktır. 3 m euroluk adam yabancı sınırı kalkarsa 300bin e oynar anca. e yabancı sınırı olunca çalışmak yok. nasıl olsa forma cepte. bu takımın futbolcuları, kendilerini avrupai standartlarda çalıştıran hoca yı kovdurdu başkana.
acilen yabancı sınırı kalkmalı. bu tembel futbolcular artık rusya da mı oynar, belçika da mı bilemem. ama gerçek değerleri acilen ortaya çıkmalı.

sahip çıkmayın bu adamlara. hocalarının duygusal sözlerine kanmayın. eleştirin.yuhalayın. 800 tl maaş alan adam ne dese haklıdır bu takıma.

mağdurluk kazanmasın artık.

72 milyon tl (72 trilyon) kazanan hocaya acımayın. üzülmeyin.

bitmiştir bu takım. milli duyguları sistemli bir şekilde elinden alınan bu taraftar artık sahip çıkmamalı bu takıma. çünkü bu takım halkın takımı değildir artık.

formayı hak edene vereceğini söyleyen insanlara kanmasın artık taraftar. hak eden selçuk mu? mehmet topal ın en iyi oynadığı yerden alınıp stoper oynatılması mı?

söylenecek çok söz var.

10.yıl marşı bile çalınmıyor artık. mehter marşı ne arkadaş. bu ne osmanlı hayranlığıdır. ben italya milli takımının roma imparatorluğuyla ilgili bir şeyini duymadım.
Eskiden oynadığı futbol ile halkı tv başına oturtur, moralini yükseltirdi. son yıllarda halkı strese sokacak kadar kötü oynayan takımdır.
sistemi şikeyi, hırsızlığı, ırkçılığı korumak olan türk futbolunun gazını mehter marşından alan milli takımıdır. her türlü başarısızlığa mahkumdur.
bir cacık olmayacak takımdır. oynayan oyuncular sikine bile takmıyor bunu kendilerini göstermeye ihtiyaçları yok ki alıyorlar garanti yıllık bilmem kaç milyon euro ücreti sahada yürüyorlar yabancı kuralı kalksa arap liglerinde bile oynayamacak adamlar kral ilan ediliyor profesör deniliyor ruh olmadıktan sonra zaman kaybı maçı izlemek.
en büyük başarısı 2002 felan degildir mk. senegal ve güney kore gibi takimlar yendigi kupada degil. 2008 de fenerbahcenin lokomotif oldugu dönemde en basarili günlerini yasamistir avrupa ücüncüsü oldugu dönem.
volkan demirel, semih şentürk ve mehmet aurelio'nun ancak düzenli forma giyebildiği euro 2008'de fenerbahçe'nin lokomotif olduğunu öğretmiştir ayrıca.

(bkz: hahahaha)
kendisini destekleyenlerin milli takımıdır.

rakip takım gol attıkça keyfe gel, zevk al sonra 'terim bla bla, x oyuncu bla bla, y oyuncu bla bla' diye olmayan aklınla ahkam kes.

ya bakın işinize amk.
şöyle bir bakalım.

bu ülkenin futbol federasyonu başkanlığını yürüten şahıs, zengin bir iş adamının oğlu olmasının ötesinde hiç bir başarısı bulunmayan, zamanında başında bulunduğu beşiktaşı batırmış olan bir kişi. federasyon başkanlığı döneminde ise şikeyi sümen altı etmesiyle, 5+3 yabancı kuralı gibi sikko bir kurala imza atmasıyla (halbuki kendisi beşiktaş başkanıyken kendisini kurtarmak için yabancı kuralı genişletilmişti) ünlü bir kişi.

teknik direktörü maçtan bir gün önce çıkıyor, takım arkadaşına silah çektiği iddia edilen bir oyuncu için ortaya atılan iddiaları adeta kabulleniyor, ancak bu olayların maçtan önce gündeme getirilmesine sinirleniyor, basına sitemde bulunuyor, "ahlaksızlık yapma imkanı bulamamış insanların ahlaktan bahsetme hakkı yoktur" gibi ipe sapa gelmez bir takım laflar ediyor.

bu ülkenin liginde şikeler, haksızlıklar sürüsüne bereket. bir tane bile takım yok altyapıdan iki üç tane yıldız çıkarayım da oynatayım diye düşünen.

dört büyüklerin yöneticileri öyle açıklamalar yapıyorlar ki zaten sudan sebeplerle birbirine girebilecek kadar akılsız olan kitleleri adeta kışkırtıyorlar birbirlerine karşı. çünkü bu sayede eleştiri okları hiç kendilerine dönmüyor. örneğin fenerlisi emreye, volkana, cimbomlusu meloya, beşiktaşlısı töreye sonuna kadar sahip çıkıyor; ama rakip takımın ahlaksızlığını söylemekte gecikmiyor. herkes birbirininin takımını şikeci olmakla suçluyor ama hiç birisi de böyle denetimsiz, kabadayılıkla, zorbalıkla iş yapılan bir futbol liginde hiç bir takımın tamamen temiz kalamayacağını idrak ve itiraf edemiyor. herkes birbirini suçlama derdine düşmüş.

bariz bir şekilde belli hocalar döneminde belli oyuncular kayırılıyor. bir türlü eldeki oyunculardan tam verim alınamıyor. eldeki oyuncular da zaten bariz bir şekilde profesyonellikten uzaklar.

onlarca yıldır futbola bu kadar önem verilmesine rağmen dünya futboluna katkıda bulunabilecek en ufak bir şey geliştirememiş, hiç bir zaman bir sistem oluşturamamış, kara düzen hücum yapan, gazla pres yapan, her zaman saçma sapan hatalarla goller yiyen bir takım.

yahu allah aşkına, takım arkadaşına silah çeken bir adamın oynadığı takım lan, daha ne olsun? etrafa "seni evinden aldırırım" diye ağzından salyalar akıtan adamların oynadığı bir takım.

şimdi bu takım şansa kadere izlandayı yenseydi, çek cumhuriyeti maçını da kazansaydı (ki zaten çok da kötü oynamadık aslında), bu takım hakkında burada neler yazılıyor olacaktı? kimse bu ahlaksızlıklardan, bu kadar haksızlıktan bahsedecek miydi?

başarı gelince her şeyi unutuyoruz biz. bizim için eleştiri, güçsüz olanı yerden yere vurmak. güçlü olanı da yere göğe sığdıramamak. siyasetimiz de böyle, gündelik hayatımız da, magazinimiz de ve tabi futbolumuz da...

iyi ki de kaybettiler bu iki maçı. umarım letonyadan da 3 yeriz. umarım bu grupta dibi görürüz. çünkü artık kesin olarak gördüm ki, bu takım kaybede kaybede kazanmayı öğrenecek. kaybede kaybede, kendini kandırmamayı öğrenecek. sadece bu takım da değil, bu millet dibi görmeden neyin yanlış olduğunu göremeyecek. sorunun kendisinden kaynaklandığını anlayamayacak. ya dış mihrakları suçlayacak, ya ters esen rüzgarı.

o yüzden de hiç üzülmüyorum bu halimize. millet olarak altı üstü bir futbol müsabakasından bile öğrenecek o kadar çok şeyimiz var ki... o tek bir maç bile bize bizimle ilgili o kadar çok şey anlatıyor ki... yeter ki bizde onu görebilecek cesaret olsun.
şişirilmiş koca bir balondur.

her yerinden vasatlık akandır.
eski ruhu olmayan düzensiz takımdır. bu akşam oynanan futbolda bunu kanıtladı. çek cumhuriyeti gibi pasif bir takıma çok rahat oynama alanı yarattık.. kendimiz de bireysel becerisi olan oyuncu sınırlı zaten onlarda yetmiyor.

Selçuk inan' ın da oynamak istemediği takımdır. Adam ne ileride iş yapıyor ne geride..
halı sahada 3-5 yıl tecrübesi olan insanlar toplaşsın bunların yerine biz oynayalım. nasıl olsa grubu onlar da 0 puanla bitiriyor biz de en kötü sıfır puanla bitiririz. göbekli kaleci abilerimizde gol yemeden 1-2 puan bile toplarız belki.
Mucizevi goller atıp, antrenman golleri yiyen takımdır.
oyun bilgisi yerlerde oyuncularla ancak bu kadardır. yer tutmayı bilmeyen defans oyuncuları, topu 3 kez dürtmeden pas veremeyen orta sahalar ve topu 3 kez dürtmeden kontrol edip şut çıkaramayan forvetler. yabancı sınırı sayesinde normal piyasa koşullarının çok çok üstünde para kazanan futbolcular. okan yılmaz gol kralı olduğu sezon marsilya'dan 500 bin avroluk teklif almış ve ben o parayı 2. ligde de kazanırım diyerek gitmemişti. sonra ne hallere düştü. alper potuk için es-es'e marsilya 3 milyon avro teklif ederken galatasaray ve fenerbahçe 6 milyon avroya çıktılar. futbolcun akıl almaz paralar kazandığı için yurt dışına gidip kendini geliştirmiyor. terim denizli vs. sayesinde piontek sayesinde kurulan futbolcu bulma sistemi bozuldu ve yine bunlar sayesinde galatasaray'ın futbolcu fabrikası alt yapısı da bozuldu.
ücret konusunda gerçekten şişirildikleri doğru, ama konumuz o değil.

dünkü maçta umut bulut olsun, ozan tufan olsun, caner, gökhan, arda, mehmet topal, yani çok da vasat değildiler.

çekler zaten oturmuş bi takım, ama türkiye'de tonla sakat olmasına rağmen kısıtlı imkanlarla kurulan takım öyle yerle yeksan edilecek bi görüntü de ortaya koymamıştır kanımca.

izlanda maçı için herşeyi söyleyebilirsiniz, ama bu maç gerçekten de zordu. gerçekten de istediler.

mesele gol atmak değil, canerin frikiği gol olsa, ardanın penaltısı verilse, töre'nin sağ çaprazdan vurduğu girse bunların hiç biri olmayacaktı. özellikle ilk yarıda ne kadar istekli olduğunu görmemek mümkün değil.

evet tabii ki de istediğimiz gibi değil, yenilemesi lazımdı. ama şişirilmiş balon, ruhlarını kaybetmişler falan çok acımasızca.

ki biz milli takımın en berbat hallerini de gördük, bu onlara bin basar.

tek şanssızlığımız çekler bize yanlış zamanda rast geldi.
öğretmenlerden biraz!!! fazla kazanan, ancak ülkeye öğretmenlerden daha faydalı olduğu iddia edilen futbolculardan kurulu takım.
tespitin dibine vurmus ve birçok insanımızın duygularına tercuman olan bir yazı kaleme almıs t24'un yazarı ozgun kelesoglu. benimde dusunduklerim bir koyu galatasaraylı olarak tam boyle.

-------------------------------------------

Başlık: Mehmet Ağar’ın dostunun milli takımı

Ne demişti 11 Mayıs 2012’de Avrupa Ligi’ni kazanan Arda Turan?

“Bunun bir tarifi yok. Söylenecek bir şey yok, çok mutluyum. Mehmet Ağar şu anda içeride. Burada olmasını isterdim. Yanlış anlaşılmasın siyasi olarak demiyorum ama kendisini çok severim.”

Arda Turan kim?

Türkiye Milli Takımı’nın kaptanı… Ya da Yeni Türkiye Milli Takımı’nın kaptanı…

Bu takımın teknik direktörü kim?

Türk futboluna çelmeci teknik direktörler kazandırmış, insanları tehdit ederek bir şeyler başarabileceğine inanmış, ortada biraz akıl ve mantık gördüğünde kendi durumunun riske gireceğini bildiği için hemen kendisini Türkiye Futbol Federasyonu’nun ‘derin’ kollarına atmış, Milan’a gittiğinde takım bütçesinde oluşmasını sağladığı 36,5 milyon Euro’luk açığın Türkiye’de konuşulmamasını ama Haçlı Seferi kurbanı olduğunun yazılmasını sağlamıştır.

Ülke tarihine geçmiş faili meçhullerin faillerinden biri olarak suçlanan birini sevebilirsiniz, onunla dost da olabilirsiniz, hayat görüşünüz o insanla aynı da olabilir ama hangi işi yaparsanız yapın, yaptığınız iş hele bir de milyonları ilgilendiriyorsa bu milyonların birçoğu 25 yaşını geçmemiş yarım yamalak eğitim almış gençlerse, insan kanını dillendiren hayat görüşünüzü işinize yansıtamazsınız.

Hayat görüşünüz ve işiniz bu kadar ‘derin’lere girdiğinde Bayer Leverkusen takımı yetkilileri ve futbolcunun babası, Milli Takım’ınıza çağırdığınız Hakan Çalhanoğlu ve Ömer Toprak’ın hayatından endişe edebilir. Silahlardan hayatını kurmuş insanı bu kadar çok seven bir teknik direktör ve takım kaptanının oluşturduğu bu Milli Takım’da Hakan Çalhanoğlu ve Ömer Toprak’ın, Gökhan Töre hakkındaki iddialar sebebiyle kamptan ayrıldığı haberleri ne kadar yalan ya da yanlış olabilir?

Gökhan Töre’nin, Hakan ve Ömer’in kafasına silah dayayıp dayamadığını tartışmıyorum. O hukukun konusu, Milli Takım’ın teknik direktörü ve kaptanıyla birlikte bu takımı var eden insanların silaha karşı duruşları…

Türkiye futbol tarihinin gelmiş geçmiş en yetenekli kalecisi Volkan Demirel’den bahsedelim…

“Ben seni yazdım oğlum, sen evinden aldırmazsam ben de Volkan Demirel değilim.”

Volkan Demirel’in muhabire sarf ettiği bu sözlerin ardından da Twitter’dan yaptığı açıklaması da şu şekildeydi, “Bana Birisi Saygısızlık Yapmadığı Sürece Ben Kimseye Saygısızlık Yapmam.”

Her kelimenin ilk harfini neden büyük yazdı anlamadım, sanırım bu da Ercüment Çözer jargonunda olan bir şey…

Volkan Demirel ile uzun süredir Fenerbahçe ve Milli Takım’da futbol oynayan Emre Belözoğlu, 8 Ekim itibariyle hukuken de ırkçı oldu.

Türkiye’de futbol oynadığı yıllar boyunca futbol adına tek olumlu hareketi bulunmayan bir de üzerine kendisine “Maestro” lakabını takan Didier Zokora’ya, “fucking nigger” diyen Britanya görmüş Emre de Milli Takım’ın vazgeçilmezlerinden…

Milli takımı bıraktı mı, bıraktıysa neden döndü belli değil. Guus Hiddink’in takımı 2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde Hırvatistan’a elenince bıraktı, Fatih Terim gelince geri döndü.

Belki de bizim bu işleri bırakmamız lazım bilmiyorum.

Acun Ilıcalı ile halı saha

Mehmet Ağar’ın dostunun kurduğu milli takımda yer alan futbolcuların sivil hayatta silah kullanımdan ötürü yılda kaç masum insanın öldüğü bildiklerini düşünmüyorum. Örneğin, siz bir muhasebeci olun ve yevmiye defteri ne demek bilmeyin. Bu mümkün mü? Elbette değil ama Selçuk inan, Burak Yılmaz, Semih Kaya’nın 3’lü savunma oynamayı bilmemesi mümkün.

Yıllardan beri bazı spor yazarları derler, “Biz kaos futbolu oynuyoruz efendim…” Hayır Türkiye Milli Takımı, Agnotoloji futbolu oynuyor. Mehmet Ağar’ın dostunun kurduğu milli takımı oluşturan tüm parçalar saha içinde ve saha dışında Agnotoloji içerisinde yaşamayı içlerine sindirmişler ki bundan rahatsız olmuyorlar.

Selçuk inan, Burak Yılmaz’a ara pas atmaktan başka bir futbol hareketi bilmemeyi kendine yedirebiliyor. Burak Yılmaz, bir forvetin topu saklaması gerektiği bilmemeyi kendine yedirebiliyor. Gökhan Gönül, bir bek için Avrupa standartlarında boyunun kısa olduğunu bilip bu açığı kapatmak için pozisyon alma gibi çalışmalar yapamadan futbol oynayabiliyor. Olcan Adın, topu sola çekip kaleye şut atmaktan başka bir şey yapmamayı kabul edebiliyor. Semih Kaya, topa vurmayı bilmeyen bir stoper olarak Avrupa’da top oynamayı hak ettiğini düşünebiliyor.

Ve bu bilgisizlik bilimine aşık olan insan topluluğu, her yıl binlerce insanın yok yere ölmesine sebep olan silah denen şeyden çıkan tartışmaya dahil olmuyor. Çünkü onlar her zaman Fatih Terim ve Arda Turan’ın podyumunda olduğu Türkiye futbol piyasasında ekmek yemek istiyorlar. Acun Ilıcalı’yla halı saha maçı yapmak istiyorlar, Türkiye’yi yöneten insanların yanaklarını okşamalarını istiyorlar, “Devlet için bin tane operasyon yaptık” diyen insanları ziyaret etmeye değer olmak istiyorlar.

Mehmet Ağar’ın dostunun mili takımı, dostu ve Mehmet Ağar’ı Avrupa Ligi zaferinin ardından tebrik eden futbolcu, iyi bir takım ya da iyi bir insan olmak istemiyorlar. Silahlarla, kanla, parayla, hırsla, boyun eğmeyle, bilgisizlikle kurulmuş Türkiye’de, “Devlet için bin operasyon yaptık” diyen insanların takımı ya da insanı olmak istiyorlar.

Bu yüzden kişi başına düşen milli gelirin 11 bin Dolar’ı geçmediği bir ülkede en düşük maç biletini 50 TL, formayı da 120 TL yaparak destek bekliyor.

Sizin ne düşündüğünüzü bilemem, düşündüklerinizi de yargılamam ama sizden bir şey isteyebilirim. Herkes, herkesten bir şeyler isteyebilir. Arthur Schopenhauer, şimdilerde Türkiye’de yaşasaydı bu futbolcular için ne derdi acaba?

Ben sizden şunu istiyorum.

Yeni Türkiye’nin Ortaçağ kafalı Milli Takımı’na destek vermeyin. Onların silahla, parayla, şikeyle kirlenmiş futbolları sizi sevindirmesin. Küçük sevinçlerden mutlu olmayı bilmeyen bir toplum olarak, ilk önce mutlu olmamayı bildiğimizi öğrenelim.

Bilgiden, gelişmekten, doğrudan, etikten ve doğadan uzak olan pisliğin içine batmasına rağmen bunu sorun etmeyen bu futbol ortamının sizi mutlu etmesine izin vermeyin. Eğer buna izin verirsek, belki de bu ülkedeki tek mutluluğumuzu futbolu bize bir daha geri vermeyecekler.

Birçok kez dediğim gibi, bu ülkenin her alanda rezil olması gerekiyor.

----------------------------------------

edit: link silinerek yazı eklenmiştir.
Hala öğrenemedik sorunları başarılıyken de konuşabilmeyi,
Hala görmüyoruz asıl olanı biteni,
Sonuç iyiyse herşey toz pembe hala,
Ama kötüyse sonuç; itin götüne sokuluyor iyi olan bile...

iki maçta sıfır puan gelince, herkes başladı eleştiriye,
Belli değil miydi perşembenin gelişi çarşambadan?
Ne kadar anlatsan boş türkiyeliye,
Cahillik hala diz boyu; sıyrılamadık çarpıtmadan, eyyamdan, yalandan...
akıbeti pek şukela olmayan futbol ekibi.
2002 dünya kupasından sonra hep beraber nefret etmeye başladığımız milli takımımız.

2002 dünya kupası'nda kazandığımız 3.lük sonrası millet olarak futbol konusunda bir şımardık ki hala normale dönemedik. 80li ve 90lı yılların başında başarısız olan milli takım ülkece desteklenirken, 1996 ve sonrasında gelen başarıların ardından her ne hikmetse milli takımın başarısızlığına sevinen yeni bir güruh türedi.

belki hatırlayanlar vardır, milli takım euro 1992 elemelerinde bulunduğu grupta oynadığı 6 maçta bırakın puan almayı sadece 1 gol atmıştı. o da grubun son maçında 3-1 yenildiğimiz irlanda'ya penaltıdan. o elemelerde bizim gibi puan alamayan 3 takım daha vardı; kıbrıs rum kesimi, lüksemburg ve san marino. biz bu takımların seviyesindeydik. ama o zamanlar insanlar milli takımı daha çok destekliyor ve seviyordu.

özellikle 2000 sonrası milli takım performansları hiç kimseyi tatmin etmedi. eskiden milli takıma destek çağrıları yapan ve destekleyen medya, en ufak olumsuz sonuçta, milli takım oyuncularını, antrenörlerini, federasyonda görev alanları yerden yere vurmaya, sansasyon yaratacak dedikodu haberleri yapmaya vs başladı. medya, halkı milli takımın, avrupadaki tüm rakiplerini silindir gibi ezip geçebilecek hatta dünya ve avrupa şampiyonu olabilecek bir potansiyele sahip olduğuna inandırdı ve dolayısıyla beklentiler bir balon gibi şişti. bu beklentiler karşılık bulamayınca suçlular zaten hazırdı. teknik direktörler kovulmaktan beter edildi, itibarlarıyla oynandı. yerli antrenörleri geçtim, guus hiddink bile futboldan anlamamakla suçlandı.

kulüpçülük yine bu dönemde tavan yaptı. maçlara gelen insanlar tuttukları takımın dışındaki milli takım oyuncularına milli maçlarda tribünden küfretmeye başladı. medyadaki bazı amigo yazarlar her başarısızlıkta tuttukları takımdaki oyuncuların milli takıma çağırılmamasını eleştirdi ve bunu adeta bir kampanya haline getirdi. sevmedikleri oyuncuların milli takımda niye oynadığını sorguladı.

milli maçlar öncesi ve sonrasında medya milli takıma o kadar yüklendi ki, spor yazarları dediklerinin tersi çıkmasın diye milli takımın kaybetmesi için dua eder oldu. milli takım maçı kazansa bile, milli takımın potansiyelinin çok daha fazla olduğuna ve bunun bir başarı olmadığına dikkati çekti.

sanıyorum ki dünya üzerinde bizimki kadar ülke insanınca sevilmeyen hatta nefret edilen başka bir milli takım daha yoktur. o yüzden bu nefretle milli takımın başarılı olması zaten imkansız.
güncel Önemli Başlıklar